Molla Fenârî – Osmanlı'nın ilk Şeyhü'l İslamı

Osmanlı Devleti’nin ilk şeyhül-islâmı. Adı Muhammed, lakabı Şemsüddîn olup, babasının ismi Hamza’dır. 1350 (H. 751) senesi Safer ayında Fenâr köyünde dünyâya geldi. Bu köyde doğduğundan veya babasının fenercilik san’atıyla meşgul olmasından Fenârî nisbesiyle meşhur oldu. Ömrünü dînine ve devletine hizmetle geçirip, 1431 (H. 834) senesi Receb ayında Bursa’da vefât etti. Kabr-i şerifi Bursa’da, Keşiş dağı eteğindeki Maksem adı verilen semtte yaptırdığı mescidin yanındadır. Câminin yanında bir medresesi ve pek çok hayır eseri vardır.

Molla Fenârî, aklî ve naklî ilimlerde zamanın bir tanesi idi. Alâüddîn-i Esved’den, Cemâleddîn Aksarâyî’den ve Mısır’da Ekmelüddîn-i Bâbertî’den ilim tahsil etti. Babasından ve Somuncu Baba diye meşhur büyük evliyâ Şeyh Hamîdüddîn-i Kayserî’den de tasavvuf marifetlerini elde etti. Din ilimleri yanında, fizik, matematik, astronomi ve diğer fen ilimlerinde de üstün bir dereceye yükseldi. Tahsilini tamamladıktan sonra Anadolu’ya dönerek, Bursa’ya yerleşti. Müderrislik ve kâdılık yaptı. Sultan İkinci Murâd Han’ın iltifat ve teveccühlerine kavuştu. Sultan onu, müftîlik ve kâdılık makamının en yüksek derecesi olan şeyhülislâmlık vazifesine tâyin etti. Pâdişâh’ın her hususda en has müşaviri oldu. Herkesin hürmet ve takdirini kazandı. Sultan Yıldının Bâyezîd ve Çelebi Sultan Mehmed Han zamanında Bursa’da çok talebe okutup binlerce âlim yetiştirdi. Adı ve şöhreti her tarafa yayıldı. Sultanlar, kumandanlar ve büyük âlimler kendisine hürmet ve itibâr gösterdiler, ilim ve irfan taleb edenler, her taraftan koşarak gelip, onun derslerine devam ettiler. Molla Fenârî (r.aleyh) ders okutma yanında fetva işlerini ve Bursa kâdılığını da yürüttü.

Molla Fenârî bir ara Bursa’dan Konya’ya gitti. Karaman Beyi ona çok ihsân ve iltifatlarda bulundu. Ders okutması için ricada bulundu. Bir müddet orada ders verip, Yâkûb-i Asfâr ve Yâkûb-i Esved gibi, ilimde yüksek derecelere ulaşan talebeler yetiştirdi.

Molla Fenârî 1419 (H. 822) yılında bir defa Hicaz’a gidip hac yaptı. Hacdan dönerken Mısır sultânı Melik Müeyyed, memleketinde kalarak ders vermesini rica etti. Bir müddet kalıp bir çok ulemâ ve evliyâ ile sohbet, ilmî müzâkere ve fikir alış verişinde bulundu. Bu yolculuğu esnasında Kudüs-i şerifi ziyaret etti; daha sonra Çelebi Sultan Mehmrd Han’ın daveti üzerine Bursa’ya geldi. Bu haccında Medîne-i münevverede iken orada vefât eden büyük velî Şâh-ı Nakşibend’in halîfesi Muhammed Pârisâ’nın cenaze namazında bulundu.

Molla Fenârî hazretleri Bursa’da ilim öğretme yanında kazzâzlık (ipekçilik) yaparak nafakasını te’min etmeye çalıştı ve kazancı ile çok hayrat ve hasenatta bulundu. Kale’de, Manastır mahallesinde ve Debbağlar semtindeki mescidler yanında, Pınarbaşı’ndaki Dârülhadîs onun yaptırdığı eserlerdendir. Kudüs’de de bir medreseyi satın alıp masraflarını Anadolu’da yaptığı vakıfların gelirinden karşılamıştır.

Molla Fenârî, Bursa’da inşâ ettirilen Ulu Câmii’nin açılışında bulundu. Câminin açılışında ilk Cuma hutbesini okuyan hocası Hamîdüddîn-i Kayserî’nin duâ ve iltifatına kavuştu.

Molla Fenârî, İskender Târihi’ni nazm eden Mevlânâ Ahmedî ve tıb ilminde Şifâ kitabının sahibi tabîb Hacı Paşa ile birlikte Mısır’da Ekmelüddîn-i Bâbertî’nin huzurunda ders arkadaşı idiler. Bir gün bir evliyâyı ziyarete gitmişlerdi. Evliyâ zât onlara bakıp; Mevlânâ Ahmedî’ye; “Sen vaktini şiire harcarsın.” Hacı Paşa’ya; “Sen ömrünü tıbda harcarsın.” Molla Fenârî’ye de; “Sen de ömrünü din yolunda harcar ilim ve takvayı birlikte bulundurursun” buyurdu. Gerçekten buyurduğu gibi oldu.

Molla Fenârî, Karaman Beyi’nin kızı Gül Hâtûn ile evlenmiş olup, iki oğlu iki kızı olmuştur, iki oğlu da kendisi gibi âlim olarak yetişmişler, onlar da Bursa’da kâdılık yapmışlardır. Onun soyundan gelen Ali bin Yûsuf İstanbul-Aksaray’da Vatan Caddesindeki kiliseyi câmi yapmıştır. Îsâ Efendi câmiye çok vakıf yaptığından, Fenârî Îsâ Mescidi denilmiştir. Bu zât Bursa’da kâdı iken 1497 yılında vefât etmiştir. Ahfadından (torunlarından) Muhyiddîn bin Muhammed Fenârî, Osmanlı Devleti’nin on üçüncü şeyhülislâmı olmuştur. O da Beykoz’a bağlı Dereseki köyünde ve Rumeli hisarında birer mescid yaptırmış, 1547 yılında vefât etmiştir. Kabri Eyyûb Sultan’dadır.

Molla Fenârî hazretlerinin eserleri pek çok olup bunlardan bâzıları şunlardır:

1- Ayn-ül-a’yân: Fâtihâ sûresinin tefsiridir. 2- Füsûl-ül-bedâyî’ fî usûl-is-serâyî’: Fıkıh usûlüne dâir olup, otuz senede tamamlanmıştır. 3- Îsâgûcî Şerhi: Mantık ilmine dâir bir günde yazdığı çok kıymetli şerhtir. Bu eserine birgün sabahleyin başlamış güneş batarken bitirmiştir. Bu mantık kitabı Osmanlı medreselerinde uzun zaman ders kitabı olarak okutulmuştur. 4- Enmûzec-ül-ulûm: Yüze yakın ilme âid mes’eleleri ihtiva eden ansiklopedik bir eserdir. Bu eser oğlu Muhammed Şâh tarafından şerhedilmiştir. 5- Ferâiz-i Sirâciyye Şerhi, 6- Şerh-i Mevâkıf üzerine Ta’lîkât, 7- Esâs-üt-tasrîf, 8- Risâletünn menâkıb-iş-Şeyh Behâüddîn-i Nakşibend,9- Şerhu Fevâid-il-Gıyâsiyye, 10- Şerh-uî misbâh, 11- Hâşiyetün alâ Şerhây-is-Seyyid ves-Sa’d lil Miftâh, 12- Uveysât-ül-efkâr fî ihtiyari ülil-ebsâr: Aklî ilimlere dâir olup, fen ilimlerinde zor problemlerin çözüm şekillerine karşı itirazları İnceler. 13-Mukaddimet-üs-salât.

TÂHÂ SÛRESİNİ TEFSİR EYLE!

Molla Fenârî (r. aleyh), tasavvufta Zeyniyye tarîkatine mensûb idi. Çok kerâmetleri görüldü. Ömrünün sonlarına doğru gözlerine perde geldi. Göremez oldu. Bir gece rüyasında Resûlullah efendimizi gördü. Resûlullah efendimiz ona; “Tâhâ sûresini tefsir eyle” diye buyurdukta; “Yüksek huzurunuzda Kur’ân-ı kerîmi tefsir etmeye gücüm olmadığı gibi, gözlerim de görmüyor” demişti. O zaman, âlemlere rahmet olan Resûlullah efendimiz mübarek hırkasından bir kaç pamuk ipliği çıkarıp, mübarek ağız suyu ile ıslattıktan sonra gözleri üzerine koymuştu. Molla Fenârî uyanıp pamuğu gözlerinin üzerinde bulmuş, kaldırınca görmeye başlamıştı. Allahü teâlâya hamd ve şükür etmiş, bu iplikleri saklayıp vefâtında gözleri üzerine konmasını vasiyet etmiştir. Gözlerinin açılmasının bir şükrânesi olarak 1429 (H. 833) yılında Şam yolu ile ikinci defa hacca gitmiştir.

———————-

 1) Devhat-ül-meşâyıh; sh. 3

 2) Şakâyık-ı nu’mâniyye tercümesi; sh. 47

 3) Bugyet-ül-vu’ât; cild-1, sh. 97

 4) Fevâid-ül-behiyye; sh. 167

 5) Kâmûs-ül-a’lâm; cild-5, sh. 3436

 6) Miftâh-us-seâde; cild-2, sh. 124

 8) Kıyamet ve Âhiret; sh. 123

 9) Eshâb-ı kiram; sh. 339

10) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; cild-12, sh. 293

11) Rehber Ansiklopedisi; cild-5, sh. 328

PAYLAŞ