Gaflet Nedir? Gafil olanları bekleyen şey nedir?
Yüce Allah buyuruyor:
Rabbini içinden yalvararak, ürpererek ve yüksek olmayan (hafif) bir sesle sabah, akşam (sürekli) zikret, gâfillerden olma! (A’râf – 205)
Maddi ve mânevî olmak üzere iki çeşit gaflet vardır;
Maddi gaflet: Aşırı düşünce, stres, evham, korku, gerilim ve bunalım gibi nedenlerle beyinsel yorgunluktan kaynaklanan dalgınlığa maddi gaflet denir.
Mânevî gaflet: Ölümü, âhireti unutup aşırı derecede dünyaya dalmaya
ve Allah’ı unutup ibâdetlerden kopmaya da mânevî gaflet denir.
İster maddi ve ister mânevî olsun, gafletin her çeşidi zararlıdır. Çünkü her çeşit gaflet, sonuçta felâketle noktalanabilir. Örneğin, direksiyon başın252 daki sürücünün bir anlık gafleti felâketle sonuçlanabildiği gibi, Allah’ı unutup günahlara dalan ve ibâdetlerden kopan gâfiller de, ölüm meleği Azrâil’e hazırlıksız yakalanabilir ve âhiretleri felâkete dönüşebilir.
İşte bu nedenle Yüce Allah “Gâfillerden olma!” diye uyarıyor ve gâfillerden olmamak için de “Rabbini içinden yalvararak, ürpererek ve yüksek olmayan (hafif) bir sesle sabah, akşam (sürekli) zikret” buyuruyor.
Ölüm meleği Azrâil’e hazırlıksız yakalanmamak ve âhiret âlemine günahkâr bir kul olarak gitmemek için Yüce Rabbimize samimiyetle yalvarıp dua edelim ve O’nun sonsuz, sınırsız kudreti karşısında kalplerimiz ürpererek, hafif sesle (bağırıp çağırmadan) sabah-akşam Yüce Rabbimizi analım ve Allah’ı unutan gâfillerden olmayalım!
Gerçek zikir, Allah’ı anmak, hatırlamak ve unutmamak demektir. Bu nedenle
dilimiz ve kalbimizle “Allah Allah” ve “Lâ ilâhe illâllah” diye zikrederken, Yüce Allah’ın emir ve yasaklarını da hatırlayalım, dinin direği olan namazı düzenli bir şekilde kılalım ve günahlardan titizlikle kaçınalım.
Aksi halde;
Yüce Allah buyuruyor:
(Sakın!) Allah’ı unutan ve bu nedenle Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu (gâfil) kimselerden olmayın! Çünkü onlar yoldan çıkan (fâsık) lardır. (Haşr – 19)
Fiziksel açıdan en güzel şekilde yaratılan, akıl duygusu ile bilinçlendirilen ve sadece Allah’a kulluk yapması için yaratılan insan, yaradılış amacının dışına çıkıp Allah’ı unutur ve kulluk görevini yerine getirmezse, dengeleri bozulup karaya vuran balıklar gibi, doğal dengeleri bozulup kimliğini unutur ve gaflet bataklığında boğulur.
Yüce Allah buyuruyor:
Kim Rahman’ (olan Allah’) ı anmaktan kör (gâfil) olursa, biz ona yanından hiç ayrılmayan bir şeytanı musallat (başına belâ) ederiz. Kuşkusuz onlar (şeytanlar) onları yoldan çıkarırlar ama, onlar kendilerinin doğru yolda olduğunu sanırlar. (Zuhruf – 36 – 37)
İlâhi emirler doğrultusunda yaşayıp, haramlardan sakınan ve Allah’ın zikri ile nurlu, zinde olan gönüllere şeytanlar yaklaşamaz ve vesvese verip onları yoldan çıkaramaz. Ancak kimin kalp gözü kör ve Allah’ı anmaktan gönlü gâfil olursa, Yüce Allah o kimseye yanından hiç ayrılmayan bir şeytanı musallat yani başına belâ eder.
Kurtlar sisli havayı sevdiği gibi, şeytanlar da gafletten kararan ve mânevî açıdan ölü (duyarsız) hale gelen gönülleri sevdiği için o tür gönüllere yerleşir ve başlarına belâ kesilir.
İşte şeytan, Allah’ı unutup yaradılış amacının dışına çıkan ve gaflet bataklıklarında kimliğini yitiren günahkârların kalbine sürekli vesvese verip aldatır ve zamanla onların üzerinde egemen olur.
Dinsiz, dengesiz bir yaşamın kurbanı ve şeytanın oyuncağı olan gâfiller,
alınları secde görmediği ve her çeşit günahları açıkça işledikleri halde, Ne yazık ki, kendilerini ilerici, çağdaş sanır, doğru yolda olduğunu savunur ve bu sapık görüşlerini egemen oldukları toplumlara zorla ve zorbalıkla kabul ettirmeye çalışırlar.
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
Gâfillerin yanında Allah’ı ananlar, kuru ağaçların yanında, yemyeşil
ağaçlar gibidir. (Beyhâkî)
İlk müslüman olan sahabelerle, Mekke’nin fethinden sonra müslüman olan sahabeler arasında bile büyük farklılıklar olduğu gibi, Allah’ı unutup günahlara dalan ve yollarda yarı çıplak dolaşan gâfillerin arasında Allah’ı anıp günahlardan sakınan müslümanlar da kuşkusuz farklı konumdadır.
www.ihvanlar.net – Ahmet Tomor Hocaefendi