Doğu Türkistan Anadolu’dur, Ses ver Türkiye!
“Doğu Türkistan Anadolu’dur, Ses ver Türkiye!” sloganıyla sabah namazında bir araya gelen yüzlerce vatandaş, Doğu Türkistan’daki zulme dikkat çekerek toplama kamplarının kapatılması çağrısında bulundu.
Sabah Namazı Devrimi organizesinde gençler, Doğu Türkistanlıların çığlığını duyurmak için gökbayraklarla sabah namazında bir araya geldi. Üsküdar Mihrimah Sultan Camii’nde sabah namazının ardından yapılan programda sık sık tekbirler getirildi ve “Müslüman Zulme Boyun Eğmez!” ile “Yaşasın Bağımsız Doğu Türkistan!” sloganları atıldı.
“Evlerimize gökbayrak asalım”
İlk konuşmayı Gazeteci Yazar Adem Özköse yaptı. Adem Özköse, konuşmasında, “Geçenlerde Endülüs’teydim. Camilerdeki çanları görünce, kendi kendime dedim ki: ‘Bütün bunlar olurken nasıl olmuşta Müslümanlar Endülüs’e sahip çıkmamışlar?’ Eğer bizler Doğu Türkistan’a sahip çıkmazsak bizden sonra gelen nesil de aynı şekilde bizi yargılayacak!” dedi. Özköse, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Kardeşler, bizler Doğu Türkistan’da yaşanan zulümlere karşı sessiz kalmamak için Anadolu’nun, İstanbul’un, Türkiye’nin, Doğu Türkistan’ın bağımsızlık mücadelesini zalimlere karşı direnişinin yanında olduğunu haykırmak için toplandık. Kardeşler, biz bir ümmetiz. Kudüs ve Filistin ne kadar bu ümmetin ferdi ise Arakan, Moro ne kadar ferdi ise Doğu Türkistan da bu ümmetin o kadar ferdidir. Doğu Türkistan’ı asla Filistin’den, Arakan’dan, Moro’dan, Patani’den ayıramayız. Nasıl ayıralım? Zihinlerinizi yoklayın. Hepimiz Saltuk Buğra Han’ın ismiyle büyüdük. Aramızda Urumçi’yi, Kaşkar’ı bilmeyen yoktur. Doğu Türkistan tıpkı gönül coğrafyamızda İstanbul gibi Konya gibi yeri vardır. Biz Doğu Türkistan’ı Anadolu’dan ayıramayız. Doğu Türkistan’da son yüz yılın en büyük vahşetlerinden biri yaşanıyor. Bir milyona yakın kardeşimiz toplama kamplarında Nazi Kampları gibi zulme maruz kalıyorlar.
Bu sesimiz burada kalmamalı. Şöyle bir kampanya başlatmak istiyoruz. Bugün tüm Türkiye’ye çağrı yapıyoruz: Nasıl 15 Temmuz’dan sonra evimizin balkonlarına albayrak astıysak, bugün Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz için kalbimizin onlarla attığını belirtmek için evlerimize, balkonlarımıza gökbayrak asalım. En azından hiçbir şey yapamıyorsak, bu zulme sessiz kalmayalım. Bu sesi çoğaltalım. Bu sesimizi ve dualarımızı Doğu Türkistan’a ulaştıralım.”
“Doğu Türkistan için ses verin”
Adem Özköse’nin ardından Doğu Türkistan Vakfı Mütevelli Üyesi Abdullah Oğuz konuşma yaptı. Abdullah Oğuz, “Eğer toplama kamplarında, işkencecisine ‘Beni öldürün!’ diye yalvarmak zorunda kalan Müslüman kardeşinizin çığlığı yüreğinizi yakmıyor, Çinli bir erkekle zorla evlendirilen kız kardeşinizin feryadı rüyalarınızı bölmüyorsa dikkat edin tehlikede olan imanınızdır!” ifadelerini kullandı. Oğuz, şunları söyledi:
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol ayetinin düsturunca hareket eden, kafire karşı kaya gibi sert, zulme karşı bir elif gibi dimdik duran Sabah Namazı Devrimi’nin yiğitleri ve Doğu Türkistan gönüldaşları; Doğu Türkistan’da Çin zulmüne karşı varlık mücadelesinde olan Doğu Türkistanlı kardeşlerinizin destek olmak için bu sabah namazında burada toplandınız. Allah hepinizden razı olsun. Doğu Türkistan’daki zulüm sadece Doğu Türkistanlı kardeşlerinize yapılan bir zulüm değildir. Bu zulüm bütün insanlığa yapılan bir zulümdür. Bu zulüm Türk olmayı, Müslüman olmayı ve de insan olmayı yasakladı.
Hani biz Allah’ın kardeşler kıldığı, iman etmedikçe cennete giremeyen, birbirini sevmedikçe iman etmiş sayılmayan müminlerdik. Neredesiniz? Niçin sesiniz çıkmıyor? Üzerinizdeki bu ölü toprağı nedir? Eğer toplama kamplarında işkencecisine beni öldürün diye yalvarmak zorunda kalan Müslüman kardeşinizin feryadı yüreğinizi yakmıyorsa, eğer bir Çinli ile evlenmek zorunda bırakılan kız kardeşinizin feryadı gece rüyanızı bölmüyor, sizi uykularınızdan uyandırmıyorsa dikkat edin; tehlikede olan imanınızdır.
Bir de bunca zulme karşı sessiz kalmanın yanında bizi ve sizin gibi yürekli insanları suçlayanlar var. Bunların bir kısmı Çin’in paralı askerleri. Onların hiçbir önemi yok. Ama ne yazık ki Allah’a ve ahiret gününe iman ettiğini söyleyen, Müslümanlık iddiasında olan ve Çin’in bu yalanlarına ortak olanlar var. Bir köşede ağlayacağına bizleri suçluyorlar. Allah’ım, milyonlarca kardeşinin şehadeti yerine zalim Çin’in yalanlarını tercih eden herkesi sana havale ediyoruz.”
“Doğu Türkistanlılara helal et yemek bile yasak”
Son konuşması ise İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım gerçekleştirdi. Konuşmasına “Biz, Hakk’ın ve mazlumun yanında olmak zorundayız” diyerek başlayan Bülent Yıldırım, sözlerini, ”Biz, bir tarafta Amerika emperyalizmini lanetlerken diğer tarafta da Çin emperyalizminin sofrasına oturmayı kabul etmiyor, lanetliyoruz. Futbol takımı tutar gibi taraf tutmak mecburiyetinde değiliz” ifadeleri ile sürdürdü.
“Meselemiz Doğu Türkistan meselesi. Yani İslam dünyasından istenen kurban. Şu anda Amerika emperyalizmi ve Çin zulmü arasında kalan bir halktan bahsediyoruz. Dünya’da bu emperyalist ülkeler kendi menfaatlerini korumak ve gözetmek için bazı İslam topluluklarını kurban istiyorlar. Doğu Türkistan, Arakan, Keşmir ve benzeri toprak parçalarında yaşayan Müslümanlara her türlü zulüm yapılıyor. Fakat bu zulüm yapılmasının yanında birde bu zulümler örtülüyor.
Bakın o kamplardaki genç kızların fotoğraflarına. Masa başlarına koymuşlar önlerine bir parça bez. Hiç mi yoktu? Demek ki sen ıslah etme şeklinde yaptığın şey onun dinini yasaklamak, mahremiyet anlayışını ortadan kaldırmak. Şu anda aynı Endülüs’te yapılan yapılıyor. Aynı metot uygulanıyor. Yani Doğu Türkistan’da ki kardeşlerimize helal et yeme imkanı bile verilmiyor. Şimdi Çin’in yaptığı bu zulmü Çin’e anlatacak değiliz. Çin her şeyi çok iyi biliyor. Zannediyor ki Doğu Türkistan halkına yapılan zulmü Doğu Türkistan’a tarihi boyunca sahip çıkan bu millet bir şekilde unutacak. Öyle değil mi? Mümkün mü? Unutabilir miyiz? Asla. Artık Çin’i anlatmayı bırakalım. Sen hainsin, zalimsin demeyi bırakalım çünkü sen zaten öylesin. Ama asıl zalim kim biliyor musunuz? Zulmü yapanların yanında yer alanlar. Zulmün rızasına evet diyenler. Uygurlular bu ülkeyi çok seviyor. Bu ülke için her şeyini verirler. Uygurlulara gidin deyin ki Türkiye sizin için ne demektir? Hepsi tek kelime söyler: ‘Gerekirse her şeyimiz gitsin ama İslam ümmeti için Türkiye yaşasın’ der.
Doğu Türkistan’ı bizden kurban isteyerek Amerika emperyalizminin gelin birlikte mücadele edelim diyemezsin. Biz Doğu Türkistan’ı kurban vermeyeceğimiz gibi masum olan hiç kimseyi kurban vermeyeceğiz. Bu vesileyle Türkiye’de Avrasyacılığı dillendiren, Avrasyacılık ekolü üzerinden Doğu Türkistan halkının da olayı abarttığını söyleyenlere çağrıda bulunuyorum. Sakın manipüle etmeyin. Amerika ve İsrail emperyalizmine karşı ağzınızı doldurarak konuştuğunuz kelimelerin alt yapısına baktığımızda, eğer insanlara yapılan haksızlığı sömürgeyi kastediyorsanız; Çin’e de aynı gözle bakmak zorundasınız.
Biz kuvvetten yana değiliz. Biz haktan yanayız. Biz mazlumdan yanayız ve bütün İslam dünyasına sesleniyorum. Bu meselede Doğu Türkistan’ı kurban vererek hiçbir şekilde ayakta kalamazsınız. Bütün bu topraklardaki kardeşlerimizi yanınıza alarak ayakta kalma stratejisini geliştirin. İslam dünyası ve dünyanın mazlum hakları yanında yer alacak bir akıl bir strateji, bir anlayış peşindeyiz. Heyecanınızı hiç kaybetmeyin. Ayakta kalın.”
Eller semaya açıldı
Program, Azem Kurulay’ın duası ile son buldu. Kurulay, duasında, “Allah’ım, bizleri Ümmeti Muhammed olarak Doğu Türkistan’la, Filistin’le ve Suriye’yle aynı sofra etrafında, aynı sancak altında toplanmaya muvaffak eyle. Doğu Türkistan için hayırlı işler yapanların seslerini gür ve tesirli eyle Ya Rabbi!” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Yeni Akit