Beyaz Üzümün faydaları
Taze beyaz üzüm, bilinen tüm meyveler içerisinde en geniş spektrumlu antioksidandır. Hiç bir meyvede, üzümde olduğu kadar kimyası birbirinden farklı antioksidan özellikli madde yoktur. Kısaca, taze beyaz üzüm bilinen tüm meyveler içerisindeki en güçlü antioksidandır ve en az onbeş tane antioksidan özellikli etkin madde içerir. Taze beyaz üzümün geniş spektrumlu antioksidan olması, pro-oksidan, NO-Scavenger, antiperoksidan,peroxynitrite-Scavenger özellikli etkin maddeleri aynı anda içermesinden kaynaklanır. Bu özellik ağırlıklı olarak sadece taze beyaz üzümde bulunmaktadır. Eğer gerçekten beyaz üzümün tüm bu özelliklerinden faydalanmak istiyorsanız, onu tüketirken ölçülü olmak zorundasınız. Günde yarım kiloyu kesinlikle geçmemeniz gerekir. Bu ölçünün üzerine çıkmadığınız takdirde, onun tüm şifa veren özelliklerinden azami derecede (maksimum) itifade ediyorsunuz demektir. En doğru tüketim şekli, öğleden sonraları en fazla 250-300 gram taze beyaz üzümü bir defada tüketmektir.
Yoğun bir çalışma temposu içerisinde ve stres altındaysanız, öğleden sonraları tüketeceğiniz yarım salkım üzümün (yaklaşık 250-300 gram) en geç yarım saat sonra sizi nasıl rahatlattığını, stresinizin nasıl kaybolduğunu, yorgunluğunuzun adeta buharlaşır gibi üzerinizden nasıl kalktığını ve dinlendiğinizi hayretle hissedeceksiniz. Tüm bunlara ilave olarak kendinizi daha dinç ve daha enerjik hissetmeye başlayacaksınız. Daha etkili olur düşüncesiyle, yukarıda belirttiğim ölçünün üzerine çıkmayınız. Ancak şeker hastalarının bu konuda hekimlerine danışmadan uygulamaya geçmemeleri gerekir. Eğer kronik yorgunluktan şikâyet ediyorsanız haftada bir kaç defa tüketeceğiniz bir bardak taze beyaz üzüm suyu bu yorgunluğunuzun ortadan kalkmasında büyük bir destek olacaktır.
Taze beyaz üzümün sedative (sakinleştirici) özelliği içerdiği dokuz tane birbirinden farklı maddeden kaynaklanmaktadır. Bunlar arasında nerol, gaba, benzyl-alcohol ve alpha-terpineol en önemlileridir. Gaba aynı zamanda tranquilizer, sedative, hypotensive (tansiyon düşürücü) ve antistress özelliklidir. Üzümde bulunan gabamaddesinin tansiyon düşürücü özelliği de varmış düşüncesine kapılıp, üzümü bir tansiyon düşürücü ilaç olarak düşünmek yanlıştır.
Taze beyaz üzüm ve taze siyah üzümü tüketirken ölçülü olmaları gereken iki grup vardır. Bunlardan birincisi ilk dört ayını tamamlamamış hamile bayanlardır. İkinci gruptaysa hekimleri tarafından “karaciğer yağlanması” teşhisi konulmuş kişiler yer almaktadır. Hamile bayanların taze üzüm tüketimlerinde ölçülü olmalarını gerektiren neden taze üzümün içerdiği ellagik asittir. Bu asit, abortifacient (düşük yaptırma) özelliğine sahiptir. İkinci bir nedeni de yine taze üzüm çeşitlerinin içerdiği diethyl-amin maddesinden kaynaklanır. Diethyl-amin teratogenic bir maddedir, yani bir embriyo yada fetusün gelişimini engelleyebilecek ve bozabilecek niteliktedir.
Karaciğer yağlanması teşhisi konulmuş olan hastaların da taze üzüm türlerinin tüketiminde ölçülü olmaları gerekir. Çünkü taze üzümün içerdiği betaine madde- sinin lipotropic (karaciğer yağlanmasına neden olan) özelliği vardır. Buradan hamile bayanların ve karaciğer yağlanması olanların kesinlikle taze üzüm yememeleri gerektiği sonucunu çıkartmayınız. Ancak, bu gruptaki kişilerin taze üzüm tüketimlerinde en az şeker hastaları kadar ölçülü olmaları gerekir.
Yukarıda taze beyaz üzümün ne denli rahatlatıcı olduğundan bahsetmiştim. Bu rahatlatıcı ve gerginliği alıcı özelliğini destekleyen kimyası birbirinden farklı en az oniki tane vasodilatif (damar genişletici) etkin madde içermesinden kaynaklanır. Damarların genişlemesiyle tansiyonunuzda da hafif bir düşme gözlenirken, genişleyen damarlarda kan daha rahat akar ve bundan dolayı da rahatlama doğal bir sonuçtur. Vasodilatif özelliği olan bu maddelerden bazıları aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Tablo: Vasodilative (damar genişletici) özelliği olan etkin maddeler
Myricetin | Luteolin |
Arginine | Kaempherol |
Alpha-linolenic acid | Ferulic acid |
Anthocyanins |
Değerli okuyucu, yeri gelmişken tekrar belirtmekte fayda görüyorum. Yukarıdaki tabloda taze üzümde bulunan vasodilatif özelliği olan etkin maddeleri görüyorsunuz. Bu etkin maddelerin her birinin işlevlerini artıran ayrı ayrı medyatörler vardır. Bundan dolayı hiç bir bitkiyi içerdiği etkin maddelerinden dolayı değerlendirmeyiniz. O bitkiyi ve içindeki tüm etkin ve etkin olmayan maddelerini bir bütün olarak değerlendirmek gerekir.
Prostat ve meme kanserine karşı önleyici özelliği klinik deneyler ile kanıtlanmış olan lycopen maddesi üzümde de bulunmaktadır. Lycopen aynı zamanda güçlü bir antioksidan maddedir. Vücudumuzda oluşan biyokimyasal reaksiyonlar esnasında serbest radikal adı verilen, çok hızlı reaksiyona girerek özellikle hücre zarına veya hücre içindeki DNA ya zarar veren (mutasyon) maddeler oluşmaktadır.
İşte, hücreye zarar verebilen bu serbest radikallerin zararsız hale getirilmesinde etkin rol oynayan maddelere antioksidan madde veya kısaca antioksidan denir. Taze beyaz üzüm bilinen tüm meyveler ve sebzeler içerisinde en güçlü antioksidan özellikli olanıdır. Unutmayınız, her sebze ve her meyvede birkaç değişik antioksidan madde bulunmaktadır. Ancak, taze beyaz üzümle bu konuda hiç bir meyve veya sebze kıyaslanamaz. Taze beyaz üzümü mevsiminde ve günde bir salkımdan (200-250 gram) fazla olmamak kaydıyla tüketirseniz, o zaman onun antioksidan gücünden maksimum oranda faydalanabilirsiniz. Antioksidanlar üzerine birçok spekülasyon yapılmaktadır. Eczanelerin vitrinleri bu tür ithal tabletlerle doludur. Hekiminize danışmadan antioksidan tabletlerini kullanmayınız. Unutmayınız ki, vücudumuzun kendisi de çok güçlü tabii antioksidanlar üretmektedir.
Sağlıklı beslenmenin önemli kurallarından bir tanesi de yemeğin üzerine hemen tatlı veya meyvenin yenmemesidir. Yenilecekse, öğünlerden en az iki saat sonra yenilmesi gerekir. Ancak, taze üzüm bu kuralı bozar. Yemeğinizi yedikten sonra üzerine taze beyaz üzüm yiyebilirsiniz. Çünkü taze üzümün içerdiği bir asit türü, gerçek birsialogogue (salya artırıcı) dur. Siz taze üzümünüzü çiğnerken öylesine fazla salya salgılaması olur ki, üzümünüzü yiyip bitirdikten sonra dahi bir müddet daha salya salgılandığından yutkunmaya devam edersiniz.
İşte bu, ağızdaki salyada bulunan pityalin enzimidir (alpha-amilaz)ve sindirimi kolaylaştırarak hızlandıran önemli bir enzimdir. “Sindirim ağızda başlar” kuralını hatırlayınız. Ağızda besinin iyice çiğnenmesi çok önemlidir. Çiğneme esnasında, besin ağızda ne kadar çok parçalanırsa (fiziksel olarak) midedeki sindirim o kadar kolay olur. Ağızda iyice çiğnenen besin salyada bulunan parçalayıcı enzimlerle iyice karıştığından (biyokimyasal olarak) sindirim çok daha kolaylaşır.
Kendi kendinize şu deneyi yapabilirsiniz. Bir gün boyunca acele etmeden tüm öğünlerinizde yemeklerinizi ve meyvelerinizi daha çok çiğnedikten sonra yutunuz. Bunu uyguladığınız günde yediklerinizi ne kadar kolay sindirdiğinizi, midenizin ne kadar rahat ettiğini ve genel olarak da bağırsaklarınızın ve karın bölgenizin (abdominal bölge) ne kadar gevşek ve rahat olduğunu hissedeceksiniz.
Bu rahatlığı yaşamanız, sizi sofrada daha uzun oturtarak doğru çiğneme alışkanlığını kazandırabilir ve yemeğinizi daha keyifli yemenizi sağlar. Bunu birkaç gün uygularsanız daha hızlı bir şeklide alışkanlık kazanabilirsiniz. Özellikle çoçuklarınızla beraber sofraya oturduğunuzda bunu mutlaka izah ederek onlara örnek olunuz. Sizin örnekleriniz onların gelecekteki alışkanlıklarını oluşturmaktadır. Memleketimizin sağlıklı nesillere ihtiyacı olduğunu unutmayınız.
Bazen keşke Mustafa Kemal Atatürk bir on yıl daha fazla yaşayabilseydi diyorum. Çünkü o dönemde kerevizin siroz hastalığına karşı olumlu etkisinin olduğu bilinmiyordu.
Değerli okuyucu, unutmayınız ki, tüm zenginliğiniz, önünüzdeki yemeğinizi sağlık ve huzur içinde yiyebildiğiniz kadardır.
OPC
Fransa, doymuş yağ oranı tüketiminin en fazla olduğu Avrupa ülkesidir. Fransız peynir çeşitleri yüksek oranda doymuş yağ içerirler. Doymuş yağlar sağlıklı ve dengeli beslenmede arzu edilmeyen yağlar sınıfındadır. Özellikle kalp-damar rahatsızlıklarının ortaya çıkmasında tıbbın suçladığı bu tür yağlardır. Kalp damarlarının içten yağ bağlayarak giderek daralmasında ve ileri aşamalarda da tamamen tıkanmasında etken olan yüksek doymuş yağlardır. Bu durum yapılan klinik araştırmalarla da kanıtlanmıştır. Kalp-damar rahatsızlığı olanlara hayvansal yağ tüketiminde ölçülü olmaları belirtilir. Çünkü hayvansal yağlarda doymuş yağ oranı çok yüksektir.
Fransızların, yüksek doymuş yağla beslenmelerine rağmen, düşük orandaki kalp-damar hastalıklarının sebebi son yıllarda araştırma konusu olmuştur. Bu konuda çalışan birçok bilim adamı OPC’nin önemli bir rol oynadığı fikrinde birleşmişlerdir. OPC üzüm, üzüm çekirdeği ve şarapta bulunmaktadır. Nedir OPC? OPC (Oligomeric ProanthoCyanidin) üzüm çekirdeğinde bulunan çok güçlü bir antioksidan maddedir. OPC’nin en önemli özelliği kan yağının ve kolesterolün oksitlenmesini önlemeye çalışmasıdır. Kısaca, OPC kan yağının ve kolestrolün serbest radikaller tarafından oksitlenmesine engel olmakta (antioksidan) ve bu sayede kalp damarlarında yağ birikimine engel olabilmektedir. Fransa’da üzüm çekirdeği ve çam ağacı kabuklarının karışımından elde edilen OPC zayıf kan damarlarının tedavisi için onaylanmış bitkisel bir ilaçtır.
OPC üzerine yazmama neden olan birinci sebep, üzüm çekirdeğiyle ilgili olan çalışmalarımı tamamlamış olmamdır. Üzümü yerken ara ara çekirdeklerini de çiğnemek çok faydalıdır. Üzüm çekirdeği dişlerinizin arasında ezilirken, içerdiği OPC-kompleksi de açığa çıkacaktır. Bu OPC-kompleksinin öylesine güçlü antioksidan özelliği vardır ki bugüne kadar araştırılmış ve incelenmiş hiçbir meyvede ve çekirdeklerinde bu özellikte ve güçte antioksidan yoktur. Üzümün kendisinde de OPC vardır. Ancak, çekirdekleri çok daha güçlü olan OPC-kompleksi içerir. Üzümün çekirdeklerin dişlerinize zarar vermeyecek şekilde dikkatlice çiğnemeniz gerekir. Bu çekirdekte bulunan OPC-kompleksi, özellikle yıllar içerisinde kırılganlaşan kılcal damarların esneklik kazanmasında ve kan sirkülasyonunda önemli bir takviyedir. Cilt hücrelerine oksijen ulaşımını hızlandırma ve cilde tazelik verme özelliği de vardır. Kalp damarlarının içten yağ bağlamasında da önleyici gücü mevcuttur.
Yukarıda üzümün özelliklerini belirtirken organları ve kanı arındırdığını belirtmiştim. Arındırma kavramından neyi anlatmak istediğimi kısaca açıklamak istiyorum. Aldığımız besinler değişik ağır metaller içermektedirler. Her ne kadar bu ağır metaller içtiğimiz sularda veya aldığımız besinlerde eser miktarlarda bulunuyorsa da özellikle karaciğer, akciğer, böbrekler ve yağ dokularında zaman içerisinde birikmekte ve sağlığımızı olumsuz yönde etkileyerek bazı rahatsızlıkların ortaya çıkmasında etken olmaktadırlar. İnsan sağlığını önemli ölçüde olumsuz etkileyen ağır metallerin başında kurşun, kadmiyum, cıva ve nikel gelmektedir. Vücudumuzda zaman içerisinde birikebilen bu ağır metaller birer toksindir. Ağır metal emisyonlarının başlıca kaynakları kâğıt, petrokimya, gübre, petrol rafinerileri, çelik, cam, çimento, tekstil ve deri sanayidir. Ayrıca araçların egzos gazlarında da ağır metaller bulunmaktadır. Soluduğumuz havadan içtiğimiz suya, tükettiğimiz balıktan yediğimiz sebze ve meyveye kadar hemen hemen herşeyin içinde bu ağır metaller mevcuttur. Bu durum sanayileşmenin ve teknoloji kullanımının doğal bir sonucudur.
Bu sanayi kollarında çalışan ve çevresinde yaşayan kişilerle, büyük kentlerde yoğun araç trafiği içinde hayatlarını geçiren kişilerin maruz kaldıkları ağır metal emisyonuna karşı vücutlarını arındırmak için üzüm en güzel çaredir. Üzüm bilinen tüm meyveler içindeki en güçlü metal-chelator özellikli meyvedir. Yani vücudumuzun değişik organ ve dokularında biriken ağır metallerin dışarı atılmasını sağlar. Vücudumuzun bu ağır metallerden temizlenmesine “arındırma” diyoruz. Arındırma sadece ağır metallerin uzaklaştırılması anlamına gelmez. Tükettiğimiz besinlerin birçoğu organik yapılı toksinler de (zehir) içermektedir. Organik yapılı toksinlerin uzaklaştırılmasında üzümün bir etkisi yoktur. Organik yapılı toksinlere verilecek bir örnek, zirai ilaçların sebze ve meyveler üzerindeki kalıntılarının vücuda alınması örneğidir. Çünkü tarımda kullanılan zirai ilaçlar organik toksinlerdir. Ağır metaller ise inorganik toksinlerdir. Organik yapılı bu toksinlerin uzaklaştırılmasında da en güçlü sebze beyaz lahanadır. Bu konuda ilgili bölüme bakınız.
Kalp ritmi bozukluğu ve taze beyaz üzüm
Taze beyaz üzümün kalpteki ritim bozukluğuna karşı önleyici ve tedavi edici gücü bulunmaz bir özelliktir. Kalbinde arithmi, extrasistol şikâyeti olanların günde 200-250 gram tüketecekleri taze beyaz üzüm bir mucizedir diyebilirim. Taze beyaz üzümü doğal bitki olarak uygulayarak bu şikâyetlerinden kısa zamanda kurtulmuş onlarca insan tanıyorum. Kısaca, kalbinde ritim bozukluğu şikâyeti olanların uygulayacakları taze beyaz üzüm onlar için bulunmaz bir nimettir. Taze beyaz üzümün kurutulmuşu (kuru üzüm) bu amaçla kullanılmaz. Yeri gelmişken tekrar belirtmekte fayda görüyorum, daha çabuk düzelerim veya daha çabuk etki etsin diyerek size önerilmiş olan ölçünün üzerine çıkmayınız.
Reservatrol
Reservatrol, taze beyaz üzümün kabuklarında bol miktarda bulunan çok önemli bir etkin maddedir. Kötü huylu kolesteorol (LDL) seviyesini düşüren, damar sertliğini önleyen ve antioksidan özellikli etkin bir maddedir. Reservatrol, son yıllarda üzerinde çok sayıda araştırmanın yapıldığı bir maddedir. Yakın gelecekte bu etkin maddenin yepyeni yönleri ortaya konacaktır.
Dikkat
Eğer vücudunuzun herhangi bir yerinde zor kapanan veya henüz kapanmamış bir yaranız varsa üzüm, üzüm çekirdeği ve ceviz tüketiminden yara kapanana kadar kesinlikle uzak durunuz. Üzüm ve ceviz tüketimi yaraların kapanmasını geciktirir, hatta yarayı azdırma gücü vardır.
Dikkat
Kanda uzun süreli iltihap bulunması önemli ve ağır sonuçları olabilecek sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Örneğin, kalp romatizmasına neden olabilir. Taze beyaz üzümün, özellikle kalp kapakçıklarına enfeksiyonun yerleşmesini engelleme gücü vardır. Ayrıca, bademcik enfeksiyonuna bağlı faranjitin (tonsillo-farenjit) vücudumuzdaki organlara (özellikle kalp) vereceği zararı önlemedeki gücü de bulunmaz bir nimettir. Bu tür riskli hastalar için taze beyaz üzüm suyu mükemmel bir önleyici ve koruyucudur. Özellikle düzenli olarak belirli bir müddet kırmızı turp veya taze beyaz üzüm tüketmenin kandaki enfeksiyonun organlara zarar vermesini ve yerleşmesini önleyici gücü bir mucizedir diyebilirim.
İbrahim Saraçoğlu