Televizyona ne kadar vaktinizi kurban ediyorsunuz?
Büyük emekler ve yüksek fiyatlar ile le geçen bir nimetin değerini herkes takdir eder.Fakat hiçbir fiyat ödemeksizin doğuştan sahip olduğumuz nimetler, dünyadaki her şeyden daha değerli olmalarına rağmen, layık oldukları itinayı nedense görmezler.Böyle nimetleri, mirasyediler gibi harcamakta adeta birbirimizle yarışırız.İşin en garip tarafı da, bu nimetlerin en değerlisinin, en hoyrat bir şekilde israf edilmesidir.Bu nimet sınırlıdır, sayılıdır, her an hızlanan bir tükenişle eriyip gitmektedir ve ibr daha gelmeyecektir.
BU NİMET ZAMANDIR
Zaman tünellerine beliki filim ve hayallerde girebilirsiniz ama gerçek hayatta asla…Bir hastalık sonrası sağlığın geri dönüşü gibi kayıp zamanlar hiçbir zaman tekrar ele geçemez.Zaman deyince aklımıza, zamanın en büyük düşmanını getirmeden yapamıyoruz.
TELEVİZYON
Bu aletin, ” bu katilin”, kullananların ömrüne olan maliyetini hiç hesapladınız mı? Gelin beraber hesaplayalım.
Birinci soru:
Günde kaç saatiniz televizyon başında geçiyor?
Diziler, filimler, oturum programları, haberler, belgeseller… derken 10-13 saatini bile televizyona ayıranları biliyoruz.Ancak çok iyimser olarak biz 3 saat diyelim.Üç saat ilk başta ürkütücü gelmiyor.Fakat günler damlaya damlaya hafta olur, ay olur, yıl olur.Sonunda bir ömür olur biter.Eğer televizyonun günde 3 saatten bir yılda yiyip bitirdiği zamanı hesaplarsak 1095 saat eder.Daha fazlasını siz hesap edin…
1095 saat gecesi ve gündüzüyle 45 gün demektir.Televizyon başında geçen 45 gün ve 45 gece arta kalanlar ise dizilerin, gevezeliklerin daha bir yığın lenviyat (günahlı eğlence) ve fuhuşlu günah izleri belki araya tesadüfen bir iki bilgi kırıntısı sıkıştırabilir.Ama bu birkaç bilginin fiyatıda 1095 saatlik insan ömrü değildir.
Şimdi ikinci soru;
Televizyon canavarının pençesinde can veren bu 1095 saat bize neler kazandırabilirdi?
Bu rakam bir öğrencinin bütün bir öğretim yılı boyunca gördüğü ders yılı boyunca gördüğü ders saatlerinden daha da büyük bir yekündür.Demek ki en azından kayıp bir eğitim yılı var orta yerde.
1095 saat içinde bir yabancı dili iyi seviyede öğrenmek mümkündür.Bu demektir ki televizyon her yıl bize bir yabancı dil kaybettiriyor.
Kitap okumayı tercih ederseniz, ağır bir okuyuşla 25 bin sayfalık kitabı bu müddet içerisinde bitirmeniz mümkündür.Hızlı okuyanlar ise bu rakamı yüz binlere çıkarabilirler.Ama bırakın yüzbinleri, bırakın on binleri, birkaç bin sayfa kitap okuyabilenler, toplumumuzda acaba yüzde kaçlık bir kesimi teşkil ediyor.
Arapça dersi yapmak istiyorsunuz.Kaybedilen bu zaman zarfında sarf ve nahiv kitaplarını çok sağlam bir şekilde bitirebilirsiniz.Böylelikle Kuran’ın mesajını doğru olarak anlamak için ilk iki ve önemli adımı atmış olursunuz.
Bu zaman içerisinde ”gulhu” den başka namazlarda okuyacağınız sure sayısını arttırmak için Kuran’dan veya Peygamber Efendimiz’in verdiği derslerden yani hadisi şeriflerden ezber yapabilirsiniz.
Eğer her harfi en az 10 ölümsüz sevap meyvesi veren Kuran’ı okuyacak olsanız bu 1095 saat 10 tane hatim eder.(Ağır okuyanlar üzülmesin, onlara çift sevap müjdesi var)
Bu müddetin saadece üçte birini kaza namazlarına ayırmakla üç yıllık borcu defterden silebilirsiniz.
Bunlar birkaç misalden ibaret. Artık herkes kendi tercihine göre bir liste yaparak maaliyet hesaplarına girişebilir.İns ve cin şeytanları insanları boş bırakmaz. Alınteri dökerek kazandığımız parayı yakıp külünü savurur gibi harcadığımız ömür sermayesinin hesabını çıkaralım. Onların işi ”merak” denen zayıf damarlarından insanları yakalayarak ”hangimiz daha çok saptıracağız?” diye birbirleriyle yarışıp dururlar. Kuran bu gerçeği bize ikaz edip duruyor:
”İblis dediki:’Madem ki insan yüzünden sen beni rahmetinden uzaklaştırdın; bende senin doğru yolundan insanların önüne oturup yollarını keseceğim.Sonra önlerinden ve arkalarından, sağlarından ve sollarından onların üzerine varacağım.Sende onların çoğunu şükredici bulamayacaksın.”(Aras suresi 17)
Kaifrlerin bu icadı kullanım şekli neyi hedefliyor?
”Kafirler:’Bu Kuran’ı dinlemeyip onun ikazlarını tesirsiz bırakmak için manasız şeylerle dikkatleri dağıtın.Belki böylece O’na üstün gelirsiniz’ derler.Biz o kafirlere pek şiddetli azabı tattıracak ve yaptıklarının en kötüsüyle onları cezalandıracağız”(Fussilet 26/27)
Günde sadece 3 saatlik bir kayıp hayatımızda ne değerler ve artılar kaybetmemize neden oluyor.Bu üç saat çok iyimser bir rakam.Saadece Bir tartışma programı 3 saat sürüyor.
Gelin bu saatleri ilime, bilime, kitaba, araştırmaya verelim.Televizyon denilen şu aleti evmizden ya atalım, yada zararını çok aza indirmenin yollarına bakalım.Her anımızın sorgulanacağı bir hesapta sıkıntıya düşmememiz için akıllı olalım.Zararımızı bilelim…
ALO OTURUM!
Ne yazıktır ki bazı kardeşlerimiz geç saatlerde televizyonun karşısına oturuyor, kendilerini şeytanın oyununa kaptırdıkları yetmiyormuş gibi birbirlerini telefonla arıyor ve ”falanca kanalda bir tartışma başladı” diyerek sözde gerçeklerin konuşulduğu programı kaçırmamasını telkin ediyor.Bu ne akılsızlıktır ki başka kardeşini de bu gaflete sürüklüyor onun günahınada ortak oluyor…
O EVE ŞEYTAN GİRMEZ!
Mubarek zatın bir tanesi yanındaki hocalara şöyle derken:”Televizyonun olduğu odaya..” derken hocalar hemen sözü tamamlamaya çalıştılar:”melekler girmez” dediler. Bunun üzerine mubarek zat:”Melekler olmaz olur mu günahları kim yazacak? O odaya şeytan girmez, şeytanın görevini televizyon üstlenmiştir.’
Gençlik mahvoldu, ahlak yok oldu, maneviyat kayboldu…..
Uyanalım ve uyandıralım, ölüm bizi uyandırmadan önce!…
www.ihvanlar.net