Hayatı yalan ile geçen sözde Müslüman bunu oku

Yüce Allah buyuruyor:
   Ey îman edenler! Allah’tan korkun ve (yalandan sakınıp) doğru söz söyleyin ki, Allah amellerinizi (işlerinizi) düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. (Ahzâb – 70)
   Tahrip ve yıkıcılık kolay, onarım ise güçtür. Bir çocuk, bir kibritle bir evi yakabilir ve bir terörist bir bomba ile çok sayıda evleri ve araçları tahrip edebilir ama bunların onarımı çok güçtür.
   İşte yalan, tahrip ve yıkıcılığa, doğruluk da onarıma benzer. Bu nedenle yalancılık kolay, doğruluk ise güçtür ama güç de olsa doğruluktan ayrılmamak gerekir. Örneğin, bir yalan sözle bir aile yuvası yıkılabilir. Ancak yıkılan aile yuvasını yeniden onarmak ve eşleri barıştırmak kolay değildir.
   Bir yalan bomba patlatıp toplumsal olaylara neden olmak kolaydır ama toplumu
yatıştırmak ve olayları önlemek kolay değildir. Bu nedenle âyet-i kerîmede “Allah’tan korkun ve (yalandan sakınıp) doğru söz söyleyin ki, Allah amellerinizi (işlerinizi) düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın” buyuruluyor.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Kuşkusuz (sözde, eylemde) doğruluk, (kişiyi) hayırlara, iyiliklere yöneltir ve iyilikler de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddık (dosdoğru) diye yazılır. Yalancılık ise günahlara yöneltir ve günahlar da cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye sonuçta Allah katında kezzab (aşırı yalancı) diye yazılır. (Buhârî – Müslim – Tirmizî- Ebû Dâvûd – İbni Mâce)
   İşte doğruluğun ve yalancılığın sonuçları! Biri cennete ve diğeri cehenneme iletiyor. Kim bu fâni (geçici) dünyada, işinde, sözünde ve davranışlarında dosdoğru olursa, onun sonu cennetle noktalanacak. Kim de bu fâni dünyada işinde, sözünde ve davranışlarında yalancı olursa, onun sonu da cehennemle noktalanacak ve biri gülerken diğeri ağlayacak.
   Doğumu ve ölümü elinde olmayan insan, başıboş ve sorumsuz bir varlık değildir. “İstediğimi yaparım ve istediğim gibi yaşarım” sözü, tutarsız ve geçersizdir. Çünkü milyonlarca insanı bir anda öldürebilecek güçteki kimyasal silahlara sahip olanlar bile, sonuçta küçücük mikroplara yenik düşüyor ve ölüm meleği Azrâil’e kayıtsız şartsız boyun eğiyor.
Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün sahabelere buyurdu ki:
“Size günahların en büyüğünü haber vereyim mi?”, (Sahabeler)
“Evet, ya Resûlallah” deyince,
“Allah’a şirk (ortak) koşmak, ana babaya isyan etmek” buyurdu, sonra yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve “İyi bilin ki bir de yalan söz” dedi ve bunu sürekli tekrarladı. (Buhârî – Müslim – Tirmizî)
   Allah’a şirk koşmanın ve ana babaya isyan etmenin en büyük günahların başında geldiğini sahabeler bildiği için onları yaslandığı yerde söyleyen Peygamberimiz yalancılığa gelince, Bu konu yeteri kadar bilinmediği ya da önemsenmediği için önce yaslandığı yerden doğrulup oturdu ve sonra “iyi bilin ki bir de yalan söz” buyurdu ve bunu çok tekrarladı.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
   Duyduğu her şeyi anlatan kimseye, günah olarak bu yeter. (Müslim)
   Duyduğu her sözü, her haberi doğruluğunu araştırmadan başkalarına anlatan kimsenin başka günahı olmasa bile, günah olarak ona bunlar yeter.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor.
   Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan da söyler. Yazıklar olsun ona yazıklar olsun ona. (Ebû Dâvûd – Tirmizî – Nesâî – Beyhâkî)
   Baskı ve zorlama olmadığı halde, sadece insanları güldürmek ve eğlendirmek için yalan söyleyenlere gerçekten yazıklar olsun ve oluyor da!
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
   Bir kimse bir çocuğa “Gel, sana şunu vereceğim” diye çağırsa ve sonra bir şey vermese, işte bu da yalandır. (Ahmed İbni Hanbel)
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Münafığın alâmeti üçtür; Konuştuğu zaman yalan söyler. Söz verdiği zaman sözünden döner ve bir şey emânet edildiği zaman ihânet eder. (Buhârî – Müslim – Tirmizî)
Yüce Allah buyuruyor:
   “Rabbimiz Allah’tır” deyip de sonra (söz ve yaşantılarında) dosdoğru olanlara, (âhirette) hiç korku yoktur ve onlar (orada) hüzün duymayacaklar. İşte onlar cennet ehlidirler. Yapmış oldukları (ibâdetleri) ne karşılık orada ebedî kalacaklar. (Ahkâf – 13 – 14)
İhvanlar.net – Ahmet Tomor Hocaefendi

PAYLAŞ