Emanete Riayet Etmek Hakkında Hutbe
وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ
EMANETE RİAYET VE ÖNEMİ*
Kıymetli Müminler!
Yüce dinimiz İslam’ın en büyük hedeflerinden biri de insanı kula kul olmaktan kurtarmak, onu yalnız Allah’a kul olma şerefine erdirmektir. Böylece Müslümanları mükemmel İslam ahlâkının birer timsali haline getirmek, onları her alanda en yüksek seviyelere ulaştırmaktır. Böylelikle de bu fertlerin oluşturduğu huzur, barış, güven, kardeşlik, adalet, birlik ve beraberliğinin hüküm sürdüğü bir toplum meydana getirmektir.
Müslümanları dünya ve âhiret saadetine kavuşturmayı hedefleyen dinimiz, bu ulvî hedefe ulaşabilmek için gerekli olan bütün hususlara işaret etmiş ve biz Müslümanlara da bu hususlara uygun bir hayat sürdürmemizi emretmiştir. İşte bu hayati önem taşıyan hususlardan bir tanesi de şüphesiz ki, “emanete riâyet” etmektir.
Muhterem Müslümanlar!
Emanet; yaratılanların yaratıcıdan aldıkları her türlü sorumluluk ve değerlerdir. Bizler bu sorumlulukları yerine getirerek hem Allahu Teala’nın emir ve yasaklarına uymuş hem de emanete riayet etmiş oluruz. Allahu Teâlâ Kur’an-ı Azîmüşşân’da emanete riayet etmekle ilgili şöyle buyurmaktadır: “Yine o mü’minler ki, emanetlerine ve ahidlerine riâyet ederler”[1]. Başka bir ayet-i kerime de: “Allah size, mutlaka emanetlerinizi ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder…”[2] buyurmaktadır.
Değerli Müminler!
Bir mümin, sevdiğini sırf Allah rızası için sever ve ondan maddi bir beklenti içinde olmaz, sır saklar, emanete hıyanet etmez, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in yüksek ahlâkına uymaya ve onun gibi emanete riayet eden güvenilir bir insan olmaya çalışır. Peygamber Efendimizin bu husustaki davranışları ve sözleri bizim için en büyük örnektir. Emanete riayet konusundaki hassasiyeti sebebiyle peygamberlik verilmeden önce bile O’na Muhammedü’l-Emîn yani güvenilir Muhammed ismi verilmişti. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’in, insanlığın en güzel vasıflarından olan güvenilirlik vasfıyla ilgili şöyle bir tavsiyesi vardır: “Allah ve peygamberin kendisini sevmesini isteyen kimse, doğru söz söylesin, emanete riâyet etsin ve komşusuna eziyet etmesin.”[3] Başka bir hadis-i şeriflerinde ise emanet konusunda şu uyarıyı yapmıştır: “Emanete riâyet etmeyen kimsenin imanı yoktur…”[4]
Aziz Cemaat!
Emaneti yerine getirmek büyük bir azim ve irade ister. Zira emaneti yerine getirmek büyük bir sorumluluktur. Onun için cansız varlıkların bile kabul etmediği emaneti insanın yüklendiğini Yüce Mevlâ’mız şöyle ifade etmektedir: “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.”[5]
Aziz Müminler!
Canımız, malımız ve tasarrufta bulunduğumuz her şey bize birer emanet olarak verilmiştir. Tabiki emanetler sadece bunlarla sınırlı değildir. Komşularımızın hukukunu gözetmek, işi ehil olana vermek, ticarî işlerde başkalarını aldatmamak, onun bunun ayıbını aramamak, çocukları dinî ve millî kültürümüze, geleneklerimize uygun olarak yetiştirmek birer emanettir. Bizlere düşen bu emanetleri yerine getirmek, aksi davranışlardan kaçınmaktır.
Emanetleri yerine getirmekle rabbimize şahsımıza ve topluma karşı olan vazifelerimizi yerine getirmenin mutluluğuna ermiş olur, böylece toplumda güvenin, huzurun ve hoşgörünün imarına, insanların birbirlerine saygı duymalarına vesile olmuş oluruz. Eğer bir toplumda emanete riayet olmazsa, o toplumda güvensizlik, huzursuzluk, insanların birbirlerine karşı nefret duyması gibi bir takım olayların vuku bulacağını unutmayalım.
Hutbemi Sevgili Peygamberimiz’in bir hadis-i şerifi ile bitiriyorum: “Emanete riâyet kalmadığı zaman, kıyametin kopmasını bekle”[6]…
[1] Mü’minûn, 23/8.
[2] Nisâ, 4/58.
[3] Beyhakî, Şuabü’l-İmân, II/201.
[4] Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/135.
[5] Ahzâb, 33/72.
[6] Buhârî, Rikâk 35; İlim 2.