İslam'da çıkan ilk fitne ve çağdaşları

   Üstad kadir Mısıroğlu, İslam’da çıkan ilk fitneyi anlatıyor. Önce okuyalım sonra ders çıkaralım:
   İslam Tarihinde ilk fitne –adeta neşv ü nema (gelime) sansı olan bir tohum gibi- “Asr-ı Saadet”te ortaya çıkmıştır. Malûm olduğu üzere, Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisine vahiy yoluyla gelen ayet-i kerimeleri anında bir kısım insanlara söyleyip yazdırıyordu ki, bunlara vahiy katipleri denilmektedir. Bunlar, zaman zaman değişmek üzere yirmi altı kişidir.
    Bu vahiy katiplerinden biri de Abdullah b. Sa’d b. Ebu Serh idi. Mü’minûn suresi 12 ile 14. ayet-i kerimeleri nasil olduğunda vahiy katipliğini, O yapmakta idi. Hazreti peygamber söylüyor, o da yazıyordu. Zikri geçen ayet-i kerimeler mealen:
 “Biz hakikaten insan cinsini çamurdan bir sülâleden (yani çamurdan mahluk olan Adem aleyhisselam’ın zürriyetinden) yarattık. Sonra ona mekânetli bir karargahta bir nutfe, bir meni yaptık. Sonra o nutfeyi pıhtılaşmış kan haline getirdik. Sonra o et parçasına kemikler yarattık. Sonra o kemiklere et kapladık. Sonra ona bambaşka bir hilkat (yeni ruh) verdik…” suretinde yazıldıktan sonra katip Ebu Serh, Hazreti Peygamber’in bunların yazılmasını beklediği anda (Peygamber Efendimiz daha söylemeden) devamı mahiyetinde olmak üzere:
“Fe tebârekallahu ahsen’ül-halıkin” deyiverdi.
   Müdekkik alimlerimize göre, bu biliş vahyin şavkının O’nun gönlüne aksetmesinin bir sonucu idi. Fakat O, bunu doğru telakki edemeyip şımardı. İşi bitirdikten sonra Medine çarşısına çıkıp:
   “Ben de peygamber oldum. Bana da vahiy geliyor!..” demeye başladı.
    Bunu haber alan Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisin nezdine çağırttı. O, gelmediği gibi henüz fethedilmemiş olan Mekke’ye kaçtı ve irtidat etti. Yani İslam’dan döndü.
   Mekke’nin fethi günü, ilan olunan umumî aftan istisna edilenlerden biri de O’ydu. Hazreti Osman, süt kardeşi olan Ebu Serh’in elinden tutup Resulüllah’ın karşısına dikildi ve:
  “Ya Resulallah! Bu zatı efv eyle!..” diye ricada bulundu.
   Efendimiz’in bu ricadan memnun olmayarak arkalarını dönmesi üzerine Hazreti Osman tekrar o cihetten önlerine çıkıp ricasını tekrarladı. Resulüllah bir kere daha cevap vermeyerek önce sağa, sonra da sola dönmüşse de Hazreti Osman tekrar be tekrar Resulüllah’ın önüne dikilip bu ricasını tekrarlayınca o mübarek varlık, memnuniyetsizliğini şöyle ifade buyurdular:
“Osman bu zatı benim karşıma getirinceye kadar biriniz onun kellesini vuramadınız mı?”
   Bu ifade üzerine herkesin eli kılıcına gitmişse de, Efendmiz:
“Bırakınız! Artık geçti” buyurduktan sonra, O’nun biatını kabul etmekle birlikte: “Tamam, fakat gözüme görünme!” ihtarında bulundular.
   Ebu Serh, hazreti Ömer zamanındaki Mısır’ın fethi hareketine katıldı. Başarılarından dolayı yukarı Mısır bölgesine vali tayin edildi.
…. (bir çok başarıya imza attı bunlardan bir tanesi de şudur)
   Bizans’ın Mısır’ı geri almak maksadıyla gönderdiği muazzam donanmayı da İskenderiye önünde müthiş bir hezimete uğrattı. Bu sefere bizzat kumandanlık eden İmparator II. Kostantin, yaralı olarak güçlükle kurtulabildi. (m. 652)
   Bütün bu başarılara rağmen Ebu Serh Mısır halkı tarafından sevilmiyordu. Çünkü vaktiyle iritidat etmiş bir kimse olduğu biliniyordu. Üstelik Kahire’de yaptırdığı “Darü’l Haniyye” adındaki muhteşem sarayda kendi başıan buyruk bir surette hareket etmesi ve halka karşı sert tutumu yüzünden O’nu halifeye şikayet ettiler. Hazreti Osman, Hazreti Ali ve Hazreti Aişe’nin de tavsiyelerine uyarak O’nu azletti ve yerine Hazreti Ebubekir’in oğlu Muhammed’i tayin etti.
   Fakat Ebu Serh, Hazreti Osman’ın katibi Mervan’ı elde ederek azil mektubunu değiştirdi ve şikayetlerden birini döverek öldürdü. Sonra da Hazreti Osman’a karşı muhalefete başladı. Önce Abdullah İbn-i Sebe’nin tahrikleriyle başlayan muhalefeti desteklemek üzere bir kısım adamlarını Medine’ye sevk etti. Sonra da yerine Said b. Hişam’ı vekil bırakarak Medine’ye gitmek üzere Kahire’den ayrıldı. Yolda Ebu Huzeyfe’nin Said. B. Hişam’ı berteraf ettiğini, diğer taraftan da Hazreti Osman’ın şehid edildiğini öğrenmesi üzerine Mısır’a dönmeye cesaret edemeyerek Askalan veya Remle’ye gitti ve orada öldü. (Kadir Mısıroğlu, Tahrif Hareketleri c. 1 Sebil Yayınevi)

ÇAĞDAŞ EBU SERH’LER VAR!

   Bakınız, bu şahıs ayetten bir bölümün kalbine ilham edilmesi gibi küçücük bir sebepten dolayı kibirlenmiş ve kendinde bir maharet olduğu zannına kapılmış, bu sebeple kendini Peygamber ilan edivermiş.
   Günümüzde ki Ebu Serh’ler de aynı şekilde Kur’an ayetlerine bir iki değişik mana vermekle, farklı bir şekilde yorumlamakla kendilerine bir maharet olduğunu zannetmişlerdir.
   Zaten Peygamberimizi devre dışı bırakmaya çalışıp hadislerini kabul etmeyen bu sapkınlar öyle bir hale gelmişlerdir ki, “Peygamber Kur’an’ı tefsir edemez” deyip “kendileri tefsir” etmeye kalkmışlardır.
   Çağdaş Ebu Serhler çok daha tehlikelidirler. Çünkü tam da Müslümanların ilmi yönden “avam” bırakıldığı dönemde ortaya çıkmışlardır.
   İslam’da çıkan ilk fitne böylelikle tekerrür edip gitmektedir…
www.ihvanlar.net

PAYLAŞ