Şaban Ali Düzgün'e ayetlerden kader cevabı

   Gerile gerile ilahiyat hocasıyım diyen bir adamın Kur’an’dan ne kadar uzak olduğunu bu vesileyle görmüş olalım ki geneli zaten böyle.
   Şaban Ali Düzgün kader konusunda Allah’ın eş olarak takdir ettiği kişiden misal vererek “evleneceğin kişi Allah tarafından yazıldıysa eşlerden biri diğerini 6 ay sonra seni öldürürse, Allah 6 ay sonraki cinayeti göremeden yazdığı için böyle bir cinayete mi sebep oldu” diyor.
   Adamların aklına yaşatmak değil de “öldürmek” geliyor. Mustafa İslamoğlu da sünneti inkar etmek için “yetim olmak da sünnet ananı öldür” diyordu.
CEHALET ALA VEZNİ REZALET
    Cehalete mi yoksa mantıksız kıyaslamalara mı cevap verelim? En iyisi videoyu izleyin:

Buraya da kısaca yazalım
   “Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır.” (Talak 2-3)
   “De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.” (Al-i İmran 26)
    Allah bir kişiye beklemediği yani hiç bir çaba göstermeden rızık veriyorsa, mülkü ve zenginliği dilediğine veriyorsa, dilediğini aziz ediyorsa…
   Bunlar nasip/yazılmış olan şeyler değil mi?
   Ayette “Allah dilediğine verir, aziz eder” buyuruyor. O halde Allah’ın aziz ettiği veya zengin ettiği kişi kalkıp elindeki imkanla zulmederse, birini öldürürse cinayete sebep olan Allah mıdır?
   Yoksa bir de (haşa) “Allah ne olacağını bilemezdi ki” mi diyecekler? Kur’an onlara hemen cevabı yapıştırıveriyor:
 “Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.” (Hadid 22)
TAKDİR EDİLMİŞTİR
   “Bu önce geçenlerde Allah’ın geçerli kıldığı sünneti (işidir-adeti) dir. Allah’ın emri mutlaka yerini bulan bir kaderdir.”(Ahzab 38)
   Meselenin özü şudur:
  Bir ayette: “Bilmediler mi ki, Allah rızkı dilediğine bol bol verir ve (dilediğine) kısar Allah rızkı dilediğine bol bol verir.” (Zümer 52)
   Diğer ayette ise: Rüzgârları, yağmurun müjdecileri olarak göndermesi, Allah’ın (varlık ve kudretinin) delillerindendir. O bunu, size rahmetinden tattırmak, emriyle gemilerin yol alması, onun lütfundan rızkınızı aramanız ve şükretmeniz için yapar. (Rum 46) buyruluyor.
   Allah rızkı dilediğine veriyor (O halde, rızkımız, nasibimiz bize yazılmıştır. ) ama rızkın aranması için imkanlar da veriyor. Bize yazılanı Allah biliyor, biz bilmiyoruz. Allah’ın verdiği güçle meşru daire içinde rızkımızı/nasibimizi/bize yazılanı aramalıyız. Hiç ummadığımız yerden de gelebilir, çalışmamızın sonucu da. Elde ettiğimiz şey bize bela ve musibet de getirebilir. Her halukarda bir imtihandır ve bize düşen şey bize verilen irade ile Allah’ın razı olacağı yönde hareket etmektir.
   Biz “Allah bizi mecbur etti, yaptık” demiyoruz, “Allah bilmez, yazmaz, kul kendi yaratır” da demiyoruz. (Bunlar Kur’ana aykırı görüşlerdir) Biz: Allah, bizim ne yaşayacağımızı bildiği için yazmıştır, biz bilmediğimiz için Allah’ın verdiği iradeyle/güçle meşru ölçüde rızkımızı, nasibimizi, yazılanı aramakla mükellefiz, bela, musibet ve imtihanları da Allah’ın razı olacağı şekilde aşmakla yükümlüyüz” diyoruz.
www.ihvanlar.net

PAYLAŞ