Din İstismarının en büyük sebebi: Toplumsal cehalet
Kainatta her şey sebep- sonuç ilişkisi bağlamında deveran ediyor. Sebepler sonuçları doğuruyor ve toplumlar da sebeplerini hazırladıkları sonuçlara katlanmak zorunda kalıyorlar. Maruz kaldığımız sıkıntıların sadece sonuç aşamasına takılmak doğru bir tavır değil elbette.
Bu sıkıntıları doğuran sebepler üzerinde düşünmemiz benzer sıkıntıları getirecek sebeplerden uzak durmamızı sağlar. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim çoktan helak olup tarihin çöp sepetini boylamış kavim ve insanları hikaye buyurur bizlere. İbret almamız ve benzeri günahlara düşmememiz için.
Hemen belirtelim ki ibret almak da bir ilim işidir. Kişi cahil olursa sonuçlara katlanmak ve sonuçları konuşmaktan öteye geçemez. Zira ibret almak sebebi kavramaya bağlı bir iştir. Kur’an-ı Hakim verdiği misaller ve anlattığı kıssalar için “Muhakkak ki bunda basiret sahipleri için ibret vardır”[1] buyurur.
Ve bu misalleri ancak ve ancak alimlerin düşünüp idrak edebileceğine vurgu yapar.[2] Cahil insan, başına gelen musibetin sebebini düşünmekten yoksun olduğu için ibret de alamaz. O, olan bitene karşı seyirci kalmak ve dedikodu yapmaktan başka çaresi olmayan bir zavallıdır aslında. İslam’ın ilk emrinin her şeyden önce “okumak” olmasının hikmetlerinden biri de bu olsa gerek.
Hilafetin ilga edilip İslam’ın izzeti ve kudretinin bu topraklardan silindiği günden beri “istismar” belasıyla karşı karşıya kaldı Müslümanlar. Çünkü ortada beşer planında sahipsiz bırakılmış bir İslam ile alfabesinden giyim kuşamına varıncaya kadar her şeyi ama her şeyi değiştirilen cahil bir kesim vardı.
Dini yaşamaya çalışmalarındaki temiz gayretleri ve Allah (azze ve celle)’a karşı hüsn-ü niyetlerine denilecek bir şey yoktu elbette. Ancak her şey bununla bitmiyordu. Bir dereceye kadar herkesin “İlim” sahibi olması ve dinini şuurla yaşaması gerektiği şeklinde bir başka gerçekte vardı İslam’da. İşin bu tarafı ihmal edilince ortaya adeta dalga geçilen bir toplum, istismar edilen din ve saf duygular çıkıverdi.
İslam adına son günlerde gündemi meşgul eden farklı anlayış ve fırkalar da bu cehaletin, bu sahipsizliğin bir eseridir.
Kadınlarla ihtilat edip şeyhlik taslayan şarlatanlar, her türlü haltı işleyip “bu işler manevi işler” diyen yüzsüzler, Anadolu’nun saf ve temiz teyzelerinin dini duygularını istismar eden ahlaksızlar, her yerinden cahillik damladığı halde mehdilik iddiasında bulunan sahtekârlar, kurduğu her cümle baştan başa ilim cinayetleriyle dolu olduğu halde İslam adına ahkâm kesen din bezirganları, bizi bin dört yüz yıllık birikimi çöpe atan bir din anlayışına davet eden kösele suratlılar…
Bütün bunlar dinin sahipsizliği ve toplumun cehaletinden beslenerek palazlanan akım ve şahıslardr. Bu sahipsizlik, umursamazlık, cehalet, dünyevileşme ve yozlaşma devam ettiği sürece bunların ardı arkası kesilmeyecektir. Kısacası bir toplumda cehalet varsa orada din istismarı olacaktır.
Ve de olmaktadır.
ÖMER FARUK KORKMAZ
———————————–
[1] Âl-i İmran, 13 vb.
[2] Ankebût, 43