SAD BİN EBİ VAKKAS (RADIYALLAHU ANH)
CENNET İLE MÜJDELENENLER-8
Ebu Vakkas lakaplı Malik bin Vehb’in oğludur. Nesebi Kilab bin Mürre’de Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birleşir. Sa’d’ın babası, Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın annesi gibi Zühre oğullarındandır ve onunla amca çocuklarıdır. Dolayısıyla Sa’d (Radıyallahu Anh), Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nin: “İşte bu benim dayımdır, kimin böyle bir dayısı varsa göstersin!”[133] dediği gibi dayısı sayılır. İslâmiyeti kabullenen yedinci kişi olup Müslüman olduğunda 17 yaşındaydı.
Kendisi Aşere-i Mübeşşere’den[134] ve Ömer (Radıyallahu Anh) in halife tayini için seçtiği altı kişilik şûrâdandır.[135] Ömer (Radıyallahu Anh) bu şûrâ heyetine: “Eğer halifelik işi Sa’d’a verilirse isabet olur. Yok verilmezse halife olacak zât Sa’d’ dan yardım istemekten geri durmasın.” demiştir.[136]
Künyesi Ebu İshak olan Sa’d (Radıyallahu Anh) kendi ifadesiyle “Allah yolunda ok atmış olan mücahitlerin ilkidir.”[137] Bu şöyle olmuştur: Hicretin ilk yılında Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından bir müfreze, Ebu Süfyan idaresinde Şam’ dan dönen bir ticaret kervanının üzerine gönderildi. Bu, Mekke müşrikleri ile Muhacir Müslümanların ilk karşılaşması idi. Bu ilk karşılaşmada da, ilk oku Sa’d bin Ebi Vakkas (Radıyallahu Anh) atmış ve tarihe geçmiştir.
Sa’d (Radıyallahu Anh) hicret etti, Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Bedir’den itibaren bütün savaşlara katıldı. Özellikle Uhud’da büyük yararlılıklar gösterip Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ı attığı oklarla koruyan ve: “At, ey Sa’d! Anam babam sana feda olsun.”[138] övgüsüne mazhar olan Sa’d (Radıyallahu Anh) Irak’ın fatihi ve aynı zamanda Sa’ sânî Devleti’ni ortadan kaldıran meşhur Kâdisiye savaşının muzaffer kumandanıdır.
Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın muhafızlarından olan[139] Sa’d (Radıyallahu Anh), Ömer (Radıyallahu Anh) tarafından Kûfe’ye emîr olarak atanmış, acemleri buradan çıkararak Kûfe’yi şehir haline getirmiştir. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından hakkında “Allah’ım! Sana dua ettiği vakit, Sa’d’ın duasını kabul buyur.”[140] diye duada bulunulması sebebiyle duası kabul olunan birisiydi: Kûfe ehlinin bazısı Sa’d’ı halife Ömer (Radıyallahu Anh) e şikayet etmişlerdi. Ömer (Radıyallahu Anh) meseleyi tahkik için birkaç kişiyi Kûfe’ye gönderip ahaliden Sa’d (Radıyallahu Anh) ın hâlini sordurdu. Halkın hepsi onun için övgülerde bulundu. Usame bin Katade isimli birisi ise: “Sa’d ordunun başına geçip harp etmez, ganimeti eşit dağıtmaz ve hükmettiğinde adaletli hükmetmez.” dedi. Bunun üzerine Sa’d (Radıyallahu Anh): “Ey Allah’ım! Bu kulun yalancı ise, ömrünü uzat, fakirliğini çoğalt ve fitnelere uğrat.” diye aleyhine dua etti. Sonraları bu adamın kendisi: “Kocamış, fitnelere uğramış birisiyim.” derdi. Ravi Abdulmelik onun hakkında şöyle dedi: “Sonraları onu ben de gördüm, yaşlılıktan kaşları gözlerinin üzerine sarkmış olduğu halde yollarda rast geldiği cariyelere sataşır, onları çimdiklerdi.”[141]
Sa’d bin Ebi Vakkas (Radıyallahu Anh) hakkında birçok ayet inmiştir:
1. Sa’d (Radıyallahu Anh) Müslüman olunca annesi, dininden dönmedikçe onunla konuşmayacağına, yemeyeceğine ve içmeyeceğine yemin etti. Bu hâlde üç gün geçince açlıktan bayıldı. Böyle olunca Umare isimli oğlu annesine su içirdi. Müteakiben annesi Sa’d’a beddua etmeye başladı. Bunun üzerine Allah (Azze ve Celle): (Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar senin hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin…)[142] mealindeki ayetleri inzal etti.[143]
2. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) büyük bir ganimet malı ele geçirmişti. Sa’d (Radıyallahu Anh) onların içinde bir kılıç görmüş ve onu kendisine hediye etmesi için Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tan rica etmiş, buna kızan Nebi, kılıcı yerine götürmesini emretmişti. Sa’d (Radıyallahu Anh) kılıcı götürmüş, ancak kılıcın cazibesine dayanamamış ve tekrar geri getirerek aynı ricayı tekrarlamıştı. Bunun üzerine Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) daha şiddetli bir tarzla kılıcı yerine götürmesini emretti. Müteakiben Allah (Azze ve Celle): (Sana savaş ganimetlerini sorarlar. De ki, ganimetler Allah’a ve Rasûlü’ne aittir…)[144] mealindeki ayeti inzal etti.[145]
3. Şarabın haram kılınmasından önce Sa’d (Radıyallahu Anh) ı Ensar ve Muhacirlerden bir cemaat içkili bir yemeğe davet etmişti. Yeme içme esnasında Ensar ve Muhacirler hakkında konuşuldu. Sa’d (Radıyallahu Anh) Muhacirlerin Ensar’dan hayırlı olduğunu söyleyince aralarından birisi onun burnunu yaraladı. Akabinde Sa’d, Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) a gelip durumu anlatınca Allah (Azze ve Celle): (Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar, fal ve şans okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan uzak durun ki felaha eresiniz.)[146] mealindeki ayetini inzal etti.[147]
4. (Sabah akşam sırf O’nun cemalini dileyerek Rablerine dua edenleri kovma. Onların hesaplarından hiçbir şey sana ve senin hesabından hiçbir şey de onlara ait değildir. Onları kovarsan zalimlerden olursun.)[148] mealindeki ayet, Sa’d bin Ebi Vakkas ve İbni Mes’ ud (Radıyallahu Anhuma) un da aralarında bulunduğu altı kişi hakkında nazil olmuştur.[149]
Ayrıca İslâm’da varisler dışında kalanlara vasiyet etme ve bunun ölçüsü Sa’d (Radıyallahu Anh) sebebiyle caiz ve malum kılınmıştır: Sa’d hastalandı. Bu hastalığında onun sadece bir kızı vardı. Ziyaretine gelen Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tan malının tamamını vasiyet etmek için müsaade istedi, Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kabul etmedi, yarısını sadaka yapmak istedi, onu da kabul etmedi. Malının üçte birini teklif edince kabul etti ve: “Mirasçılarını zengin bırakman, onları insanlara avuç açar fakirler halinde bırakmandan hayırlıdır.” buyurdu ve böylece malın üçte birine kadar vasiyet caiz oldu.[150]
Fitne dönemlerinde tarafsız kalarak inzivaya çekilen bu büyük sahâbî 271 hadis rivayet etmiş,[151] bunlardan 15’ini Buhârî ve Müslim ittifaken, 5’ini Buhârî ve 18’ini Müslim münferiden rivayet etmiştir. Kendisinden hadis rivayet edenlerin başında oğulları ile Aişe, Kays bin Ebi Hâzim, Said bin Müseyyeb, Alkame, Ebu Osman ve Mücahid gelir.
Ölüm döşeğinde: “Ey oğul, sana benden daha iyi öğüt vereni bulamazsın. Namaz kılmak istediğinde güzelce abdest al ve o son namazınmış da, başka namaz kılamayacakmışsın gibi namaz kıl. Tamahkarlıktan kaçın, çünkü o peşin fakirliktir. Kanaatkar olmaya bak, çünkü o zenginliktir. İş ve sözlerinde dikkatli ol. Sonradan özür dilemek zorunda kalacağın her şeyden kaçın. Hayırlı olduğuna inandığın işi yap.”[152] şeklinde nasihat eden bu yüce sahâbî hicrî 55 senesinde 80 yaşını aşmış olduğu halde Medine dışında Akik mevkiinde vefat etmiş ve cenazesi buradan omuzlarda taşınarak Medine’ye getirilmiştir. Mü’minlerin Anneleri’nden hayatta olanların da katılımıyla cenaze namazı kılınarak Aşere-i Mübeşşere’nin ve Muhacirlerin sonuncusu olarak Cennetü’l-Bâki’ye defnedilmiştir.
Allah ondan razı olsun ve bizi kendisine komşu kılsın