İmam Birgivi Hazretlerinin Hayatı
İmam Birgivî (Rahimehullah) Osmanlı döneminden itibâren medreselerde nahiv ilmini öğrenmek için okutulan Avâmil ve İzhâr isimli kitapların müellifi olmakla meşhur bir âlimdir. Ancak onun ilmî derinliği bu kitaplarla sınırlı olmayıp çok daha geniştir.
Doğumu ve Ailesi
İmam Birgivî (Rahimehullah), 924/27 Mart 1523 Cuma günü Balıkesir’de doğmuştur.[1] Asıl adı Takıyyüddîn Mehmed’dir. Tam künyesi Mehmed b. Pîr Ali b. İskender’dir. Uzun yıllar Birgi’de yaşadığı için “Birgivî ve Birgili” diye meşhûr olmuştur[2]. Dedesi Balıkesir’in Kepsut nahiyesinin Bektaşler köyünden İskender Efendi’dir. Zâviye mensubu âlim ve fâzıl bir kişi olan babası Ali Efendi, “Pîr Ali Efendi” namıyla meşhur olup, Balıkesir’de bir medresede müderristir. Annesi ise Meryem Hanım’dır. Pîr Ali Efendi’nin kabri Balıkesir’in Çay mahallesindedir.
İmam Birgivî (Rahimehullah)ın dedesinin babası olan Şeyh Lütfullah Efendi, Ankara’ya gelmiş, burada Hacı Bayram Velî (Kuddise Sirruhû) ile görüşmüştür. Daha sonra Hacı Bayram Velî, Lütfullah Efendi’nin daveti üzerine Balıkesir’e gitmiş, bir müddet orada kalmış, Lütfullah Efendi’ye halifelik vermiş ve Ankara’ya dönmüştür. Lütfullah Efendi, Balıkesir’de Bayrâmiyye zâviyesi şeyhi iken, Fatih Sultan Mehmet döneminin başlarında vefat etmiştir.
İlim Tahsili ve Ders Okuduğu Hocaları
İmam Birgivî (Rahimehullah), ilköğrenimini bir müderris olan babası Pîr Ali Efendi’den almıştır. Ondan, Arapça ve mantık okuyup Kur’ân-ı Kerîm’i de ezberlemiştir. Oğlundaki ilim aşkını gören babası, onu Semâniye medresesinde yüksek tahsilini tamamlaması için İstanbul’a göndermiştir.[3]
İmam Birgivî (Rahimehullah), İstanbul’da ilk olarak Mahmûd Paşa Medresesi’nde müderris olan Küçük Şemseddin Ahmet Efendi’de okumuştur. Bursa ve İstanbul’un meşhur medreselerinde müderrislik yapan ve meseleleri derin incelemesi ile meşhur bir Osmanlı âlimidir
Daha sonra İmam Birgivî (Rahimehullah), “Ahîzâde” diye anılan Mehmet Efendi’nin ders halkasına geçmiştir.[4] Mehmet Efendi’nin babası, Konya’da Ahî Evran topluluğunun başındadır. Mülâzemetle yirmi akçe ile Konya’da Na’lıncı Medresesi’ne müderris olmuş, Vezîr-i a’zam Kara Ahmed Paşa’ya hoca olduğu için önce Edirne’de Taşlık daha sonra Halebîye, Haseki, Semâniyeden birine, 1555’te Edirne’de II. Bayezid Medresesi’ne ve 1564’te Süleymâniye’den Birinci Medrese’ye müderris olmuştur. Ahîzâde Karamanî Mehmet Efendi, önemli medreselerde müderrislik yapmış olması, idareciler ve şairlerle arkadaşlığı ve öğrencilerine ihsanı ile tanınmış, faziletli bir Osmanlı âlimidir.
İmam Birgivî (Rahimehullah)ın son hocası ise, Kızıl Molla yahut da Kızıl Abdurrahman Efendi lakaplarıyla tanınan Amasyalı Abdurrahman b. Seydî Ali Efendi’dir.[5] Önemli şehirlerde müderrislik; Halep, Bursa, Edirne, Kahire ve Mekke’de kadılık; iki defa Rumeli Kazaskerliği yapmıştır. İstanbul’da Emîr Buharî Türbesi karşısında kendi yaptırdığı mektebinin bahçesinde medfûndur.
İmam Birgivî (Rahimehullah), Osmanlı İmparatorluğu’nun üç kıtaya yayıldığı Kanûnî Sultan Süleyman zamanında medreseye iyi bir dereceyle girmiştir. Derslerindeki başarısı ile hocalarının sevgisini kazanarak yüksek takdire mazhar olmuştur. İcâzetnâmesini alarak müderrisliğe yükselmiştir.
İmam Birgivî (Rahimehullah) öğrenimi boyunca, İstanbul’da devrin büyük âlimlerinin ders halkalarında bulunmuş, meşhur ilim ve fikir çevrelerini yakından tanıma fırsatı bulmuştur ve tam bir Osmanlı âlimi olarak yetişmiştir.
Tasavvufî Yönü
İmam Birgivî (Rahimehullah), hocası Abdurrahman Efendi’ye mülâzım olduktan sonra İstanbul’daki bazı medreselerde müderrislik yapmıştır. Edirne’de dört sene, hocası Abdurrahman Efendi’nin Rumeli Kazaskerliği zamanında (1551-1557) onun isteğiyle Kassâm-ı askerîsi olmuştur.[6]
İmam Birgivî (Rahimehullah), kassâmlığı süresince hem ders okutmuş hem vaazlar vermiş, halkı Kur’ân ve sünnete davet etmiştir. Uzun süren müderrislikten sonra, Kassâmlığı sırasında devlet dairelerindeki işlerin nasıl yürüdüğünü görmüş ve resmî görevlerde yaşanan yolsuzluklar ile mücâdele etmiştir. Kadıların rüşvet alması, zengin çocuklarına haksızlıkla ilmî rütbeler verilmesi bunlardan birkaçıdır. Ayrıca kabirler üzerine türbe yapılması, buralarda mum yakılması, Kur’ân’ın ücret karşılığında okunması gibi bid’atler ve bâtıl îtikatlerle de mücadele etmiştir. İmam Birgivî (Rahimehullah), hassas karakteri ve haksızlığa tahammül etmemesi sebebiyle bu göreve daha fazla dayanamamış, bir daha dönmemek üzere devlet memurluğundan ayrılmıştır.
İmam Birgivî (Rahimehullah), ruhunda şiddetli bir sıkıntı hissetmiş, zühd hayatı yaşama arzusuyla İstanbul’a gidip Bayrâmiyye tarîkatı şeyhi Abdullah Karamâni’ye intisap ederek inzivaya çekilmiştir.[7] Şeyhinin hizmetinde bir zaman gönlünü arıtmakla uğraşmıştır.[8]
İmam Birgivî (Rahimehullah)ın şeyhi Abdullah Karamânî (Kuddise Sirruhû), kırk bir yaşına kadar ilimle uğraşmış değerli bir âlim olan müridinin inzivâda kalmasına izin vermemiş, müderrisliğe devam etmesini istemiştir.[9] Bu arada İmam Birgivî (Rahimehullah) ile II. Sultan Selîm’in hocası Atâullah Efendi arasında sıkı bir dostluk oluşmuş, Atâullah Efendi, İmam Birgivî (Rahimehullah)a çok iltifat etmiştir. Kendisinin doğum yeri olan Birgi’de bir medrese yaptırmış, Abdullah Karamânî (Kuddise Sirruhû)nun de tavsiyesiyle 1564’te İmam Birgivî (Rahimehullah)ı bu medreseye günlük altmış akçe maaş ile medresenin ilk müderrisi olarak tayin ettirmiştir.[10]
Birgi’de müderrisliğe başlayan İmam Birgivî (Rahimehullah), ömrünün geri kalan dokuz yılını burada, ilmî çalışmalar ve irşâd faaliyetleri ile geçirmiştir. Onun ilmî şöhreti kısa zamanda yayılınca her taraftan Birgi’ye talebeler gelmeye başlamıştır. Tasavvufî eserleri olan et-Tarîkatü’l-Muhammediyye ve Cilâü’l-Kulûb gibi pek çok değerli eserini burada yazmıştır.
Eserleri
Arapçaya Dâir
1- Avâmil: Nahiv ilmine dair Arapça küçük bir risâle olup el-ʿAvâmilü’l-Cedîd diye de bilinmektedir.
2- İzhârü’l-esrâr: Nahivle ilgili Arapça bir eser olup ilki İstanbul’da (1219) olmak üzere çeşitli yer ve zamanlarda kırkı aşkın baskısı yapılmıştır. Ayrıca birçok şerh ve hâşiyesi vardır. En meşhuru Adalı Şeyh Mustafa’nın hazırladığı, bu sebeple Adalı diye tanınan ve birçok defa basılan Netâ’icü’l-Efkâr adlı şerhtir.
3- İm‘ânü’l-Enzâr: Arap grameriyle ilgili meşhur el-Maksûd’un şerhi olup 952’de telif edilmiştir.
4- Kifâyetü’l-Mübtedî: Sarf ilmine dair Arapça bir eserdir.
5- İmtihânü’l-Ezkiyâ: Nahivle ilgili Arapça bir eser olup İbnü’l-Hâcib el-Mısrî (Rahimehullah)ın el-Kâfiye’sinin Kâdî Beyzâvî tarafından yapılan Lübbü’l-elbâb fî ‘ilmi’l-i‘râb adlı muhtasarının şerhidir.
6- Şerhu’l-Emssile: Arapça el-Emsiletü’l-fazliyye’nin yine İmam Birgivî (Rahimehullah) tarafından yapılmış şerhidir.
Tasavvufa Dâir
1- et-Tarîkatü’l-Muhammediyye: Din, ahlâk ve tasavvuf konularıyla ilgili çok tanınmış Arapça bir eserdir. Pek çok şerhi ve Türkçe tercümesi yapılmıştır.
2- Cilâü’l-kulûb: İshak b. Hasan ez-Zencânî (Ziyâü’l-kulûb) ve Abdüsselâm el-Kayserî (Şifâü’l-kulûb) tarafından şerhedilmiştir.
Fıkha Dâir
1- Vasiyetnâme: Risâle-i Birgivî diye de bilinmektedir. Derli toplu Türkçe bir ilmihal kitabıdır.
2- es-Seyfü’s-Sârim fî ademi cevâzi vakfi’l-menkûl ve’d-derâhim: Para ve menkulün vakfedilmesini câiz gören Ebüssuûd’a reddiye olarak kaleme alınmış olup Arapça bir eserdir.
3- Îkâzü’n-nâimîn ve ifhâmü’l-kâsırîn: Para karşılığında Kur’an okumanın ve para vakfetmenin câiz olmadığına dair bir eserdir.
4- İnkâzü’l-hâlikîn: Para vakfetmenin aleyhinde diğer bir risâlesidir.
5- Mu‘addilü’s-salât: Namazın ta‘dîl-i erkânı ile ilgili bir eserdir.
6- Zuhrü’l-müte’ehhilîn ve’n-nisâ fî ta‘rîfi’l-athâr ve’d-dimâ‘: Kadınların ay halleriyle ilgili bir risâledir.
Akaide Dâir
1- Ahvâlü etfâli’l-müslimîn: Müslüman çocukların âhiretteki durumu ile ilgili bir risâledir.
2- Ziyâretü’l-kubûr: Kabirleri ziyaret etmekle alakalı bir risâledir.
Tefsir ve Kıraate Dâir
1- Tefsîru sûreti’l-Bakara: Bakara sûresinin yarısına kadar yapılmış bir tefsir olup daha çok dil kuralları ile ilgili açıklamalarıyla dikkati çekmektedir.
2- ed-Dürrü’l-yetîm. Tecvidle ilgili iki varaklık bir risâledir.
Hadis İlmine Dâir
1- Risâle fî usûli’l-hadis: Küçük fakat oldukça değerli bir risâledir. Eser Dâvûd-i Karsî tarafından şerhedilmiştir.
2- el-Erba‘ûn: İbadetlere dair kırk hadisi ihtiva etmekte olup Şerhu’l-ehâdîsi’l-erbaʿîn adıyla bir de şerhi vardır.
3- Kitâbü’l-Îmân ve’l-istihsân
Vefâtı ve Kabri
İmam Birgivî (Rahimehullah)ın yazmış olduğu kitaplar devlet erkânının eline geçmiş, İslâmiyete ve insanlığa vermiş olduğu hizmetleri padişah tarafından duyulmuş ve memnûniyetle karşılanmıştır. 1573’te Sokullu Mehmet Paşa, bazı dinî meseleleri müzâkere etmek için onu İstanbul’a davet etmiştir. Bu İstanbul seyahati dönüşü esnasında, İzmir civârında, yakalanmış olduğu tâun hastalığından, 1 Cemaziyyelevvel 981/21 Eylül 1573’te, hicrî yıla göre elli iki yaşında vefât etmiştir. Cenâb-ı Hakk hayatından ve eserlerinden istifade etmeyi cümlemize nasip ve müyesser eylesin.
Dipnotlar
[1] Kâtip Çelebî, Mîzânü’l-Hak Fî İhtiyâr’l-Ahak, s. 103.
[2] Mehmet Tahir Bursalı, Osmanlı Müellifleri, nşr: Matba-i Âmire, 1914, c.1 s. 253.
[3] Mehmet Tahir Bursalı, Osmanlı Müellifleri, s. 253.
[4] Mehmet Tahir Bursalı, Osmanlı Müellifleri, s. 253.
[5] Mehmet Tahir Bursalı, Osmanlı Müellifleri, s. 253.
[6] “Osmanlı devletinin şer‘iyye teşkilâtında vefat etmiş olan bir kimsenin terekesini yani mirasını varisleri arasında taksim eden şer’î memura “kassâm” denilmiştir. Vefat eden şahsın, tereke denilen bıraktığı mallar, kassâm huzurunda bu deftere yazıldıktan sonra bilirkişi ile her birinin kıymeti tespit edilmiştir. Daha sonra eş ve diğer varislerin hisselerine düşen miktar belirlenip ölünün techîz, tekvîn ve ıskât masrafları ile kassâmın alacağı para mirastan düşüldükten sonra, geri kalan miktar ne tutarsa şer’i kanuna göre varislere verilmiştir.” Kâtip Çelebî, Mîzânü’l-Hak, s. 152.
[7] İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. 3, s. 355.
[8] Kâtip Çelebî, Mîzânü’l-Hak, s.104.
[9] Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî, s. 121.
[10] Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî, s. 121.