“Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar” ayeti hakkında
“Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar varya…” Ayeti Etrafında Estirilen Vesveselere Dair…
Fukahanın, fıkhî meselelerin 3/4’ünde ittifak ettikten sonra ahkâm konusundaki delillerin tearuzu ve anlayış farklılıkları sebebiyle fıkıh bablarının 1/4’inde görüş ayrılığına düşmesine gelince bu, fıkhın hürmetine dil uzatmak için kesinlikle bir gerekçe teşkil etmez. Tam tersine, görüşünde hata eden müctehidin sorumluluktan kurtulduğunu ve ecir aldığını, isabet eden müctehidin ecrinin ise daha fazla olduğunu nassen belirten din’in kendisidir.
…İşte fıkıh, Ümmet-i Muhammed’in fukahasının, –itikâd, amel ve ahlâk konularında Yüce Allah (c.c)’a itaati emreden– bu temel esasların cüz’iyyatına ait bilgisidir ki, bu bilgi, Yüce Allah (c.c)’un bu ümmet için ikame ettiği delillerden çıkarılır. Bu itibarla söz konusu delillerin bildirdiği hükümlere taat, dinin bizzat kendisi olmaktadır. Dolayısıyla fer’î konularda delillerden kaynaklanan ihtilaf, şu veya bu şekilde “dinde fırkalara ayrılmak” anlamına gelmez. Tam tersine bu ihtilaf, dini ikame etmenin ta kendisidir.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol tayin ettik.” (1)
…Şu halde alime düşen, –görüşleri isbat veya nefyetmek şeklinde cereyan eden– ihtilaflı meselelerin şer’î asıllara dayandığını itiraf ettikten sonra, şayet ehil ise tercih ettiği görüşün delillerini getirmektir; bu meselelerin tümünü reddetmek ve bunlardan birisini hüccete dayanarak tercih etmeksizin hepsinden uzaklaşmak değil!…
…Din’de fırkalara ayrılmak, bu iş için seçilmiş çeşitli vesilelerle Kitap ve Sünnet hükümlerinin bir kısmına iman etmek, bir kısmını da reddetmek suretiyle Allah (c.c)’a taati terk etmektir. Böyle bir davranış, Yüce Allah (c.c)’un “O (peygamber) hevâ(sın)dan konuşmaz. (Onun konuştuğu) kendisine vahyedilen bir vahiyden başkası değildir” (2) ayetini yalanlamak olur.
…”Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur” (3) ayetine gelince, sözünü ettiğimiz bu esasları inatla ihlal eden kimseler hakkındadır. Dolayısıyla bu ihtilafın, delilin delaletteki durumunun açık veya kapalı olması sebebiyle fer’î konularda meydana gelen ihtilafla en küçük bir ilgisi yoktur. Bu ikinci tür ihtilafın, Yüce Allah (c.c)’a itaat olduğunu yukarıda beyan etmiştik.
Kaldı ki bu ayette geçen فرقوا دينهم (farrakû dînehum) ifadesi, Hamza ve el-Kisâî kıraatlarında فارقوا دينهم (fârakû dînehum) [dinlerinden ayrılanlar] şeklinde gelmiştir ki, bu kıraat da mütevatirdir. Bu itibarla söz konusu ayeti, her iki kıraatın ortak manasını yansıtacak şekilde anlamak gerekir ki, o da yukarıda zikrettiğimiz anlamdır…
İmam Muhammed Zâhid el-Kevserî
[ Makâlâtû’l-Kevserî’den ]
Dipnotlar:
1- el-Mâide, 48.
2- en-Necm, 3-4.
3- el-En’âm, 159.