İLAHİ SIRRI TAŞIYABİLİR Mİ

 

  Yûsuf bin Abdullah bin Ömer bin Ali bin Hıdır el-Acemî el-Gürânî, künyesi Ebü’l-Mehâsin, lakabı Cemâlüddîn. Bu mubarek zatın birçok kerameti görülmüştür.

   Allah dostları yetiştirdikleri müritlerinin hallerine, Allah’ın izniyle vakıf olurlar.

   Yûsuf el-Gürânî’nin yanına gelip, dergâhta üç seneye yakın kalan biri vardı. Bu kimse devamlı Allahü teâlâya giden yolu taleb eder, ilahi sırlara vakıf olmak isterdi. Yûsuf el-Gürânî ona hiç iltifât etmezdi.

   Bir gün o şahsı yanına çağırarak;
  “Ey benim evlâdım! Ben bu gece bir cana kıydım, onun cesedi, bu torbanın içindedir. Benim senden isteğim şudur: Bu torbayı alıp, bu gece falan yere götür. Orada bir tepe vardır. Oraya göm gel. Bu işi yaparsan sana birçok altın veririm.” dedi.

   O şahıs da Yûsuf el-Gürânî’nin dediğini yaptı ve torbayı gömdü. Bu durumdan kimsenin haberi olmadı. İki gün sonra Yûsuf el-Gürânî talebelerine, o şahsı dergâhdan çıkarmalarını emretti.

   Dergahtan çıkarılan o şahıs bir süre sonra durumu vâliye anlattı. Vâlinin adamları Yûsuf el-Gürânî’nin yanına gelerek;
   “Sen birisini öldürmüşsün. Biz öldürdüğün kişiyi gömdürdüğün yeri biliyoruz.” dediler.

   Bunun üzerine Yûsuf el-Gürânî talebelerinden bir kısmına; “Siz de onlarla gidin ve o tepedeki yeri açın, bakalım ne çıkacak?” dedi.

   Talebeleri ve vâlinin adamları şikâyet edenin gösterdiği yeri kazdılar. Çıkan torbayı açtıklarında, içinde bir koyun olduğunu gördüler. Sonra o şahsı, Yûsuf el-Gürânî’nin yanına götürdüler. Yûsuf el-Gürânî ona;

   “Küçük bir dünyalık sırrı taşıyamayan kişi ilahi sırları taşımaya nasıl muvvafak olabilir” dedi.

PAYLAŞ