Akaid (itikad) ile alakalı kelimelerin anlamları

SELEF: İlk âlimler. Akaid meselelerinde nasda varid olanı aynen kabul edip teşbih ve tecsime düşmemekle beraber te’vile de gitmeyen Ehli Sünnet-i Hassaya selefiyye denmiştir. Resulüllah ve ashabının, itikadda izlediği yolu aynen takip edenler.
 
HALEF: Sonra gelen alimler. Kelam tarihinde İmam Gazali’ye kadar olan alimlere mutekaddimin.Gazali’den itibaren gelenlerede muteahhirin denir.
 
ALEM: Allah’tan başka mevcud bulunan her şey.
 
ARAZ: Var oluşu, ancak kendisini taşıyan başka bir varlıkla hissedilebilen, kendi başına boşlukta yer tutamıyan şey
 
AYN: Kendi başına boşlukta yer tutan ve arazlara mahal teşkil eden, taşıyan şey.
 
ASLAH: Allah hakkında muhal olan
 
BATIL: Boş, yanlış, çürük, devamsız
 
BEDİHİ İLİM: Düşünmeden, delile başvurmadan ilk bakışta meydana gelen bilgi
 
BİDAT: Sonradan icad edilen şey.
 
CAİZ: Olması, bulunması düşünülebilen
 
CEBR: Mecburiyet, zorlama.
 
CEVHER: Boşlukta bizzat yer tutan ve varlığını bizzat hissettiren şey.
 
EHL-İ KIBLE: Kabe’ye müteveccihen namaz kılmanın farzıyyetini kabul edenler.
 
EZEL: Başlangıcı olmayan geçmiş zaman.
 
FASIK: İlahi emirlerin dışına çıkan. Büyük günah işleyen veya küçük günahları devamlı irtikab eden müslüman.
 
HADES-HADİS: Yaratılmış olmak. Yokken sonradan var olmak.Varlığı kendisinden olmamak.
 
HAKAAİK-I EŞYA: Eşyanın hakikati
 
HİKMET: İşin ve sözün en güzeli, en sağlamı.Neticesi iyi ve güzel olan iş…
 
İMAN: İnanma, inanç, tasdik.
 
İRADE, MEŞİET: Dileme, isteme
 
İSİM: Bir mananın karşılığına konulan ve bütün kelime çeşitlerini içine alan müfred lafız.
 
İSTİDLAL: Bir şeyi isbat etmek için delil ileri sürmek.
 
MA’LUM: Bilinen, bilinebilen.
 
MASIYET: Boyun eğmeme. Dinen yasak edilen bir şeyin bilerek ve kasden yapılması.
 
MEKAN: Mahal, yer. Cismin işgal ettiği düşünülen yer.
 
MUHAL, MÜMTENİ: Olabilmesi, bulunabilmesi düşünülemeyen.
 
MÜBTEDİ’: Bidat yolunu tutan.İtikatta Ehli sünnetten ayrılan.
 
MÜMKİN: Var olması yada yok olması düşünülebilen.
 
MÜSEMMA: İsmin karşılığına konulduğu mana
 
RIZIK: Yiyecek, içecek. Canlının gıdalandığı şey.
 
SIFAT: Kendi başına boşlukta yer tutamayan, zatın bazı halerini açıklayan şey.
 
ŞEK: Şüphe, tereddüt
 
TAAT: Boyun eğme
 
TASDİK: Doğrulama, gerçekliğini kabul etme.
 
TENAKUZ: Fikirlerde çatışma.
 
TEKVİN: Var etmek, varlık sahasına çıkarmak.
 
TESELSÜL: Birbiri ardınca zincirleme devam etme.
 
TEVİL: Döndürmek, irca’ etmek.
 
www.ihvanlar.net

PAYLAŞ