Paris’e ilk defa Osmanlı Elçisi Atanırsa Ne olur?
Biliyormusunuz ki, yükselme devrinde Osmanlı devleti, muhatabı olan devletlerle anlaşma imzalamaz, sadece tek taraflı olarak, imzaladığı bir belgeyi muhataplarına verirdi.
Yani kimseyi kendine “emsal” kabul etmezdi.
Bu şu demekti:”Sözümden dönmeyeceğimi imzamla taahhüt ediyorum ve size rahatlamanız açısından, bu manada bir belge veriyorum; sizin bana belge vermenize gerek yoktur, çünkü taahhütlerinizin dışına çıkarsanız tepenize binerim!”
Bir anlamda, Osmanlı Devleti Dünya’nın adeta merkezi ve dengesiydi. Bundan başka Devletler Hukuku tarihinde, tarihçiler dahil, çok kimsenin hatırlamadığı (siyasetçiler zaten hatırlamaz,çünkü tarih okumazlar) enteresan bir devre var:Osmanlı Devleti’nin hiçbir Avrupa başkentinde kendini temsil etmeye tenezzül buyurmadığı devre…
Tüm devletler uluslararası hukuk önünde eşitti, herkes birbiriyle bu çerçevede münasebette bulunur, birbirlerine “temsilci/büyükelçi” gönderirlerdi.
Bunun tek istisnası vardı: Osmanlı Devleti, uluslararası hukuk çerçevesine resmen oturttuğu bir madde ile kendi üstünlüğünü bütün dünyaya tescil ettirmiş, bunun bir göstergesi olarak da yükselme devri boyunca hiçbir devlete “elçi” tayin etmemiştir.
Yalnız arada bir, çok olağanüstü durumlarda geçici statüyle lütfen ve tenezzülen elçiler göndermiş, bu da Avrupa başkentlerinde önemli bir itibar göstergesi olmuştur. O kadar ki, ülkesine Osmanlı Devleti elçisi gelen Avrupalı kral “Padişah Hazretleri beni size tercih ettiğine göre, beni sizden daha fazla seviyor” gibisinden diğer krallara çocuksu havalar atmıştır.Ve bu durum Osmalı Devleti’nin çöküşüne kadar devam etmiştir.
Osmanlı’nın Avrupa ülkelerinin birine sürekli olarak tayin ettiği ilk “sefir-i kebir/büyükelçi” Seyyid Ali Efendi’dir. Ali Efendi, Sultan üçüncü Selim döneminde Paris’e atanmış , 24 Mart 1797 tarihinde başlayıp 52 gün süren bir deniz yolculuğundan sonra Marsilya’ya ulaşmış, Marsilya’da top atışlarıyla karşılanmış, Paris’e kadar bir süvari alayı eşliğinde gitmiştir.
Geçtikleri yerlerdeki halka önceden duyuru yapıldığından halk yol boyu sıralanmış ve “Yaşasın Büyükelçi, Yaşasın Osmanlı Devleti!” şeklinde tezahüratlarda bulunmuştur.
Nihayet 24 Haziran günü, Osmanlı Büyükelçisi Seyyid Ali Efendi Paris’e girmiş, Paris’te ancak önemli krallara yapılan büyük devlet töreniyle karşılanmıştır. (Fransız yazar Maurice Herbette, o zamana kadar Paris’i ziyaret eden Rus Çarı Deli Petro’ya bile böyle ilgi gösterilmediğini özellikle belirtiyor.)
Herhalde bunun sebebi, Ali Efendi’nin, Osmanlı Devleti tarafından bir Avrupa başkentine tayin edilen ilk büyükelçi olmasıydı.
Ali Efendi’nin Paris’e gelmesi halkı öylesine etkilemiştir ki, evinin önü mahşere dönmüştür.Parisliler, Osmanlı Büyükelçisi’ni pencerede olsun görebilme umuduyla geceli gündüzlü evinin önünde beklemişlerdir.Ayrıca oturduğu mahalledeki ev fiyatları aniden astronomik seviyeye yükselmiştir. Çünkü Osamlı Büyükelçisi’nin evine yakın evde oturmak bir statü göstergesi olmuştur.
Paris halkı bu değişimden çok etkilenmiş,özellikle Parisli kadınlar başlarına kavuk takmaya,Osmanlı şalvarı ve Anadolu fistanı giymeye, hilal şeklinde mücevherleri kullanmaya başlamışlar,kısacası Osmanlı Büyükelçisi Seyyid Ali Efendi’nin kılık kıyafetini taklide yönelmişlerdir.Paris caddeleri, Osmanlı kıyafetine girmiş Parisliler yüzünden İstanbul caddelerine benzemiştir. Böylce Paris’te bir “Türk Modası” oluşmuştur.(Çoktandır biz onların giyim kuşamını taklid ediyoruz)
Büyükelçi sıcak yerlerde yelpaze kullandığı için herkes yelpaze kullanıyor, pek çok kişide yelpazesine Büyükelçi’nin resmini çizdirip ayrıcalıklı görünmeye çalışıyordu. Büyükelçi’nin oturduğu mahalle ise Maurice Herbette’nin kaydına göre “Türkk Mahallesine” dönüşmüştü.
Büyükelçi her yere davet ediliyor, gittiği tiyatrolar ağzına kadar doluyor, Büyükelçi’nin bulunduğu locanın çevresindeki localaın fiyatı ise ikiye,hatta üçe katlanıyordu.O kadar ünlüydü ki, artık O’na “Paris Kralı” diyorlardı.
Yavuz Bahadıroğlu
Fransa’da çıkan dans hadisesini de biliyorsunuzdur.Kanuni’nin bir mektubu üzerine, korkuya kapılan Fransa tam 100 sene dansı yasaklamıştır.Şeriatı yaşayan ecdadımız buna muktedir olmuşlardır.Bu gün ise pkk yanlı yayın yapan bir tv nin kapatılması için ne kadar etkili olabiliriz?Bir düşünelim…Ne kadar etkili olabildik?
www.ihvanlar.net