Allah’ın, Hz. Âdem’e Ruhundan Üflemesi Nasıl Anlaşılmalıdır?
Yüce Allah Hz. Âdem’i, şekil verilmiş cansız bir cisim olarak yarattı. Hz. Âdem’de ruh, hayat ve hareket yoktu. Daha sonra Yüce Allah Hz. Âdem’e hayat vermeyi murad etti ve ona ruhundan üfledi. Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
اِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّي خَالِقٌ بَشَراً مِنْ طينٍ ﴿٧١﴾ فَاِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فيهِ مِنْ رُوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدينَ
“Hani Rabbin meleklere demişti ki: “Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Ona tam şeklini verip ruhumdan da üflediğim vakit hemen onun için secdeye kapanın.’’[1]
Biz burada, Yüce Allah’ın Hz. Âdem’e üflediği ‘‘ruh’’tan bahsetmeyeceğiz. Çünkü bu, yalnızca Allah’ın bildiği bir sırdır. Bunun hakikatini ve mahiyetini Allah’tan başka hiç kimse bilemez. Yüce Allah bu bilgiyi kendisine has kılmış ve hiçbir beşere bildirmemiştir.
Yüce Allah’ın ruha dair bu sırrı, kıyamete dek insanlara meydan okuyacağı bir sır olarak kalacaktır ve insanların bu hakikati idrak etmekten aciz kaldıklarını ilan edecektir.
Biz burada, âyet-i kerîmede مِنْ رُوحِي ifadesindeki مِنْ harfinin manası üzerinde duracağız. Bu harfin manası nedir? Bu مِنْ harfi, ba’ziyet (yani kısmîlik) anlamına değil, beyâniyye (yani açıklama) anlamına gelen bir harftir.
Buradaki مِنْ harfinin kısmîlik anlamında olması mümkün değildir. Şayet kısmîlik anlamında olsaydı, âyetten Yüce Allah’ın parçalanıp bölünmeye müsait bir ruhunun olduğu ve bu ruhundan bir kısmını alıp Hz. Âdem’e verdiği ve Hz. Âdem’in de canlandığı anlamı çıkardı. Dolayısıyla Hz. Âdem ve zürriyetindeki ruh, Allah’ın ruhunun bir parçası ve kısmı olurdu! (23)
Böyle bir şey söylemek oldukça tehlikeli ve sakıncalıdır. Çünkü bu, Allah’a bölünüp parçalanmayı kabul eden bir ruh ve cisim isnat etmekte ve Âdem’de de Allah’ın ruhundan bir parça bulunduğu anlamına gelmektedir.
Bunu savunmak, kişiyi bazı kâfirlerin inandığı hulûl ve ittihâd (حلول و الاتحاد) inancına götürür. Bu inanca göre Allah, kendi yarattıklarına hulûl edip onlarla yekvücut oluyor. Öyle ki artık mahlûkât, Allah’ın cisimleşmiş maddi bir sûreti hâline geliyor.
Belki de Hristiyanlar, Hz. İsâ’nın mucize olarak babasız doğuşunu ve Hz. Cebrâîl (a.s)’ın Hz. Meryem’e üflediği ruhu idrâk edemedikleri için onu ilâh edinip şirke düştüler. Hz. İsâ’nın yaratılışı âyet-i kerîmede şöyle anlatılmaktadır:
وَالَّتي اَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فيهَا مِنْ رُوحِنَا وَجَعَلْنَاهَا وَابْنَهَٓا اٰيَةً لِلْعَالَمينَ
“İffetini korumuş olan kadını da an! Ona ruhumuzdan üfledik; onu ve oğlunu cümle âlem için bir işaret kıldık.’’[2]
Belki de onlar, فَنَفَخْنَا فيهَا مِنْ رُوحِنَا ifadesindeki مِنْ harfinin kısmîlik anlamında olduğuna ve Hz. Cebrâil tarafından Hz. Meryem’e üflenen ruhun, Allah’ın ruhundan bir parça olduğuna inandılar. Bu inanca göre Hz. İsâ, Allah’tan bir parça olarak dünyaya geldi. Bu sebeple Hristiyanlar şöyle diyor: İsâ Allah’ın oğludur. Çünkü ilahlık ciheti (lâhût) ve beşeriyet ciheti (nâsût) onda bir araya gelmiştir.
Öyleyse Hz. Âdem’in yaratışını anlatan âyet-i kerîmedeki مِنْ harfi ile Hz. İsâ’nın yaratılışını anlatan âyetteki مِنْ harfi kısmîlik değil beyân/açıklama anlamındadır. Kısmîlik anlamında olması mümkün değildir.
Beyân/açıklama anlamında olan bu مِنْ harfi, Hz. Âdem’e üflenen ruhun Allah indinden yani Allah’ın emrinden olduğunu belirtmektedir. Yani Yüce Allah, Hz. Âdem’e şekil verdikten sonra ona hayat vermeyi murad ederek kendi indinden ve emrinden ona bir ruh vermiştir. Böylece Hz. Âdem bir insan olarak hayat bulmuştur. Yüce Rabbimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır:
اِنَّ مَثَلَ عيسٰى عِنْدَ اللّٰهِ كَمَثَلِ اٰدَمَ خَلَقَهُ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ قَالَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
“Allah nezdinde Îsâ’nın durumu Âdem’in durumu gibidir. Onu topraktan var etti; sonra ona “ol” dedi ve oluverdi.’’[3]
Yüce Rabbimiz ruhu, diğer mahlûklar gibi yaratmış fakat onun yaratılış keyfiyeti ve yaratılış maddesi hakkında bize bir bilgi vermemiştir. Ruh, Hz. Âdem ve zürriyeti için yaşam alâmeti kılınmıştır. Ruhun bedenlerden çıkması da ruh sahiplerinin ölümüne delil olur.
Âyet-i kerîmede مِنْ رُوحِي buyurulmak sûretiyle ruhun Allah’a izafe edilmesi, o ruhu onurlandırmak ve kadrini yüceltmek içindir. Bu kabilden Hz. Sâlih’in kavminin imtihan edildiği deve de Allah’a izâfe edilmiş ve şöyle buyurulmuştur: هٰذِه نَاقَةُ اللّٰهِ لَكُمْ اٰيَةً “İşte size bir alâmet olmak üzere Allah’ın şu dişi devesi!’’[4]
Başka bir âyet-i kerîmede Ka’be-i Muazzama Allah’a izâfe edilmiştir: عِنْدَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ “Senin kutsal evinin (Kâbe) yanında…’’5
[1] Sâd, 38/71-72.
[2] Enbiyâ
[3] Âl-i İmrân, 3/59.
[4] A’râf, 7/73.
[5] İbrâhîm, 14/37.
Müsellem.net