Şevkanî Kimdir?

Önce özet bilgi mahiyetinde bir iktibas yapalım:
Kâdî Muhammed bin Alî Şevkânî, 1173 (m. 1759) de San’a şehrinin Şevkân kasabasında tevellüd, 1250 (m. 1834) de San’ada vefât etdi. San’ada kâdî idi. Babasından ve başkalarından (Ezhâr-ül-fıdda) ve (Bahr-ül-zehhâr) şî’î kitâblarının şerhlerini senelerce okuyarak, şî’î mezhebinde yetişdirildiği, (Feth-ul-kadîr) tefsîri Mısrda basılırken eklenen önsözde yazılıdır. Şî’îlerin Zeydî fırkasından olduğu Kuveyt müftîsi Muhammed bin Ahmed Halefin (Cevâb-üs-sâil) kitâbının 69. cu sahîfesinde yazılıdır. Zeydî mezhebinde olduğunu saklar, hanefî görünürdü. Şî’îler böyledir.
Gitdikleri şehrlerdeki mezhebden olduklarını söylerler. Kendi mezheblerini saklarlar. Şevkânî de hanefî olduğunu söyler, fekat zeydî mezhebine göre fetvâ verirdi. Böylece şî’î mezhebini yaymağa çalışırdı. Bu yola (Takıyye) yapmak denir. Çok sayıda, istifâdeli kitâbları vardır. Ehl-i sünnete uymıyan yazıları zararlıdır. 1976 senesinde Pâkistânda Siyalküt şehrinde urdu dilinde basılmış olan (Vehhâbî mezhebinin iç yüzü) kitâbında, İbni Teymiyyenin ve Şevkânînin doğru yoldan ayrıldıkları, vesîkalarla isbât edilmekdedir. Hindistânın büyük âlimlerinden Abdülhay Lüknevînin, Şevkânî için (Şevkânînin kötü hâllerini ve bozuk kitâblarını öğrenmek istiyen, benim (Ferhat-ül-müderrisîn bi-zikril-müellefât-i vel-müellifîn) kitâbımı okusun! Burada İbni Teymiyyenin (Minhâc-üssünne) kitâbını anlatırken, Şevkânînin de İbni Teymiyye gibi olduğunu, onun gibi ilmi çok ve aklı az olduğunu ve ondan da aşağı olduğunu uzun bildirdim) dediğini yazmakdadır.Bir başka makalesinde şu bilgileri veriyor:
eş-Şevkânî, Fethu’l-Kadîr isimli tefsirinde 9/et-Tevbe, 31 âyetini tefsir ederken, Müçtehid İmamlar’ı taklid edenleri “şirke düşmek”le suçlamıştır. Talâk konusundaki bir risalesinde de İcma’ın mümkün ve vâki olmadığını, Şer’î bir delil olarak da kabul edilemeyeceğini söylemiştir.
Bir diğer makalesinde şunları yazmış:
Dört mezhep imamını taklid ettiği için bütün ümmeti tekfir eden eş-Şevkânî [4] gibi marjinal kimselerin icmaa aykırı görüşlerine itibar edilmesi de söz konusu olamaz.
[4] eş-Şevkânî, “Fethu’l-Kadîr” adlı tefsirinde (II, 403-4) “Hahamlarını ve rahiplerini Allah’tan ayrı rabler edindiler…” (9/et-Tevbe, 31) ayetinin tefsirinde şöyle demektedir: “Bu ayette, “Kalbi olan, yahut kulak vererek şahit olan kimse”ler Allah’ın dininde taklitten sakındırılmakta ve geçmişlerin söylediklerinin, Kitab-ı Aziz ve Sünnet-i Mutahhara’ya tercih edildiği anlatılmaktadır. Zira mezhep ehli kimsenin, bu ümmet alimlerinden –nassların bildirdiği hükümlere, Yüce Allah (cc)’ın hüccet ve bürhanlarına, gönderdiği kitap ve peygamberlerin söylediğine muhalif davrandığı halde– sözüne uyup yolundan gittiği kimseye bu itaati, Yahudi ve Hristiyanlar’ın, haham ve rahipleri Allah’tan başka rabler edinmesi gibidir. Çünkü kesinlikle bilinmektedir ki Hristiyan ve Yahudiler, haham ve rahiplerine ibadet etmemekte, ancak onlara itaat ederek onların haram kıldıklarını haram, helal kıldıklarını da helal kabul etmektedirler. Bu ümmetin mukallit kesiminin yaptığı da budur. Hatta onlar, haham ve rahiplerini rab edinen Yahudi ve Hristiyanlar’a; yumurtanın yumurtaya, hurmanın hurmaya ve suyun suya benzemesinden daha fazla benzemektedirler.
“… Öyleyse –Allah sizi de beni de doğru yola irşat eylesin– geçip gitmiş ölülerinizin sizin için yazdığı kitapları bir kenara bırakın ve onların yerine yaratıcınız, hem sizin hem de onların ibadet ettiği ve hem sizin hem de onların mabudu olan Allah’ın kitabını alın. İmamlarınız olduğunu iddia ettiğiniz kimselerin söz ve görüşlerini bırakın, onların yerine hem sizin hem de onların imamı, hem sizin önderiniz hem de onların önderi olan İlk İmam Muhammed b. Abdillah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın sözlerini alın…”
http://www.ebubekirsifil.com/index.php?sayfa=detay&tur=soylesi&no=5
Derleyen: Murat Yazıcı

PAYLAŞ