İmam-ı Azam Ebu Hanife Tevessülü kabul etmiyor muydu?
Tevessülün (vesile, aracı koymak) hakkındaki sahih delilleri sizlere sıralıyoruz. Çok etkili oluyor Elhamdülillah. İnkarcıların kaçacağı delik kalmıyor. BURADAN BAKABİLİRSİNİZ
Bu inkarcılar İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin bir sözünü çarpıtarak kendilerine sözde delil yapıyorlar.
Ebu Hanife İmam-ı Azam Hazretleri “Hakkı için” yapılan duanın mekruh olduğunu söyler. (Fetevay-ı hindiye c. 5, s. 318)
İmam-ı Azam Ebu Hanife “hakkı için istemenin” mekruh olduğunu söylemiştir. Ancak Ebu Hanife Hazretleri’nin bunun söylemekten maksadı Mutezile’nin önünü kesmek için sedd-i zerîa kabilindendir. Ebu Hanife “Hakkı için” diyerek duayı mekruh görmüş, “hürmetine, hatırına” gibi tevesülü inkar etmemiştir. Bu tür tevessülü inkar ettiğine dair Hanefi âlimlerinden hiçbir nakil yoktur.
NEDEN HAKKI İÇİN MEKRUH DEDİ
Molla Ali el-Kari bu mekruhluğun hakk sözüne vaciplik (mecburiyet) manası yüklendiği takdirde olacağını, zira vaciplik veya mecburiyet manasında kimsenin, Allah (Celle Celaluhu) üzerinde hakkı olmadığını, ancak hürmet ve tazim manasında kullanıldığı takdirde bunun tevessül babından olacağını, Allah (Celle Celaluhu)nün, “O’na varmaya vesile arayın” (Maide 35) ve bunu el-Hısnü’l-Hasin’de de yazdığına göre, duanın adaplarından kabul edildiğimi söylüyor. (Aliyyü’l Kari, Fethu’l Babi’l-İnaye, III, 30)
Hindistan’ın büyük alimlerinden Mevlana Muhammed Fadlurresul (Rahimehullah) Molla Aliyyü’l-Kari’nin bu mesele hakkındaki görüşünü naklettikten sonra diyor ki: “Ben derim ki, Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) duasında “Ya Rabbi, senden isteyip de verdiklerinin hakkı için, senden istiyorum” derdi. Buradaki hak kelimesinden murad, hürmettir. Yahut, rahmet gereğince ona vaad olunan haktır. Yani bihakkın demenin yasaklığı anlatılmak istenirken delil olarak; zira kimsenin Allahu Teala üzerinde hakkı yoktur demektedir. O halde bundan murad, hiç kimsenin Allahu Teala üzerinde vacip olan bir hakkı yoktur demektir.
KİMSENİN ALLAH ÜZERİNDE HAKKI YOKTUR
Peygamberimizin bu konudaki duasını buradan okuyabilirsiniz. Peygamberimiz de böyle dua ettiği halde Ebu Hanife’nin “mekruh” demesi, kimsenin Allahu Teala üzerinde hakkı olamayacağı içindir. Eğer kişi dua ederken “hakkı için” deyip bu manayı yüklüyorsa işte bu dua şekli yanlıştır. Ama “hakkı için” de dese ve buraya “hürmetine, hatırına” diye mana yüklerse bunda bir sorun yoktur.
İbni Abidin bu konuda: “Ben derim ki, bu söylenenlerin tamamı, bu lafızdan akla ilk gelen anlama muhalif ihtimallerdir. Lafzın, caiz olmayan bir manaya vehmettiriyor olması dahi, onu yasaklamak için yeterlidir. Allahu Alem, imamlarımız bu yasaklamayı bundan dolayı mutlak olarak söylemişlerdir.”
Bakın İbni Abidin “Reddü’l Muhtar” da ne diyor:
“Ben Allahu Teala’ya Nebiyy’i Kerim’i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile ehl’i taatından her muazzam makam sahibi ile ve imamımız İmam Azam ile tevessül ederek lütuf ve kereminden bu işi bana asan eylemesini, doğruyu ilham buyurmasını, kusurlarımı bağışlamasını, hatalarımı afv buyurmasını niyaz etlerim.” Diyerek İmam-ı Azam ile tevessül ediyor ibni Abidin…
İNKAR EDENLER HER YÖNDEN TAKILIYOR
Tasavvuf, tevessül, rabıta, himmet istemek hakkında şer’i ve sahih delilleri BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ… İnkarcılar bunca delile rağmen sadece akıl ve fikir yürüterek ve putlar hakkında inen ayetleri yanlış yorumlayarak batıl yola sapıyorlar. Zikredilen sahih hadisleri kabul etmiyorlar. İşlerine gelince en zayıf hadisi nakletmekten de geri durmuyorlar. Mezhepleri kabul etmiyorlar, işlerine gelince mezheplere sarılmaya çalışıyorlar…
Allahu Teala şerlerinden muhafaza eylesin.
Sizler delillerinizi bilin, ezberleyin… Cahil kalmayın.. her yerde verecek bir cevabınız olsun…
www.ihvanlar.net
(Seyyid Ali Hoşafcı Hocaefendi – Selefilik Adı Altındaki Görüşlere Selefice Cevaplar kitabından istifade edilmiştir)