AHMED B. HANBEL TASAVVUF KARŞITI MIYDI?
Soru: Okuduğum bir eser var şu an. Eser “et-Tarîkatu’n-Nakşibendiyye” isimli bir eser. Nakşi tarikatı hakkında bilgi verdiğini zannederek almıştım bu eseri. Okumaya başlayınca tam tersine tenkit ettiğini gördüm. Bu eseri okurken belki bir çok nokta kafama takıldı ancak en çok takılan nokta da sûfilerin İmam Ahmed’i tasavvuf yanlısı olarak gördüklerini zikrederek bunu eleştirmesiydi. Sûfilerin böyle bir iddiası var mı hocam? Veya İmam Ahmed’den tasavvuf yanlısı olduğuna dair somut deliller var mı? Cevabınıza karşı çok müteşekkir olacağım.
Cevap: Bahsini yaptığınız tarzda eserler mevcut maalesef. Ahmed b. Hanbel (rahimehullah) gibi zühd ve takvanın zirvesini yaşamış ve sufilerin örnek şahsiyetlerinden sayılan bir zatı, kendilerini onun mezhebine nispet ederek sahiplenenler onu bir tasavvuf düşmanı olarak gösterme noktasında özel bir gayret sarf ediyorlar. Abdülkadir Geylânî gibi İbn Teymiye’nin “insanların en büyüklerindendir” dediği[1] büyük velinin “Allah (azze ve celle) ’ın tüm dostları Ahmed b. Hanbel’in itikadı üzeredir” dediği o büyük imamı tek kelimeyle istismar ediyorlar.
İbn Kayyim gibi imam olarak telakki ettikleri zatın dahi tasavvufu destekleyen sözlerini kırparak eserini basanların İmam Ahmed gibi bir değeri istismar etmeleri hiç de şaşırtıcı değil elbette. Ne var ki ortada mızrağın çuvala sığmaması gibi bir durum da yok değil.
İmam eş-Şafii’nin kendisini zühtte ve vera’da imam olarak tavsif ettiği[2] bu büyük imamı mazisi bir iki asra dayanan bir hareketin bânîsi göstermek ne kadar inandırıcı olabilir? Son derece tebcil ettikleri İbn Teymiye dahi “Sûfiyye” kelimesinin ilk üç tabakada meşhur olmadığını ancak daha sonraki asırlarda bazı imamların bunu kullandıklarını söyleyerek İmam Ahmed’i de bunların içerisinde sayarken[3] tasavvuf ve sufiliğin bidat olduğunu savunmak kimi ikna eder ki?
İmam Ahmed’in tasavvuf karşıtı olmadığını ispat etmek beyhude bir çaba olacaktır. Zira onun hayatı, siresi, sözleri ve duruşu ortadayken, sufiliğin o zamanki şekliyle iç içe bir hayat yaşamışken kendi döneminden sonraki tasavvuf esaslarına dair sözü olmamasından hareketle onu sufi düşmanı olarak sunmak tam bir eblehlik olur.
Bu kıyasa göre, İmam Ahmed’in, döneminden sonra tezahür etmiş hadis ıstılahları ve fıkhî terimlere dair sözü olmaması onun hadis imamı veya fakih olmamasını iktiza edecektir. Böyle bir şey iddia edilebilir mi?
Ez cümle, İmam Ahmed (rahimehullah) yaşantısı itibarıyla sûfîlikle iç içe yaşamış, Ebu Nuaym’ın Hilyetu’l-Evliya’sı gibi sûfîlerin teracim kitaplarında yer almış[4] bir büyük imamdır. Bu güne dek tertemiz bir senetle intikal etmiş ve Müslümana itikadında yakin, amelinde yüsr sağlayan tasavvufu farklı evrelerindeki usul değişiklikleri ile “dün başkaydı, bugün başka” şeklinde bir ayrıma tabi tutmak da insafla bağdaşır bir tutum değildir. Esasında bu anlayış, top yekün karşı olunan bir şeye geçmiş zamandaki halini kabul ediyormuş gibi görünerek saldırmak niyetini taşımaktadır.
Bunu söylerken, tarihin muhtelif dönemlerinde ve günümüzde ortaya çıkmış sapkın tasavvuf ekollerini de tebrie edecek değiliz elbette. Ancak, su-i misali misal kılarak bu muazzam yapının tamamını tenkit hedefi yapmak, içinde çürük olanlar var diye koca bir kasayı çöpe atmak ahmaklığından farksızdır. Bu meseleyi burada bırakarak okuyucuyu konu ile ilgili Abdülhafiz el-Mekkî’nin Mevkifu eimmeti’l- Hareketi’s- Selefiyye mine’t-Tasavvuf’u, Es’ad el-Hatib’in Mevkifu’l-İmam Ahmed b. Hanbel mine’t-Tasavvuf’ u, Mustafa Alyan el-Hanbeli’nin es-Sâdetu’l-Hanâbile ve’htilâfuhum me’a’s-Selefiyyeti’l-Mu’âsıra, gibi eserlere müracaata yönlendiriyorum.
Measselame…
ÖMER FARUK KORKMAZ
——————————–
[1] İbn Teymiye, Mecmu’u’l-Fetâvâ, Mecma’u’l-Melik Fahd, Medine, VIII/369
[2] İbn Ebî Ya’lâ, Tabakâtu’l-Hanâbile, Daru’l-Ma’rife, Beyrut, I/5
[3] İbn Teymiye, Risâletun fi’s-Sûfiyyeti ve’l-Fukarâ, Yayınevi, Tarih: Yok, s. 1
[4] Ebu Nuaym, Hilyetu’l-Evliyâ, IX/161