FENER RUM PATRİKHANESİ’NİN TÜRK DÜŞMANLIĞI
Küçük Kaynarca Muahedenamesi ile Rusya’ya Osmanlı Devleti’ndeki Ortodoksları himaye hakkı verileliden beri, Rumların müstakil bir Yunan devleti kurma hayalleri içinde oldukları bilinmekteydi.
1814’te Odasa’da kurulan Ethniki Hetaria isimli gizli cemiyet bunun için kurulmuştu. Fatih’in ihya ettiği ve her türlü hak ve hürriyetini tanıdığı Fener Patrikhanesi, bizzat patriği ve Fener Beyleri denilen İstanbullu Rum soyluları eliyle, bu derneğin faaliyetlerini destekler hale gelmişti. Mesela Fener Beylerinden Prens İpsilanti, hem Çar’ın yaveri hemde bu cemiyetin 1821’deki başkanıydı.12 Şubat 1821 günü yunan ihtilalini başlatanda, yine bu patriğe bağlı olan Patras başpiskoposu Germanos’du.
Mora, Rum isyancılar tarafından Ekim 1821’de tamamen işgal edilince, önce Osmanlı devleti şaşırdı. Çünkü Osmanlı Devleti, cihan patriği sıfatıyla Fener’e her türlü imtiyazı verdiği gibi, onların katolikler tarafından ezilmelerine, hor görülmelerine hatta yok edilmelerine mani olmuştu.3. defa Fener patrikliğine getirilen Gregorios’un hem söz konusu gizli cemiyet ile hemde Rus yetkililer ile olan gizli münasebetleri tespit edildi. Nitekim İstanbul’daki Fener Patriği Gregorios tarafından Rus çarı Aleksandr’a yazılan mektupta aynen şu ifadeler yer almaktadır:
”Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türkler, sabırlı, mukavemetli, mağrur ve izzet-i nefisli insanlardır. Bu, hasletleri, dinlerine bağlılıktan ve kadere rıza göstermelerinden, amirleinde itaat duygusundan ileri gelmektedir. Bu sebeple, Trüklerde evvela itaat duygusunu kırmak ve manevi bağları koparmak, dini metanetlerini zaafa uğratmak gerekir. Maneviyatları sarsıldığı gün, Türkleri zafere götüren asıl kudretlerinden sıyıracak ve onları maddi kuvvetle yenmek mümkün olacaktır. Osmanlı Devletini tasfiye için mücerret olarak harp meydanlarındaki zaferler kâfi değildir. Yapılacak olan, Türkler’e bir şey hissettirmeden bu tahribi yapmaktır.”
Sultan Aziz devrinde, İstanbul Rus elçisi olan General İgnatyef, bu mektubu zikrettikten sonra şunu ilave eder;”Ben vazifedeyken bu teşhisler isabetle tecelli etti”.
Bu ihanetleri tespit edilen Patrik Gregorios, sadrazam tarafından Bab-ı Ali’ye davet edildi ve önce sorgulandı. Vatana ihanet ettiğine dair olan yafta göğsüne yapıştırılarak Patrikhane’nin Orta Kapısı önünde asıldı ve üç gün asılı kaldıktan sonra cesedi yahudiler tarafından denize atıldı.
Rumlar, bir Türk Devlet adamı aynı kapının önünde idam edilmediği müddetçe, kapının açılmayacağına söz vermişler ve bugüne kadar kin kapısını kapalı tutmaya devam etmişlerdir.
Bu tarihten sonra, Fener Patrikhanesi, her zaman Müslüman Türk Milletinin aleyhine olan planların yapıldığı bir mekân olmuştur.
Patrikler değişse de bu kin devam edecektir.
Bu patrikhane bulunduğu mekândan sürülmeli ve taşınmalıdır.