“ŞAİR VE YAZAR MÜSVEDDELERİ”
Divan edebiyatı alanında bir çok eseri olan ve büyük bir okur kitlesi tarafından takip edilen İskender Pala, ‘Gözgü’ adlı kitabında çok önemli tesbitlerde bulunuyor. Her yazı yazanın yazar olamayacağını vurgulayan Pala, gençliğin halini iki cümle ile ifade ediyor:
”Dilimizde yazı ve yazar kelimeleri var ya, kim ne yazarsa yazsın adı yazı, kim buna cüret ederse etsin adı yazar oluveriyor. Şiir ve şair de öyle. Manasız iki söz yazıp bunları dize zanneden ve alt alta getiren birçok müteşair (şair müsveddesi) kendine ”ozan” diye kendine kartvizit hazırlatıyor.
Semantik değerde artık güfte, şiir, nazım ayrımında değil kimse. Şair, ozan, nazım arasında pek bir fark kalmamış gibi. Manzum ile manzumenin ne olduğunu bilenlerin ise nesli tükenmekte.
Gençlerimizin kendilerini ifadede zorlandığından hepimiz şikâyetçiyiz; bu doğru ama hangi nazım yahut inşa örneğini öğrettik ki cümlelerinin ağırlıklı olmasını isteyelim.
Sözlü yahut yazılı fark etmez, kendini düzgün ifade etmenin yolu okumaktan geçer. Peki, biz onlara hangi klasikleri yahut seçkin yazarların eserlerin yazarların eserlerini okuttuk ki, ifadelerin de cevher arıyoruz. Üniversite mezunlarının cümleleri, toplumumuzda tımarhaneden kaçmış akıl hastalarının üzerlerindeki gömlekler kadar yadırgatıcı bulunuyor. Kendilerini ifade ederken esrar çekenlerin yüzlerindeki donukluk kadar anlamsızlaştı sözleri.
Kendilerini söz ile ifade edemeyen bireylerin, bunu ses ile başarmaları tabiidir. Bu yüzden olsa gerek, insanlarımızın şimdi sözlerini yükseltmek yerine seslerini yükseltiyorlar.”
İskender Pala’nın ‘Gözgü’ adlı eserinden alıntılanmıştır
www.ismailaga.info