Amerika'da İslamofobi ve nefret gerçeği

İslamofobi ve nefretin ticaret metaı haline getirilmesiAralarında Deepa Kumar, Todd Green, Nathan Lean ve benim de bulunduğum uzmanlar, İslamofobi hakkında, onun kökenleri, tarihi, siyasetteki rolü ve Amerikan kültüründe yayılışına değinen yazılar yazdık. Çalışmalarımız Müslümanlık karşıtı söylemin tarihini ortaya koymak, sembollerini nazara vermek, siyaset ve ekonomideki rollerini örnekler üzerinden göstermek amacını güdüyor. Todd Green’in de yazdığı gibi, “İslamofobi bugün Batı’da bağnazlığın en makbul formlarından birini teşkil ediyor”.

“Türkler Hz. İsa’nın katilleri olarak gösterilmiş”

İslamofobiyle ilgili endişeler gayet yerinde olmakla birlikte, İslamofobi yeni bir fenomen değil. Müslümanlık karşıtı söylemler, Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında ilişkilerinin kurulmaya başladığı ilk zamanlardan beri, Batı diskurunun izlediği yöntem olagelmiştir. Bu konudaki Batı diskuru (Araplara Ortaçağ’da verilmiş bir ad olan) “Sarazenler” ile, Hz. Muhammed’le ve zaman zaman siyahi Sarazenler veya “Mahomet’e tapan” Yahudiler gibi, yarı Afrikalı yarı Yahudi “yaratıkların” da dahil olduğu korkunç ırklar hakkında üretilmiş hayallerle başlamıştır. Rönesans döneminde, genellikle Türkler olarak ortaya konulan Müslümanlar, Hz. İsa’nın katilleri olarak gösterilmiş ya da bir Hıristiyan azizinin infazını tasvir eden bir sahneye yerleştirilmişlerdir. Konuyla ilgili bir örnekte sarıklı Türkler, Aziz Lucy’nin öldürülmesini seyrederken gösterilmiştir. Diğer bir tabloda ise Yahudilerle birlikte Hz. İsa’nın işkencesine iştirak etmektedirler ve böylece müthiş bir Yahudi-Müslüman komplosuna dair bir fantezi daha da beter bir hale gelmektedir.

Böylesi korkunç tasvirler, modern döneme Gotik kurmacayla, sonra da bilim-kurgu ve korku janrlarıyla taşınmıştır. İslamofobi ise bu görüntülerden önemli biçimde farklıklar gösterir. İslamofobi, Müslümanları “Ortaçağ’da kalmış” ve “medeniyetten uzak” olarak göstererek kötülemek için özellikle modernitenin dili ve düzeneklerinden istifade ediyor ve böylelikle bizleri vatandaşlık, arkadaşlık ve eşitlik açılarından Batı’da makbul olmayan kişiler olarak sunuyor.

İslamofobi son yıllarda popüler hale gelmiştir

Müslümanları kötülüğün bedene bürünmüş hali olarak ya da daha berbat şekillerde sundukları siyasi krizlerden nemalanan aşırı sağcı politikacılar, FOX News gibi haber kuruluşları ve Homeland dizisi gibi popüler medya kanalları sayesinde, İslamofobi son yıllarda popüler hale gelmiştir. Haber programlarında, siyasi platformlarda ve televizyon dizilerinde Müslümanlar, diğer herhangi bir dini grup için düşünülemez şekillerde karalanıyor, şeytanlaştırılıyor ve insan dışı bir mahluk olarak gösteriliyorlar. Bu istismarın kapsamı o denli büyük ki Hz. İsa Kilisesi ve Âhir Zaman Azizleri, yahut daha çok bilinen adlarıyla Mormonlar, Müslümanlara bakınca kendi başlarına gelen taciz, sürgün ve öldürülmeyi de içeren eziyetleri görüyorlar. Çekilen büyük acılarla dolu trajik bir geçmişin yansımalarını Müslümanlarda gören bazı Yahudi gruplar da onların bu şekilde muameleye maruz kalmasıyla ilgili olarak büyük endişeler taşıdıklarını ifade ettiler.

Geçtiğimiz yıl boyunca İslamofobi, ABD’deki seçim döngüsü üzerinden çok daha fazla dikkat çekti. Donald Trump’ın yükselişi, Müslümanlara yönelik artan düşmanlığa katkıda bulundu. Trump’ın ve destekçilerinin nefret dolu söylemi, aralarında Müslümanların da bulunduğu azınlıkları hedef aldı. Trump, Müslümanların Amerika’ya girmesini yasaklamayı, Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkeleri halı bombardımanıyla bombalamayı ve yabancı teröristlerin savaşmayan akrabalarını öldürmeyi vaat etti. Trump’ın “Sanırım İslam bizden nefret ediyor” ifadesi, dünya çapında 1,6 milyar insanın tâbi olduğu çok geniş bir inançlar ve gelenekler manzumesi olmak yerine İslam’ın tek bir kimlik olduğunu öneriyor.

Mevcut siyasi iklim (ülke nüfusunun kabaca yüzde birine denk gelen) Amerikalı Müslümanları, hedef alınan, tacize uğrayan, profili çıkarılan, yurtdışındaki akrabalarıyla ilgili endişeler taşıyan ve yurt içindeki emniyetlerini sorgular hale gelen bireyler olarak çok hassas bir konuma itiyor. Müslümanların giyim kuşamını, konuşmalarını ve hareketlerini kontrol etme gayretleri, geçtiğimiz birkaç yıl içinde çok ciddi bir artış gösterdi. Bu yılın başlarında bir öğrenci, hocalarını etkilemek amacıyla yaptığı saat başka bir şey zannedilince kelepçelenerek gözaltına alındı. Namaz kılmaya çalıştıkları için Müslümanlar hedef alındı. Başörtüsü takan Müslüman kadınlara yönelik saldırılar giderek yaygınlaşıyor. Son zamanlarda bazı Müslümanlar, sırf Arapça konuştukları ya da geleneksel Müslüman kıyafeti giydikleri için uçaklardan indirildi. Müslümanlar İslamofobi yüzünden acı çekerken, birileri bunun kaymağını yiyor.

İslamofobi büyük bir sektör

İslamofobi büyük bir sektör. Fear Inc. (Korku A.Ş.) başlıklı 2011 tarihli bir çalışmada da belgelendiği gibi, Müslümanları şeytanlaştırmak çok kazançlı bir iş. 2001-2009 yılları arasında İslamofobi üreten düşünce kuruluşlarına 40 milyon dolar akıtıldı. Bu fonlar, Stop Islamization of America (Amerika’nın İslamlaşmasını Durdurun) gibi organizasyonlarca yürütülen nefret kampanyalarını oluşturmak ve ayrıca konuşma özgürlüğünü baskı altına almak için kullanıldı. Middle East Forum’un bir kolu olan Campus Watch, Neo-muhafazakar bir siyasi ideolojiyi tasvip ve takip etmeyen herkesi işten attırmak amacıyla üniversite profesörlerini sıkı takibe aldı.

Bunların “uzmanlıkları” İslâm’ı ve Müslümanları aşağılamak

Aralarında Robert Spencer, Ayaan Hirsi Ali, Pamela Geller ve Tevfik Hamid’in de bulunduğu çok sayıda kişi, sırf Müslümanların şeytanlaştırılmasına odaklı bir kariyere sahiptir. Bunlar, sözde “uzmanlıkları” İslâm’ı ve Müslümanları aşağılamak olan insanlardır. Bir örnek vermek gerekirse, Ayaan Hirsi Ali, hayatını İslam’ı ve Müslümanları kötü göstermekten kazanıyor. Kitapları, “göçebe”, “gavur”, “kafese konmuş bakire”, “kafir” gibi kelimeleri ve terkipleri başlıklarında içermesiyle İslam’ın, yorum ve uygulamada hiçbir farklılığı ve çeşitliliği olmayan medeniyetsiz, egzotik ve vahşi bir inanç olduğunu düşündürüyor. Bir uzmanlığı olmamasına rağmen sık sık haber programlarına İslâm “uzmanı” olarak katılıyor. Özellikle de kendisini “kahramanı” olarak öven Bill Maher’in favorisi.

Kamuya mâl olmuş bu tarz sahte aydınlarla ilgili birçok problemden biri de, bu kişilerin İslâm eleştirilerinin çoğunlukla bilimsel bir temel yerine, kariyer hırslarından kaynaklanıyor olması. Para kazanma arzusu, 1.6 milyar insanın kötü gösterilmesine dair etik değerleri ayaklar altına alıyor. Bu durum da, hakikatteki hali egzotikleştiren ve abartan bir unsur olarak, Müslümanlar hakkında fark gözetmeyen çok kapsamlı genellemeler yapmak ve batıl bilgiler ve yalanlar yaymakla, bu arzuyu taşıyan insanların arasındaki en küçük ortak paydayı besleyip büyütüyor. İslâm’la ilgili kamusal söylem MTV Video Müzik Ödülleri gibi: Gösteri her sene biraz daha çirkinleşir, fakat insanlar onu seyretmeden duramaz.

Mütercim: Ömer Çolakoğlu

AA

PAYLAŞ