Yılbaşı Çılgınlığı (Hıristiyanların isyan günü)
Yüce Allah buyuruyor:
Kuşkusuz gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah katında, Allah’ın kitabında ayların sayısı on ikidir. Onlardan dördü (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb) haram (saygın) aylardır. İşte dosdoğru hesap (takvim) budur. Onlarda (günah işleyip) kendinize yazık etmeyin. (Tevbe, 36)
Âyet-i kerîmede, “Allah katında, Allah’ın kitabında (Levh-i mahfûz’da) ayların sayısı on ikidir. Onlardan dördü (Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb) haram (saygın) aylardır buyuruluyor. Kuşkusuz yeryüzünde pek çok takvimler vardır ve her takvimde ayların sayısı on ikidir. Ancak Allah (c.c.) katında geçerli ve Levh-i mahfûz’da yazılı olanı, içinde dört haram (saygın) ayın yani Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb ayının bulunduğu kamerî takvimdir. Çünkü Allah (c.c.) “İşte dosdoğru hesap (takvim) budur” buyuruyor.
Gökler ve yer yaratıldığı günden beri Allah (c.c.) katında Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb ayının içinde bulunduğu kamerî aylar geçerli olduğundan, Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar bütün peygamberler kamerî ayları kullandılar ve ibâdetlerini bu aylara göre düzenlediler.
Kamerî ayların birincisi Muharrem ayıdır ve Muharrem’in birinci günü de yeryüzündeki bütün müslümanların hicrî yılbaşısıdır. İşte müslümanların tek bir yılbaşısı vardır, o da Muharrem ayının birinci günüdür. Allah (Celle Celaluhu) müslümanların gelecekte bundan sapmamaları, yahudilerle ve hıristiyanlarla dost olup onların takvimlerine ve yılbaşı çılgınlıklarına katılmamaları için bizi şöyle uyarıyor.
Yüce Allah buyuruyor:
Ey îman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Çünkü onlar birbirinin dostu (ve İslâm’ın düşmanı) dırlar. Sizden kim onları dost edinir (onlara uyar) sa, o da onlardandır. Kuşkusuz Allah, zâlimler topluluğuna hidâyet etmez. (Mâide, 51)
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyuruyor:
Kim hangi topluma benzerse, o da onlardandır. (Ebû Dâvûd-Taberânî)
Allah (celle celaluhu) “Ey îman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin.
Çünkü onlar birbirinin dostu (ve İslâm’ın düşmanı) dırlar” diye bizi uyardığı
ve sevgili Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) “Kim hangi topluma benzerse, o da onlardandır” buyurduğu halde, ne yazık ki çağdaşlaşma ve muâsır medeniyetle özdeşleşme adı altında,
26 Aralık 1925 yılında kabul edilen ve 1 Ocak 1926 yılında yürürlüğe giren “Takvimde tarih mebdeinin (başlangıcının) değiştirilmesi hakkında kanun” ile, hıristiyanların Hz. İsa’nın doğumunu takvim başlangıcı olarak kabul ettikleri “Mîlâdî takvim” kabul edilmiş ve müslümanların 1.400 yıldan beri kullandığı “Hicrî” takvim resmî olarak yürürlükten kaldırılmıştır.
Tanzimat Fermanı ile başlayan ve Jön Türkler tarafından yaygınlaştırılan batılılaşma (hıristiyan kültürünü benimseme) taraftarlığı, Mîlâdî takvimin kabulü ile zirveye çıktı ve yılbaşı gecelerini kutlama adı altında hıristiyan kültürü ülkemizde hızla yaygınlaştırılmaya çalışıldı.
Yılbaşı adı altında hıristiyan kültürünü yaygınlaştırmak için başta radyo ve medya olmak üzere bütün devlet kurumları seferber oldu. Üst düzey memurlara eşleri ile birlikte balolara gelmeleri için baskı yapıldı ve halk ayağına giyecek çarık bulamazken su gibi alkollü içkiler tüketildi ve memur hanımları yabancı erkeklere sarılıp dans etmeye zorlandı.
Sadece hıristiyanlara benzemek için ormanlardan genç çam fidanları söküldü, başta millî piyango (millî kumar) olmak üzere her çeşit şans oyunları teşvik edildi, âyetlere inanmayanlar hıristiyanların peri masallarına inanıp noel babalarla salonları, vitrinleri süsledi ve kurbana karşı olanlar hindileri kesip içki masalarında tüketti.
Sonuç
Kuşkusuz içkide, kumarda patlama oldu ve zavallı gençler önce alkol, sonra esrar bağımlısı oldu. Ar damarı patlayıp hayâ kalkınca çıplaklık hızla yayıldı ve cinsel dengeler bozuldu. Gayr-i meşrû cinsel ilişkiler çoğalınca kutsal aile yuvaları sarsıldı ve sokağa terk edilen çocuklar zamanla devletin başına belâ oldu.
İslâmî konular hakkında âyet, hadis var mı diye araştıranlar, hıristiyanların peri masallarına aldanıp vitrinlerini noel baba denilen ucûbe giysili putlarla süsledi.
Ancak!
Çağdaşlaşma ve muâsır medeniyetle özdeşleşmeyi bilim ve teknoloji yerine içki masalarında ve noel baba yortularında arayanlar ve ezanı değiştirip camileri ahır, samanlık yapanlar, Allah’ın (Celle Celaluhu) “Her canlı ölümü tadacaktır” kanununu yürürlükten kaldırmayı ihmal ettikleri için, Allah’ın takdir ettiği vakit gelince ve korkunç ölüm meleği Azrâil (Aleyhisselam)
yakalarına yapışınca, tatlı canlarını Azrâil’e (a.s.) teslim etmenin ve ilkel kefeni giyip mezar denilen yeraltındaki karanlık bir çukura gömülmenin dışında hiçbir seçenekleri kalmadı.
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyuruyor:
Kim İslâm’da kötü bir çığır açarsa, ona bunun günahı vardır. (Ayrıca) o çığırda yürüyenlerin günahından da payı vardır. Hem de onların günahından hiçbir şey eksilmez. (Müslim-Nesâî)
İslâm’da kötü çığır açanlar ve günahların yaygınlaşmasına neden olanlar, hem kendi günahlarını hem de milyonlarca insanın günahlarından aldıkları payları yüklenerek âhiret âlemine gittikleri gibi,
Ayrıca açtıkları kötü çığır dünyada devam ettiği sürece, milyonlarca insanın yapmış olduğu günahlardan onlar da paylarını alır ve kabirlerindeki azapları her an katlana katlana korkunç boyutlara ulaşır.
www.ihvanlar.net – Ahmet Tomor Hocaefendi