Sahabelerin ALLAH korkusu ve Takvası

   Ümmet-i Muhammed olarak işlediğimiz 1001 çeşit günaha rağmen, günah fabrikası gibi seri imalat yapmamıza rağmen kendimize öyle güveniyoruz ki, sanki cennet ayaklarımıza serilmiş ve bizden iyi Müslüman yok. Çok şaşılacak ve aynı zamanda acınacak bir haldeyiz. Bu halimiz muhakkak ki cehaletimizden kaynaklanıyor. Çünkü “cahil cesur olur”

   Eğer Allah’ı hakkıyla tanısaydık, onun kudretini ve azametini idrak edebilseydik kendimize olan bu güven duygusu elbette yerini korkuya bırakırdı.

   Peygamber efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) rüzgarın sert esmesinden, bulutların toplanmasından bile endişelenir, bu endişesi yüzüne yansırdı. Çünkü O, Allah’ı en iyi tanıyandı. Peki, sahabe efendilerimiz de durum nasıldı? İşte sizler için birkaç misal:

 HAZRETİ EBUBEKİR (RADIYALLAHU NAH)IN ALLAH KORKUSU
   Ehli sünnete göre Hazreti Ebubekir (Radıyallahu anh) peygamberlerden sonra bütün insanların en hayırlısıdır. Cennetlik olduğu kesindir. Onu bizzat Resulüllah cennet ile müjdelemiş, hatta cennetlik bir topluluğun başı olacağını haber vermiş ve cennetin bütün kapılarından çağırılacağını müjdelemiştir. Ayrıca şöyle buyurmuştur: “Ümmetimden ilk önce Ebu Bekir cennete girecektir.”
   Evet fazileti saymakla bitmez… Bütün bunlara rağmen o şöyle derdi: “Keşke kesilen bir ağaç olsaydım.” Bazen: “Ne olaydı hayvanların yiyeceği bir ot olsaydım.” Bazen de: “Bir müminin bedenindeki kıl olsaydım” derdi.

   Bir gün bir bahçeye uğradı, orada yatmakta olan bir hayvanı görünce içini çekerek şöyle dedi: “Sen ne kadar rahatsın; yiyorsun, içiyorsun, ağaçların gölgesinde dolaşıyorsun. Ahirette de hesaba çekilmeyeceksin. Ne olaydı, Ebu Bekir’de senin gibi olsaydı”.

   Hazreti Ebu Bekir (Radıyallahu anh) Resulullah’a laf atan kafirlere cevap verince, Resulüllah Efendimiz olduğu yerden kalkıp gitmişti. Sebebini sorunca: “Sen cevap verinceye kadar melekler karşılık veriyordu” buyurdu. Bu hadiseden sonra Hazreti Ebubekir’in vefat edinceye kadar ağzında taş taşıdığı rivayet edilir.

HAZRETİ ÖMER (RADIYALLAHU ANH)
   Hazreti Ömer’de bazen: “Keşke anam beni doğurmasaydı” derdi. Onlar bu sözü isyan için değil, hesabın zor olacağını bildiklerinden söylerlerdi.

   Bir gün bir iş ile uğraşırken adamın biri geldi ve “falan adam bana zulmetti, siz ondan benim hakkımı alınız.” Dedi. Hazreti Ömer adam hafiften bir kırbaç vurdu ve: “Ben bu işler uğraşırken gelmezsin, başka işlerle meşgul iken gelip karşılık almamı istersin.” Dedi. Adam çekip gitti ama Hazreti Ömer bu, davranışı kendine yakıştıramadı. Bir adam gönderdi ve adamı çağırttı. Kırbacı ona vererek: “Benden hakkını al” dedi. O kişi “Ben Allah için seni affettim.” Dedi. Hazreti Ömer (Radıyallahu anh) eve geldi. İki rekat namaz kıldı sonra kendi kendine hitab ederek şöyle demeye başladı: “Ey Ömer, sen alçaktın, Allah seni yükseltti, sen yolunu şaşırmıştın, Allah sana doğru yolu gösterdi, sen değersiz biriydin, Allah sana değer ve şeref verdi. Sonra seni halkın başına emir yaptı. Şimdi biri gelerek kendisine yapılan zulmün karşılığını almak için senden yardım istiyor, sen de ona vuruyorsun. Yarın kıyamet günü Rabbine ne cevap vereceksin.” Uzun bir müddet kendini böylece hesaba çekip kınadı.

   Sabah namazında çoğu kere Kehf ve Taha vs. gibi uzun sureleri okur ve ağlardı. Arkalardaki saflara kadar ağlama sesi ulaşırdı. Bir gün sabah namazında Yusuf suresini okuyordu: “Ben büyük kederimi ve hüznümü ancak Allah’a şikayet ediyorum.” (Yusuf 86) ayetine ulaşınca ağlaya ağlaya sesi kısıldı. Bazen teheccüd namazında ağlamaktan yere yığılır ve hastalanırdı.

   Ensardan bir sahabe teheccüd namazı kıldıktan sonra oturup hüngür hüngür ağlamış ve: “Cehennemin ateşinden Allah’a sığınırım” diye dua etmişti. Peygamberimiz o sahabeye: “Sen bu gün melekleri bile ağlattın” buyurmuştu.
   Hazreti İbni Ömer (Radıyallahu anh)’ın Allah korkusundan ağlaya ağlaya gözleri görmez olmuştu.

   Abdullah bin Revaha (Radıyallahu Anh) bir gün ağlıyordu. Hanımının ne için ağladığını sorması üzerine: Ben şunun için ağlıyorum ki, cehennemin üzerinden mutlaka geçilecektir. Bilmiyorum ki, geçip kurtulacak mıyım yoksa orada mı kalacağım.”

   Hazreti Fudayl (Rahmetullahi aleyh9 buyuruyor ki: “Allah korkusu bütün hayırlara öncülük eder.”

   Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyuruyor ki: “Bir gözden Allah korkusundan dolayı sineğin başı kadar da olsa, bir yaş çıkar yüze doğru akarsa Allah’u Teâlâ o yüzü Cehenneme haram kılar.”

   Hazreti Ömer (Radıyallahu anh) buyuruyor ki: Eğer kıyamet günü ‘Bir kişiden başka herkesi cehenneme atın’ diye ilan edilse, o kişinin muhakkak ben olacağımı Allah’ın rahmetinden ümid ederim. Eğer ‘Bir kişiden başka herkesi cennete koyun’ diye ilan edilse, amellerimden dolayı yoksa o kişi ben miyim? diye korkarım.

HAZRETİ İBNİ ABBAS (RADIYALLAHU ANH) NASİHATİ
   İbn- Abbas (Radıyallahu anh) Allah korkusundan o kadar ağlardı ki gözyaşları yüzünde iz bırakmıştı. Vehb bin Münebbih  (Rahmetullahi aleyh) diyor ki: Gözleri görmez olduktan  sonra ben onu elinden tutup götürüyordum. (Bir gün) Mescid-i Haram’a gitti. Oraya vardığımızda bir topluluğun arasından kavgaya benzer sesler geliyordu. “Beni onların yanına götür.” Dedi. Götürdüm. Oraya varınca selam verdi, oradakiler oturmasını istedilerse de kabul etmedi ve şöyle buyurdu: “Bilmez misiniz ki, Allah’ın seçkin kulları, Allah korkusunun kendisini susturduğu kimselerdir. Halbuki onlar ne konuşmaktan acizdirler, ne de dilsizdirler. Aksine onlar konuşabilirler, konuşmasını en güzel şekilde becerenler ve anlayışlı insanlardır. Ancak Allah’ın büyüklüğünü hatırlamak anların akıllarını başlarından almış, bu yüzden gönülleri yaralanmış ve dilleri susmuştur. Bu hallerinde onlara sebat nasip olduğu zaman iyi işlerde acele ederler. Siz onlardan neden uzakta kaldınız?” Vehb (Rahmetullahi aleyh) diyor ki: “Bu konuşmadan sonra iki kişinin bir araya gelip konuştuğunu görmedim.”

www.ihvanlar.net

PAYLAŞ