Mahmud Efendi Hazretlerine Atılan İftiralara Cevaplar
Türkiye de laiklik adına zulümlerin yapıldığı o en karanlık dönemlerde büyük bir mücadele vererek Kur’an ilimlerini ayağa kaldırırken sünneti de ihya eden, sistemin bizden aldığı kılık kıyafeti tekrar geri kazandıran Mahmud Efendi hazretlerine
O ve onun gibi mücadele edenlerin gayretiyle oluşan kazanımlara ulaşan, hazıra konan kimi İngiliz menşeli (Vehhabi/selefi) kimi İsyanoğlu ve takımıyla takılan mealci ilimsiz cahiller “din” adına, Kur’an, Tevhid gibi kavramları perde yaparak saldırıyorlar.
Fiili olarak hiçbir günahını, boş işini, gafletini görmedikleri için söylemediğini “söyledi” göstererek, söylediklerini “çarpıtarak”, hastalığı ve yaşlılığı ile alay ederek, hakaret edip kendilerince değerini düşürmeye çalışıyorlar.
İşte iftiralar ve cevapları:
-“ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜM, MAHMUT DİYE GÖRÜNDÜM”
Bu sözü hiçbir zaman Mahmud Efendi hazretleri söylememiştir. Bunu iddia edenler müfteridir. Bu sözü birisi rüyada görmüş, bir hoca da kürsüden anlatmış. Bu bir akide değil, inanmak farz değil vacip değil. Anlatılması hoş olmasa da sadece bir rüya. Ve gören de anlatan da Mahmud efendi değil. Dolayısıyla bunu Mahmud Efendi söylemiş gibi insanları yönlendirmek kasıtlı bir kara propagandadır.
-CANINI ALMAK İÇİN GELEN AZRAİL’E GİT DEDİ
Bu da aynı şekilde bir başkasının gördüğü rüyadan ibarettir. Bu rüyayı Mahmud Efendi hazretleri görmemiş, böyle bir şey iddia etmemiş, anlatmamıştır. Bunu da Mahmud Efendi söylüyor gibi anlatmak, yaymaya çalışmak söylemediği bir şeyi söyledi gibi lanse etmek iftiradır, kul hakkına girmektir.
-SOHBETLERDEKİ ANLAŞILMAYAN SÖZLER
Sohbetler kitabında geçen bazı ifadeler de bilmeyenlerin zihnini karıştırmak için çarpıtılmaktadır. Daha önce uzunca izah ettiğimiz yazıya BURADAN ULŞABİLİRSİNİZ
-LÜKS VE KONFOR İÇİNDE YAŞIYOR
Mahmud efendi hazretleri bu güne kadar hiçbir zaman ev, araba veya başka bir dünyevi hacet için insanlardan temennide bulunmamıştır. Hiç kimseden “Bana para verin, arabam olsun, konforlu olsun, evim olsun büyük olsun” gibi istekleri olmadığı gibi herzaman kendisine verilen hediyeleri etrafındakilere dağıtmıştır.
İsmailağa’da caminin hemen yanı başındaki dairede günde birkaç saat istirahatin dışında bulunduğu vaki olmayıp tüm zamanını irşad faaliyetleri için geçirdiğini cümle alem bilmektedir.
Bir çok yerde kendisine verilmek istenen evleri Kur’an kursu olarak vakfetmiş, şahsına kabul etmemiştir.
Şuan bulunduğu ev de havası sağlığına iyi gelen bir konumda kendisine ikamet için sevenleri tarafından tahsis edilmiştir. Kendi odası dışında bu evin de hiçbir yerini kullanmamaktadır. Ve bu ev kalıcı değil geçicidir. Bindiği araba yine sevenleri tarafından kendisine tahsis edilen bir vasıtadır. Kendisinin değildir.
Önemli olan ise, O hiçbir zaman dünyevi isteklerde, şikayetlenmelerde bulunmamıştır.
Buna mukabil verilen hediyelerden kabul ettiği de olmuştur ki, hediyeyi kabul etmek sünnettir. Çoğunlukla da etrafındaki insanlara hediye etmiştir.
Hal böyle iken “tasavvuf mütevazi olmayı gerektiriyor, şeyhlerin altında araba var, evleri şöyle böyle” gibi bir bakış ortaya koymak art niyetli yapılan eleştirilerdir.
Bu bakış insanlara “maddi” olarak değer biçmektir ki, bu şahıslar zengin sahabeleri görseydi onlara da küfrederlerdi.
Zengin sahabeler vardı ki, tanınır bilinirlerdi. Kimse onların takvasını dünyevi varlıklarıyla ölçmezdi.
-SALTANATIN YIKILMASINDAN KORKUYORSUNUZ
Tasavvuf ve tarikata cahilane bir üslub ile hatta yaşlılık ile alay edip, hastalıkla dalga geçerek saldırıp ilmi cevap adlıkları zaman karşılık veremedikleri için hemen “siz saltanatınızın yıkılacağından korkuyorsunuz” diyerek kaçış yolu arıyorlar.
Halbuki kendi sahtekarlıkları ortaya çıkıyor, çıldırıyorlar.
Mahmud Efendi hazretleri bu güne kadar hiçbir zaman cemaatin çok olmasıyla övünmemiştir. Cemaatin çok olmasını değil şuurlu olmasını, İslam’ı yaşamasını, zikir derslerini ve vaziflerini hakkıyla yapmalarını arzulamış “az olsun öz olsun buğday unu olsun” diyerek defalarca bu temennisine vurgu yapmıştır.
İnsanları tarikata girmeye çağırmaktan men etmiş, İslamı yaşama noktasında yardımlaşmayı ve insanları teşvik etmeyi istemiştir.
Yani kısacası cemaatin çokluğu azlığı değil İslam’ı yaşamasıyla ilgilenen bir zattır. Kendisine mürit toplama derdi yoktur, İslam’ı yaşayan şuurlu Müslümanları çoğaltma gayreti vardır.
Mahmud Efendi Hazretlerinin cemaatin çokluğuna ihtiyaç duymadığı ve maddi olarak bir beklentisinin de olmadığı aşikarken bir saltanattan bahsetmek sadece ve sadece tasavvufa/tarikata bilinçli bir saldırının işaretidir.
-TASAVVUF VE TARİKATLA ALAKALI KONULAR
Bu konularda da herşeyin delilleri mevcut olduğu için delilleri ile tasavvuf bölümümüzde açıklanmıştır. BURADAN bakabilirsiniz.
ENGEL OLARAK GÖRÜYORLAR
Binlerce hoca yetiştirip sünneti ihya eden Mahmud Efendi Hazretlerini, kötü yollardaki binlerce gencin tövbe etmesine vesile olan Abdülbaki hazretlerini ve benzerlerini “maddi ve manevi işgal için” önlerindeki en büyük engel olarak gördüklerinden maşa olarak kullandıkları ve sözde “din adına” konuşan kişilere saldırtıyorlar.
Ve maalesef cahil olan vatandaşların zihinlerini bulandırıp, Allah’ın Kur’an’da övdüğü Allah dostu salih kimselere karşı cephe almalarına vesile oluyorlar.
VEHHABİ/SELEFİ, MEALCİ, ŞİA TASAVVUF DÜŞMANLIĞINDA BİRLEŞTİ
Türkiye’de dikkat edilecek olursa yurt dışından ithal bütün bu sapık oluşumlara karşı özellikle Mahmud efendi hazretlerinin cemaati mücadele vermektedir. Buna mukabil vehhabi/selefiler, mealci geçinen neye inandığı belli olmayanlar, şia yalakası iran ajanları tasavvuf düşmanlığında birleşmişlerdir.
Asılıp kesilip bitirilemeyen tarikatlar “dini” söylemlerle karalanmaya çalışılmakta, hakiki mürşidler hedef tahtasına oturtulmaktadır.
Peki, Allah buna müsaade edecek midir?
Elbette hayır, Allah’ın izniyle bu topraklarda tutunamayacaklar, çürük ideolojilerini tutturamayacaklar, Allah’ın dostlarına da zarar veremeyeceklerdir.
www.ihvanlar.net