Ya hayırlı söz söyleyin veya susun

Mahmut Toptaş   Köy yerinde bir evde yılanın olduğunu serçeler haber verir.
Düz damların duvarına yağmur değmesin diye yapılan çıkıntı çelenlerin ağaçlarında serçeler panik içinde konup-kalkıyorlarsa yılan var demektir.
Yılanın girdiği yerden küçük kuşlar kaçarlar.
Servet, şehvet ve şöhret hırsının girdiği yerden de sevgi, saygı, cömertlik, yardımseverlik, dostluk… kuşları uçarlar.
Uçarlar ama kaçmazlar.
Serçe kuşları gibi konup-kalkarlar.
Terk etmezler.
   Onun için her insanın fıtratında İslam olduğundan dünyanın en zalim Bushlarının bile içinden bazen iyiliklerin de duman halinde dışa çıkması her insanın aslında özünün iyi olduğunun işaretidir.
Özünüzün iyiliğinin bozulmamasına bu günlerde biraz daha fazla gayret gösteriniz.
   Mesela, bu hırslı insanların kavgasına katılmayın.
Hatta bu kavgaların yapıldığı yerlerde durmayın.
Siz, katılmasanız bile kulaklarımızdan da kirlenir gönül denizlerimiz.
Sağdan ve soldan tetikçilik yapan yazarlara ve konuşmacılara kızmayın.
Her gittiği meydana çamur yüklü kelimeleri boşaltan siyasilere kızmayın.
Onlara alkış tutanlara da kızmayın.
   65 yıllık eğitimimizde bize yutturulan demokrasinin gereğidir bu.
   Laik bir ülkede yetişen her insan Makyavelli’nin (1469–1526) kitabını okumasa bile onun, “Amaca ulaşmak için her şey mubah” felsefesini özümsemiş, benimsemiş olarak yetişir.
Onun için “Kızmayın” diyorum.
“Hayatın gerçeği bu” mantığıyla çocuklarımız yetiştiriliyor.
   En iyi din okulu imam-hatipler ve ilahiyat fakülteleridir.
İkisinden de mezun olmuş biri olarak söylüyorum, Kur’an’ın Arapçasından okuması öğretilir, muhtevası, içeriği öğretilmez.
   Onun için Makyavel felsefesinden başka hayat yaşayan biri de görülemediğinden ister istemez Amerikan üniversitesinden mezun olan İngiliz’le ilahiyat mezunu biri şirket kurup, “Paranın dini imanı olmaz” derler ve domuz derisini dibağatladıktan sonra, “Domuz derisinden dikilmiş elbiseyle namaz kılınır” fetvasını da alabiliyorlar ve para kazanıp biri kiliseye şarap alarak, öbürü camiye halı alarak kendini rahatlatıyor.
Kabahat bunlarda değil. Aldığı eğitimde.
“Aldığı eğitim”den kastım hayata uygulanmayan doğru bilgileri de kastediyorum.
   Adam, yüzme üzerine yazılmış bütün kitapları okumuş. Yüzmenin sağlık üzerine faydalarını da okumuş sular seller gibi ezberlemiş.
Yüzmenin felsefesini de özümsemiş.
Yüzme üzerine görselli konferanslar veriyor. Ama sonradan ortaya çıkıyor ki adam yüzmeyi bilmezmiş.
Olmaz böyle şey demeyin.
   Araba sürmesi bilmeyen bir tanıdığım on beş yıldır bir trafik ehliyet kursunda ders vermeye devam ediyor.
Bahar mevsimi geldi. Yalan-dolanın havamızda dolandığı bir dönemde kapalı kapılar ardında ve açık havalarda gönül kirletmektense hakkı ve haklıyı desteklemeye, hayrı konuşmaya, gönül açıcı sözler söylemeye ve duymaya, gözlerimizi kirletmemeye, güzellikleri seyrederek gönül denizimizi güzel görüntülerle temizlemeye dikkat edelim.
Rabbimiz buyurur: “Onlar, yalana şahitlik yapmazlar. Boş lakırdıya uğradıklarında iyilikle geçip giderler” (Furkan Suresi, ayet: 72).
   Sevgili Peygamberimiz de: “Kim Allah’a ve ahirete iman ederse, komşusuna eziyet etmesin. Kim Allah’a ve ahirete iman ederse, müsafirine ikramda bulunsun. Kim Allah’a ve ahirete iman ederse, ya hayır konuşsun veya sussun” buyurmuş (Buhari, Sahih, Kitabü Edeb).
Mahmut Toptaş – Milli Gazete

PAYLAŞ