Şehit Hızır Hocanın en çok hoşuna giden şey bakın neymiş
7 Mayıs 1 998 Pazar günü. İsmailağa camiinde elim bir suikaste kurban giderek şehadet şerbetini içen
Hızır Ali Muradoğlu hocaefendi…
Muhterem hocamız Hızır Ali Muradoğlu’nun . şehadetinin ertesi gününde gazeteler şöyle haber geçtiler:
“Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi’nin damadı Hızır Ali Muradoğlu, İsmalilağa Camii’nde silahlı saldırıya uğradı.
Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi’nin sohbetini dinlemek için Anadolu’dan gelenlerin de katılımla dört
bin kişilik bir cemaat toplandı. Saldırı Mahmud Hocaefendi’nin sohbeti bitirerek istirahate çekildiği sırada, saat 10.30 sularında meydana geldi.
Görgü tanıklarının verdiği bilgiye göre; sohbetten sonra Efendi Hazretleri cemaatin zamanını almak istemediğini ve yorgun olduğunu belirterek, cami bitişiğindeki evinde istirahate çekildi. Efendi Hazretleri’nin damadı Hızır Ali Muradoğlu ise her zaman olduğu gibi sohbete gelenlerle İsmailağa Camii’nde özel olarak ilgilenip. ders almak isteyenlere yardımcı oldu.
Cemaat dağılıp cami tenhalaşınca Hızır Ali Muradoğlu’na yaklaşan saldırgan, silahla yakın mesafeden ateş etti.
Saldırganın silahından çıkan sekiz kurşundan yedisi Hızır Ali Muradoğlu’nun vücuduna isabet etti.
Cübbeli ve sakallı olduğu belirtilen saldırgan, ayakkabılarını bile giymeden, yalınayak hızla
olay yerinden uzaklaştı. Çevreden görenlerden bir kişi, kaçarken gördüğü saldırganı ayakkabı hırsızı zannederek yakalamak için peşine düştü .
Balat’a doğru kaçan saldırgan ara sokaklara girerek izini kaybettirdi.”
Efendi Hazretlerimizin, “Herkes Hızır’ı arar, Hızır bize kendisi geldi'” buyurarak taltif ettiği Hızır Ali Muradoğlu hocamız, tasawuf ilimlerinde mahir, zikir ve keramet ehli bir zat idi. Manevi yolda katettiği nice manevi derecelerden sonra, Allah-ü Teala kendisine bir de şehitlik rütbesini nasip etmişti.
Ona silah çeken ve çektirenler büyük bir süratle esfele safiline inerken, Hızır Efendi aynı süratle Alayı İlliyyine yükselmişti. Fatih Camii ertesi gün, son yolculuğunda onu yalnız bırakmak istemeyen yüz binlerce seveniyle
doldu, taştı. Ve Sakızağacı Şehitlik Mezarlığı’ndaki ebedi istirahatgahına sessizce dökülen gözyaşlarıyla defnedildi.
Hızır Hocaefendi, Mahmud Efendi Hazretlerimizi üniversite yıllarında tanıdı ve tanıdıktan sonra da sohbetlerini hiç terk etmedi. Böylece Efendi Hazretlerimizin manevi himmetleriyle seyr-i süluk yolunda hızla ilerleyip, velayet mertebelerinde kemal aradı.
Onun gençliğinde de dinine ne kadar bağlı olduğunu anlamak için şu sözü kafidir:
“Üniversitede en çok hoşuma giden şey; okulun koridorunda cübbemi yere serip şalvar ve sarığımla namaza durduğumda, insanların bana gülüp geçmeleriydi.”
Ve yine: “Ben kainatın en şanslı insanıyım!” derdi. “Hocam hangi sebepten dolayı?” diye sorulduğunda derdi ki : “Allah beni Müslüman yaptı, en büyük peygamberin ümmetiyim, en büyük mezhebin kurucusu olan İmam ı Azam’ın mezhebindenim ve Nakşi tarikatını en tavizsiz yaşayan zatın da damadıyım.”
Ruhu için Fatiha…