Hadis İmamları neden İmam-ı Azam’dan hadis nakletmedi?

Soru:
“Sayın hocam dün bir mesele oldu. Arkadaşın biri dedi ki, Kütüb-i Sitte müellifleri İmamı Azam’a güvenmedikleri için ondan hadis nakletmemişler. Bu konuyu biraz geniş şekilde izah ederseniz duacınız olurum.”

Cevap:
İmam Ebû Hanîfe hakkında Hadis imamlarından bazılarının menfi bir kanaat taşıdığı doğrudur. Bunun sebepleri üzerinde ayrıntılı olarak durmak gerekir. Şimdilik şu kadarını söyleyelim: Bu menfi kanaat, İmam Ebû Hanîfe hakkında “bizzat” gözlemlenmiş ve tecrübe edilmiş “gerçeklere” değil, ya birtakım yanlış anlamalara veya önyargılara dayanmaktadır.

Kütüb-i Sitte müelliflerinin tutumu üzerinde duracağım. Ancak daha önce genel bir çerçeve çizmek faydalı olacak.
Biyografisi hakkında farklı mezheplere mensup ulema tarafından en fazla eser yazılmış kişinin İmam Ebû Hanîfe olduğunu söylersek abartı yapmış sayılmayız. Bu durumun izahını, bir yandan İmam Ebû Hanîfe hakkındaki su-i zannın makbul bir gerekçeye dayanmamasında, diğer yandan da onun üstün meziyet ve faziletlerinin yeterince anlaşılamamış olmasında aramak gerekir.

Hanefî mezhebine mensup ulemanın kaleme aldıklarını bir kenara bırakacak olursak, İmam Ebû Hanîfe’nin biyografisi konusunda Mâlikî mezhebine mensup İbn Abdilberr’in el-İntikâ’sı, Şâfiî mezhebine mensup ez-Zehebî’nin Menâkıb’ı, Muhammed b. Yusuf es-Sâlihî’nin Ukûdu’l-Cümân’ı, es-Süyûtî’nin Tebyîdu’s-Sahîfe’si, İbn Hacer el-Mekkî’nin el-Hayrâtu’l-Hısân’ı, Hanbelî mezhebine mensup Cemâluddîn Yusuf b. Abdilhâdî’nin Tenvîru’s-Sahîfe’si ilk akla gelen eserlerdir.

Bunlar ve benzeri muhtevadaki diğer eserlerde İmam Ebû Hanîfe hakkındaki iddia ve ithamlara yeterli cevap mevcuttur. Arapça bilen kardeşlerimin bu eserleri incelemesini tavsiye ederim.
Bunlar dışında özel olarak İmam Ebû Hanîfe hakkındaki iddia ve ithamların ele alındığı çalışmalar da vardır. İmam el-Kevserî’nin Te’nîbu’l-Hatîb’i bunların başında gelir. Merhum allame İmam el-Leknevî’nin er-Ref’ ve’t-Tekmîl’i, Zafer Anhmed et-Tehânevî (Tanevî)’nin Kavâ’id fî Ulûmi’l-Hadîs’i ve Abdülfettâh Ebû Gudde’nin bu eserlere yazdığı son derece kıymetli notları da burada mutlaka anmak gerekir.
İdrak Ve Tasdik’te yer alan “İmam Ebû Hanîfe Ve Hadis İlmindeki Mevkii” başlıklı makalede bu konuyu işlemiştim. Detaylı bilgi için oraya başvurulabilir.(1)

İbn Abdilberr şöyle der: “Hadisçiler Ebû Hanîfe’nin zemminde ifrata gitmiş ve bu hususta haddi aşmışlardır. Onlara göre bunu gerektiren sebep, rivayetlere re’y ve kıyası sokması ve bu iki unsura itibar etmesidir. (…) Onun bazı ahad haberleri reddi, makul tevile dayanıyordu ve bunların birçoğunda daha önceki ulema aynı şeyi yapmıştır. Ebû Hanîfe gibi re’y ile hüküm verenler de bu hususlarda daha evvelki ulemanın izinden gitmiştir. (…)
“Hiçbir ilim ehli bilmiyorum ki bir Kur’an ayeti konusunda tevil yapmamış veya bir Sünnet(in anlaşılması) konusunda bir mezhep benimsemiş ve o mezhep sebebiyle başka bir Sünnet’i reddetmiş olmasın. Bu şekilde bir sünneti reddederken de makul bir tevile veya nesh iddiasına dayanmışlardır. Şu kadar ki Ebû Hanîfe’nin bu tarz davranışı başkalarına göre daha fazladır.

“Yahya b. Selâm şöyle demiştir: “(…) el-Leys b. Sa’d şöyle dedi: “Mâlik b. Enes’in, hepsi de Hz. Peygamber (s.a.v)’in sünnetine muhalif olan 70 meselesini tesbit ettim. Mâlik bu meselelerde re’yi ile hüküm vermiştir. Kendisine nasihat babından bu meseleleri ona yazdım.”
“Bu Ümmet’in alimlerinden hiç kimse, herhangi bir hadisin Hz. Peygamber (s.a.v)’den sabit olduğunu kabul ettikten sonra, kendisi gibi bir rivayet veya icma yahut kendisine teslim olmak gereken bir asla dayanan uygulama tarafından nesh edildiğini iddia etmeden yahut senedinde bir kusur bulunduğunu ileri sürmeden onu reddetmemiştir. Eğer bir kimse böyle yapacak olursa, imam ittihaz edilmesi şöyle dursun, “adalet” sıfatı düşer; fasık sınıfına girer.”(2)

2.Bölüm
Kütüb-i Sitte müelliflerinin İmam Ebû Hanîfe’nin rivayetlerine yer vermemesinin son derece önemli teknik boyutları vardır. Böyle meselelerin herkes tarafından ve uluorta konuşulması büyük zararlara sebebiyet verir. Bizler, bütün mü’min kardeşlerimiz hakkında, ancak özellikle de bu ümmetin rehberleri olan o imamlar hakkında konuşurken, onların hemen yanı başımızda durduklarını farz ederek ve ağzımızdan onlar hakkında çıkan her sözün mahkeme-i kübrada mutlaka karşımıza dikileceğini bilerek konuşmalıyız. Belki sıradan bir insanın hakkına girmenin zararı kendimizle sınırlı kalır; ama o büyük insanların hakkına-hukukuna tecavüz etmenin zararı çok daha büyük olur. Bu, bütün ümmeti ilgilendiren bir meseledir ve bu sebeple son derece dikkatli olmak gerekir.
Meselenin aslına gelince; İmam Ebû Hanîfe’den hangi büyük muhaddislerin rivayette bulunduğunu görmek için el-Mizzî’nin Tehzîbu’l-Kemâl’ine göz atmak yeterlidir.(3) Onlar arasında Kütüb-i Sitte müelliflerinin hocaları ve hocalarının hocaları da mevcuttur.

Kütüb-i Sitte müelliflerine gelince, İmam Ebû Dâvud, İmam Ebû Hanîfe’nin dinde “imam” olduğunu tasrih etmiş ve kendisini diğer büyük imamlarla birlikte anarak şöyle demiştir: “Allah Mâlik’e rahmet eylesin, kendisi dinde imamdı. Allah eş-Şâfi’î’ye rahmet eylesin, kendisi dinde imamdı. Allah Ebû Hanîfe’ye rahmet eylesin, kendisi dinde imamdı.”(4)

İmam et-Tirmizî, İmam Ebû Hanîfe’yi cerh-ta’dil otoriteleri arasında görmüş ve onun Atâ b. Ebî Rabâh hakkındaki ta’dili ile Câbir el-Cu’fî hakkındaki cerhini Sünen’inin “Kitâbu’l-İlel” bölümünde zikretmiştir.(5)
Keza İmam en-Nesâî de es-Sünenu’l-Kübrâ’da(6) ravileri arasında İmam Ebû Hanîfe’nin de yer aldığı bir hadis nakletmiştir. İlginç olan şu ki, en-Nesâî, bu hadisi, senedindeki bir ravi sebebiyle taz’if etmiş olmasına rağmen, İmam Ebû Hanîfe hakkında herhangi bir şey söylememiştir.

Denebilir ki, “Bütün bunlar, Kütüb-i Sitte müelliflerinin İmam Ebû Hanîfe’ye güvenmedikleri gerçeğini değiştirmez. Zira aksi olsaydı, onun rivayetlerine eserlerinde yer verirlerdi.”

Hemen belirtelim ki, bu, ya aceleyle veya önyargıyla verilmiş bir hükümdür. Zira onların, İmam Ebû Hanîfe’nin rivayetlerine eserlerinde yer vermemiş olması “güven” meselesiyle ilgili değildir.
Zira mesela İmam el-Buhârî ve İmam Müslim, Sahîh’lerinde İmam eş-Şâfi’î’nin hadislerine yer vermemişlerdir. Keza İmam el-Buhârî, Sahih’inde İmam Ahmed b. Hanbel’in sadece iki hadisine yer vermiştir. Bunlardan birisi ta’lik (senedsiz) olarak, diğeri ise başka bir ravi vasıtasıyladır. Oysa İmam el-Buhârî, İmam Ahmed ile bizzat görüşmüştür!
Daha enteresan olanı, İmam Müslim’in, hocası ve gözbebeği İmam el-Buhârî’nin bir tek hadisine bile Sahih’inde yer vermemiş olmasıdır!

Keza İmam Ahmed b. Hanbel, İmam eş-Şâfi’î ile uzun süre hoca-talebe ilişkisi içinde bulunduğu ve kendisinden İmam Mâlik’in el-Muvatta’ını bizzat dinlediği halde, Müsned’inde İmam Mâlik’in İmam eş-Şâfi’î kanalıyla gelen pek az hadisine yer vermiştir.(7) Şimdi bu durum sebebiyle bütün bu imamlar arasında bir “güven problemi” bulunduğunu ileri sürebilir miyiz?
Dolayısıyla şunu söylemek durumundayız: Kütüb-i Sitte müellifi olan Hadis imamlarının İmam Ebû Hanîfe’nin rivayetlerine yer vermemesi “özel bir anlam” ifade eden bir durum değildir. Bu tesbitten hareket ederek kendi kanaatlerimizi, hatta önyargılarımızı o imamlara tescil ettirme yanlışına düşmemeliyiz.

3. Bölüm
Bir önceki yazıda İmam Ebû Hanîfe’den rivayette bulunan ve Kütüb-i Sitte müelliflerine hocalık etmiş olan büyük muhaddislerin İmam Ebû Hanîfe’den rivayette bulunduğunu görmek için el-Mizzî’nin Tehzîbu’l-Kemâl’ine bakmanın yeterli olacağını söylemiştim. Keza Kütüb-i Sitte müelliflerinin onun rivayetlerine yer vermemiş olmasının “güven” meselesi olarak algılanmaması gerektiğini birkaç örnek üzerinden ifade etmeye çalışmıştım.

İbn Hacer el-Askalânî’nin, Ta’cîlu’l-Menfa’a’sı konumuz açısından son derece önemli bir çalışmadır. Zira bu eserde 4 mezhep imamı tarafından rivayetleri alınmış olduğu halde Kütüb-i Sitte’de rivayetlerine yer verilmemiş isimler bir araya toplanmıştır. Tek başına bu eserin incelenmesi bile konu hakkında tatmin edici bir fikir verecektir.
Öte yandan “bir ravinin güvenilir olup olmadığını tayin için tek başına Kütüb-i Sitte müellifleri tarafından hadisinin kabul edilip edilmediğine bakmak gerekir” şeklinde bir kaide bulunmadığının altını kalın bir çizgiyle çizelim. Kütüb-i Sitte müellifleri ne bütün güvenilir ravilerin rivayetlerine yer vermek, ne de sadece güvenilir ravilerin rivayetlerine yer vermek gibi bir amaç gütmüştür. Sıhhati iltizam eden (eserinde sadece sahih hadislere yer verme şartıyla kendisini bağlayan) el-Buhârî ile Müslim’in Sahîh’lerini istisna ederek konuşacak olursak, Kütüb-i Sitte’nin geri kalan 4 kitabında güvenilir ravilerin hadisleri bulunduğu gibi, başka Hadis imamları tarafından cerh edilmiş ravilerin hadisleri de vardır. Hatta bu durum Sahîhân’daki bazı raviler için dahi söz konusudur.
Dolayısıyla İmam Ebû Hanîfe’nin Kütüb-i Sitte müellifleri tarafından güvenilir bulunmadığı ve bu sebeple onun hadislerinin bu eserlerde yer almadığı şeklindeki tesbit ya konuya yüzeysel bir bakış açısıyla ya da art niyetli yaklaşıldığının ifadesi olarak görülmelidir.

Bir noktaya daha değinerek bitirelim:
İmam Ebû Hanîfe’nin “güvenilir” olup olmadığı meselesi ciddi anlamda araştırılmak isteniyorsa, Kütüb-i Sitte müellifleriyle yetinilmemeli, Hadis konusunun otoritesi olan bütün imamların kanaatleri araştırılmalıdır. Başta İmam’ın çağdaşı olan Hadis ve Fıkıh imamları olmak üzere, ulaşılabilen bütün otoritelerin kanaatlerini bir araya toplamadan ne onun, ne de dinde “imam” olduğu teslim ve itiraf edilmiş diğer büyüklerin –hatta sıradan ravilerin bile!– aleyhinde konuşmak dinî hassasiyet olarak değil, “gıybet” olarak değerlendirilmelidir! Zira tek taraflı ve art niyetli olarak yapılan her cerh, sadece sahibinin boynunda bir vebal olarak kalır!

Şu bir gerçek ki, İmam Ebû Hanîfe hakkındaki cerhler, vefatının üstünden uzun yıllar geçtikten sonra görülmeye başlamıştır. Onunla akran olan imamların hiçbirisinden onun hakkında mutlak cerh ifadesi nakledilmiş değildir. Bu konuda başta el-Hatîbu’l-Bağdâdî’nin Târîhu Bağdâd’ı olmak üzere birçok eserde İmam’ın çağdaşlarından cerh ifadeleri nakledildiğini biliyoruz. Ancak bu nakillerin sened yönünden itibara alınacak durumda olmadığını da biliyoruz. İmam el-Kevserî’nin Te’nîbu’l-Hatîb’i bu sahada hakikate vasıl olmak isteyenler için bulunmaz bir kaynaktır.
İmam Ebû Hanîfe hakkında kimin ne söylediği ve söylenenlerin değeri hakkında derli toplu bilgi edinmek isteyenler, Kavâ’id fî Ulûmi’l-Hadîs, er-Ref’ ve’t-Tekmîl, Zaferu’l-Emânî gibi eserlere ve Allame Abdülfettâh Ebû Gudde merhumun bu eserlere yazdığı notlara, iki önceki yazıda adlarını zikrettiğim ulemanın İmam’ın biyografisine tahsis ettiği kitaplara ve Muhammed Kâsım Abduh el-Hârisî’nin Mekânetu’l-İmâm Ebî Hanîfe Beyne’l-Muhaddisîn’ine bakılabilir.

Ebubekir Sifil Hoca
| Haziran – 2010


Dipnotlar:
1- İdrak ve Tasdik, 24 vd.
2- İbn Abdilberr, Câmi’u Beyâni’l-İlm, 497 vd.
3- el-Mizzî, Tehzîbu’l-Kemâl, XXIX, 420 vd.
4- İbn Abdilberr, el-İntikâ, 67.
5- Sünenu’t-Tirmizî, “Kitâbu’l-İlel”, 741; ayrıca bkz. a.g.e., İbn Receb’in Şerhu İleli’t-Tirmizî’si ile birlikte, 74.
6- es-Sünenu’l-Kübrâ, IV, 322-3.
7- Bütün bun hususlar için bkz., el-Hâzimî, Şurûtu’l-Eimmeti’l-Hamse, 160-1 (İmam el-Kevserî’nin notu).

PAYLAŞ