Çiftçiler topladıkları her yirmi kasa ürün için bir kasa öşür mü verir?
Çiftçiler sulama biçimlerine göre her on kasa veya her yirmi kasa için bir kasa öşür vermek zorundadırlar.
Toprak ürünleri aşikâre mallar sınıfına girmektedir ve bu ürünlerden öşür adıyla zekât alınmaktadır.
Öşür kelimesi Arapça olup onda bir demektir. Sebze, meyve, tahıl gibi zirai mahsullerden alınan zekât miktarının alemi yani özel ismi olmuştur.
Öşür, zekâttan farklı bir kavram olmayıp zekâtın bir çeşididir. Öşür, toprak ürünlerinin zekâtının özel adıdır.
Zekâtta aranan bazı şartlar, öşürde aranmaz. Mesela öşürde arazi sahibinin akıllı olması, baliğ olması, zengin olması gibi şartlar yoktur. Yıllanma (üzerinden bir yıl geçme) şartı zekâtta aranırken, öşürde aranmaz. Zekât senede bir defa verilirken, öşürde böyle bir sayı yoktur. Yılda kaç defa ürün alınırsa, o kadar öşür verilir. Borç zekât hesaplanmasında düşülürken, öşürde böyle bir etkiye sahip değildir. Bir kimse borçlu da olsa arazisinden elde ettiği üründen öşür verecektir.
Bugünkü uygulama, İslâmi bir uygulama olmadığı için öşür müessesesi yoktur. Aslında öşrü devlet, İslâm devleti toplar. Öşür devlet tarafından toplanmayınca, bugün olduğu gibi, arazi sahibinin fukaraya hakkını vermesi gerekir.1 Öşrü alan bir devlet yok diye Müslüman fukaranın hakkını ihmal etmemelidir. Çünkü Cenab-ı Hak:
“Çardaklı ve çardaksız bağları inşa eden ALLAH’tır. Tatları çeşitli ekin ve hurmaları, zeytin ve narı birbirine benzer ve benzemez şekilde yaratan O’dur. Ürün verdiği zaman ürününden yiyin. Devşirildiği ve biçildiği gün de hakkını verin”2 buyurarak öşrü emretmektedir.
Öşür, çıkan üründen farz olur. Bu nedenle öşür toprağından herhangi bir ürün alınamazsa, öşür vermek de gerekmez. Ayrıca araziyi ekip biçmek; gelir ve ürün elde etmek, büyüme gibi amaçlar için yapılmalıdır. Bu nedenle kendiliğinden biten, üremesi için gayret edilmeyen ot, meşe, kavak vb. şeylerden öşür verilmesi gerekmez. Fakat bunlar satılıp gelir elde ediliyorsa, ticari mallar gibi zekâta tabi olur.
Toprak ürünlerinde nisap şartı bulunmamaktadır. Bu sebeple az olsa da, çok olsa da buğday, arpa, pirinç, darı, karpuz, salatalık, patlıcan, yonca, şeker kamışı gibi öşür arazisi ürünlerinden öşür adıyla hisse alınır.
Toprak ürünlerinin üzerinden bir yıl geçme şartı (havl) yoktur. Bir sene içinde kaç defa ürün alınırsa, her defasında aynı oranda zekât verilmesi gerekir.
Toprak ürünlerinin zekâtı, toprağın sulama tekniğine ve emek harcanıp harcanmadığına göre belirlenmektedir. Dinimiz fakir ve yoksulu koruduğu gibi, emek ve mal sahibini de korur.
Bir öşür arazisi yağmur, çay veya ırmak sularıyla sulanırsa onda bir; dolap, su motoru, satın alınacak su ile bütün yıl veya yılın yarısından çok sulanırsa yirmide bir oranında “öşür” adı ile zekâta tabi olur.
Eğer arazi hem yağmur veya nehir sularıyla hem de dolap vb. gibi emekle elde edilen su ile sulanıyorsa, hangisi ile daha çok sulanmış ise ona itibar edilir.
Buradaki asıl nokta, aynı Saime hayvanlarda olduğu gibi toplumun ortak menfaatinden faydalanma meselesidir. Nasıl ki Saime hayvanlar, ahırda beslenen alufe hayvanlardan farklı olarak zekâta tabi ise, yağmur, akarsu vb. yollarla sulanan bir arazi de emek harcayarak kendi imkânları ile sulanan araziden farkı bir zekât oranına tabidir. Çünkü biri, herkesin ortak kullanımında olan sudan masrafsız faydalanıyor ve böylece toplumun (fakirin) hakkı o arazinin ürünlerine isabet etmektedir. Diğeri ise yine böyle herkesin ortak kullanımı olan sudan masraf harcayarak faydalandığı için zekât oranı yarıya düşmektedir.
Tohum, gübre ve işçi ücreti gibi masraflar dikkate alınmaz; öşür, masraflar çıkarılmadan önce tespit edilip ayrılır. Çünkü özellikle sulamaya dayalı tarım ürünlerinde öşrün yarısı (yirmide bir) alınacağı için miktardaki bu indirim, masrafların bir bölümünü veya tamamını karşılayabilir.
Bazı kimselerin iddia ettiği gibi, gübreleme, mazot vs. gibi masraflar bugün sulama masraflarından daha fazla kalem tuttuğu için bu masrafların da öşürden düşülmesi gerektiği düşüncesi doğru değildir. Fıkıh kitaplarımızda bu masrafların su hükmünde olduğuna dair hiçbir ibare bulunmamaktadır.
Kaldı ki sözü edilen bu masraflar öşürden düşülmez ama harcama olarak zekât hesabından düşülmektedir.
Öşür tahıl ürünlerinde harman vaktinde, meyvelerde ise toplandıktan sonra verilir.
Öşür, ürünler tamamen yetişip elde edildiği zaman alınır, bundan evvel alınmaz. Hatta daha bitmemiş olan mahsullerin ve belirmemiş olan meyvelerin öşürlerini vermek caiz değildir. Fakat bunlar bittiği ve belirdiği takdirde sahipleri dilerse öşürlerini verebilirler.
Öşür kendisi ve para ile de ödenir. Burada önemli olan fakirin menfaatidir.
dipnot
(1) El-Fetava’l-Hindiyye, 2/240
(2) En’am Sûresi: 141
Mehmet Talu Hocaefendi