Cuma Hutbesi: Alimlerin önemi

İSLAMDA İLME VE ÂLİME VERİLEN ÖNEM

قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ 

          Muhterem Müslümanlar!

 Fertlerin ve toplumların maddi manevi alanda yükselmeleri ve ilerlemelerini sağlayan unsurların başında ilim gelmektedir. Şüphesiz ilim her medeniyette var olmuş ve her medeniyet için önemli olmuştur. Yüce dinimiz İslam, eğitime, okumaya ve öğrenmeye çok büyük önem vererek;  İlim ve eğitimi ibadet kabul etmiştir. Peygamber Efendimiz (sav) de:  “İlim tahsil etmek, Allah katında nafile olarak kılınan namazdan, tutulan oruçtan ve yapılan hac’dan daha hayırlıdır”[1]  buyurarak bizleri her türlü ilmi tahsil etmeye teşvik etmiştir.

        Değerli Müminler!

Cenab-ı Allah Kur ‘an-ı Kerim’de:“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”[2]   “Allah içinizden iman edenlerle, ilme nail olanların derecelerini yükseltir.”[3]“Kulları içinde Allah‘tan gerektiği şekilde ancak ilim sahipleri korkar.”[4] gibi ayet-i celilelerle ilim sahiplerini diğer insanlara karşı yüceltmiş, “Sakın cahillerden olma!”[5] ve “Cahillerden yüz çevir!”[6] ayetleriyle de cehaleti ve bilgisizliği yermiştir.

 Muhterem Müminler!

Peygamber Efendimiz (sav) de hadis-i şeriflerinde     “İlim öğrenmek için gayret sarf etmek, kadın – erkek her Müslüman’a farzdır.”[7]  “Âlimler peygamberlerin mirasçılarıdır”,[8]  “Allah beni muallim (öğretmen) olarak gönderdi”[9] buyurarak ilim öğrenmenin, alimlerin önemini ve bizatihi kendisini de aynı zamanda bir öğretmen olarak nitelendirdiğini görmekteyiz.

Bu doğrultuda Hz. Peygamber (sav)’in ilme ve âlime verdiği önem günlük uygulamalarında da çok açık bir şekilde görülmektedir. Nitekim, Medine’ye hicretinden hemen sonra yaptırdığı Mescidi Nebi’nin bir bölümünde Suffa adıyla bir ‘okul’ tesis etmesi, Bedir savaşındaki esirleri, on Müslüman çocuğa okuma-yazma öğretmesi şartıyla serbest bırakması, O’nun eğitime ve eğitimciye verdiği önemi göstermiş ve bu uygulaması, o tarihe kadar hiçbir savaşta görülmemiş bir kurtuluş fidyesi olmuştur.

       Aziz Cemaat!

Böylesi bir peygamberin ümmeti olmayı en büyük onur sayan ecdadımız da ilme ve âlime büyük önem vermiştir. Hz. Peygamber’in asırlar öncesinde övmüş olduğu Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethi esnasında kendisine gelen tebrik çiçeklerini “O benim hocamdır” diyerek,  hocası Akşamseddin’e yönlendirmiştir. Zira ‘fetih’in gerçek sahipleri, Fatihleri yetiştiren hocalar ve öğretmenlerdir. Yıllar sonra Fatih’in torunu olan Yavuz Sultan Selim ise hocası İbn Kemal’in atının ayağından kaftanına sıçrayan çamuru “süs” ve “şeref” olarak kabul etmiş, vefatından sonra bu kaftanın sandukasının üzerine örtülmesini emretmiştir.

        Muhterem Müminler!

Anneler ve babalar çocuklarını dünyaya getirir. Alimler ise, o çocukları dünyada yüce makamlara taşırlar.  Marifet iltifata tabidir. Bizler âlimlerimize  gereken saygıyı gösterip, değer vermeliyiz ki onlar da ilim ve irfanlarıyla topluma ışık tutabilsinler. Çocuklarımıza, gençlerimize, alimlerimize karşı sevgi ve saygı göstermeleri gerektiğini kavratmalıyız, anne ve babasına nasıl saygı gösterip itaat etmesi gerekiyorsa hocalarına da öylece saygı gösterip itaat etmesi gerektiğini öğretmeliyiz. Hazreti Ali (ra)’ın “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” sözünü onlara benimsetmeliyiz.


[1] Camiu’s Sağır, 2/45.

[2] Zümer, 9.

[3] Mücadele, 11.

[4] Fâtır, 29.

[5] Enam, 35.

[6] Araf, 199.

[7] et-Tergîb ve’t-terhîb, 1/96.

[8]  Buharî, İlim 10.

[9] İbn-i Mace, Mukaddime, 229.

PAYLAŞ