Sadaka ve Sadaka-i Cariye Nedir? Faziletleri Nelerdir?
Cömertlik, Kur’ân-ı Kerîm’de, mü’minlerin başta gelen hasletlerinden biri olarak önemle vurgulanmış, buna mukabil cimrilikten de, ciddî şekilde sakındırılmıştır. Konunun önemini vurgulayan âyet-i kerîmelerden birinin hitâbı şöyledir: “(Aşırı cimrilikten dolayı) elini boynuna bağlanmış (gibi sıkı) yapma, (eline geçeni saçıp savurarak) onu tam bir açışla da yayma ki, sonra kınanmış ve pişman bir âciz olursun.”[1]
Sadaka mefhumu lügavî yönden, zekât gibi farz bir ibâdeti de içine alan geniş bir mefhumdur. Meşrû yoldan ele geçen malı sarf etmekten, nezretmeye bağlı şekilde vücûb mükellefiyeti ile ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaya; yemin keffâreti olarak verilmekten, ölen akrabaların rûhuna hediye etmek üzere verilmeye; dinî birtakım yasakların karşılığının maddî olarak ödenmesinden, kazalardan, belâlardan ve şerlerden muhafaza için aktarılmaya; buluntu malın ihtiyaç sahiplerine intikal ettirilmesinden, her türlü niyetle nafile olarak ulaştırılmaya kadar bütün fiilleri kapsar.
Sadakanın, ihtiyaç sahiplerini gözetmenin yanında, ilmî müesseseleri, mescidleri ve hayır kurumlarını desteklemeye yönelik verilmesi de fazîletli işlerdendir.
Sadakanın Mânevî Husûsiyeti
Merhûm Ömer Nasûhi Bilmen Hoca Efendi sadakanın mânevî husûsiyetini zekâtı da söz konusu ederek şöyle özetlemiştir: “Zekâtın meşrû kılınmasındaki hikmet pek önemlidir, herkese göre açık ve meydandadır da denilebilir. Bir hadîs-i şerîfte şöyle buyurulmuştur: “Mallarınızı zekâtla koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz, bela dalgalarını da dua ve yalvarışla karşılayınız.”[2] İşte zekât sayesinde mallar korunmuş oluyor. Sadakalar da, maddî ve manevî hastalıklar için birer ilaç yerine geçiyor.
Doğrusu zekât ve sadaka verenlerin mallarında ve canlarında bir feyiz ve bereket, bir sağlık ve afiyet yüz gösterir. Bunun çok üstünde olarak da, kendileri, Allah Te‘âlâ’nın rızasını kazanıp nice mânevî mükâfatlara kavuşur ve nice manevî tehlikelerden kurtulurlar.[3]
Ölümden Sonra da Hâneye Yazılan Sevaplar
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ilmî müesseseleri desteklemenin fazîletini: “İnsan öldüğü zaman üç şey hariç ameli kesilir: Sadaka-i Câriye, kendisinden faydalanılan ilim, kendisini hayırla yâd ettiren sâlih evlat.”[4] hadîs-i şerîfiyle beyân etmiştir. Buna göre; faydalı ilmin devamını sağlamak üzere ilmî müesseseleri Sadaka-i Câriye (sürekli, kalıcı hayır) ile destekleyenler, okuyan talebelerin ecrine ortak olacakları gibi, onların da hoca olup hayatları boyunca okutacakları talebelerin ecrinden de hissedâr olacak ve kıyamete dek teselsül edecek ilmî faaliyetlerden nasipdâr olacaklardır inşallâh.
Sadaka, Nimetlerin Şükrünü Edâ Etmeye Vesiledir
Sadakanın bir başka yönü de, elde edilen maddî nimetler başta olmak üzere, her türlü nimetin şükrünü eda etmeye vasıta olmasıdır. Kişi, çocuk sahibi olduğunda akîka kesmekle beraber, çocuğun kesilen saçının ağırlığı miktarınca sadaka verir. Bu, o şahsın, kendisine bahşedilen çocuk nimetine karşılık şükrünü edâ etmesinin bir yoludur. Mü’minler, bu anlayış doğrultusunda karşılaştıkları hayırlı işlere şükür niyetiyle, olumsuz durumlara karşılık ise âlemlerin Rabbi’ne sığınma niyetiyle sadaka verirler. Öyle ki, yağmur duâsı talep edilmeden önce de sadaka verilmesi tavsiye olunmuş, Peygamber Efendimiz (Salllâllâhu Aleyhi ve Sellem) güneş ve ay tutulması esnasında da sadaka verilmesini öğütlemiştir.
Sadaka, Ahlâkî Yönden Arındırıcıdır
Sırf Allah Te‘âlâ’nın rızâsını gözeterek gerçekleştirilen ameller, kişinin ahlâkına sirayet eder. Sadaka, cömertlik gibi üstün bir ahlâkî hasletin vesilesidir. Sadaka vermeyi ve ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunmayı, ilmî ve hayrî müesseseleri desteklemeyi âdet hâline getirenler, ahlâkî zaaflarından arınacak ve bu noktada eksik oldukları yönleri tahkim edeceklerdir.
Dipnotlar
[1] İsrâ Sûresi:29
[2] Deylemî, Müsnedi Firdevs, 2/206, No:2480; Heysemî, Mecma‘u’z-Zevâid, 3/63
[3] Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihâli, (Sad. İsmailağa Fıkıh Kurulu), İstanbul, 2015, Yasin Yayınevi, s.217.
[4] Müslim, Vasiyyet:3