Nuru’l İzah Tercümesi – Yolcu namazı
Yolcu Namazı YOLCU NAMAZI[1]
(İbâdetle İlgili) Hükümleri Değiştiren Yolculuk
(İbâdetle ilgili) hükümlerin değişmesine sebep olan en az yol-uluk müddeti, yılın en kısa günleriyle ve dinlenerek orta (karar dr) yürüyüşle en az üç gün süren bir yolculuktur. Orta hızdaki bir ürüyüşle deve yürüyüşü, karadaki yaya yürüyüşü ve dağda da ıuna muadil olan yürüyüş (kasdolunmakta)dır. Deniz (yolculu-jun)da ise (orta karar bir seyir için) mutedil bir rüzgâr(da alman nesafe esas)tır.
Namazı Kısaltma
Yolculuğa niyetlenenler, günah ve isyan mahiyetinde olan bir
iş için de olsa ikâmet ettiği mahallin evlerinden ve bu evlerin devamı sayılan uzantılarından ayrılınca dört rek’atlı farz namazıru[2] kısaltırlar. Eğer ikâmet edilen bu mahal ile uzantıları birbi- a rinden ekim ve dikim sahalarıyla ayrılıyor veya bu iki yer arasında üç yüz ilâ dört yüz adımlık bir mesafe bulunuyor ise, (namazı kısaltmak için) ikâmet edilen bu mahallin uzantılarını geçme şartı ortadan kalkar.
Uzantı, hayvanları sürmek ve koşuşturmak, Ölüleri defnetmek gibi belde (halkı)nın yararlanması için ayrılmış yerlerdir.
Yolculuğa Niyetin Doğru Olmasının Şartları
Yolculuğa niyetin doğru olabilmesi için (vereceği) hüküm (ve kararlar)de müstakil[3](ve hür) olmak, erginlik çağında bulunmak ve yolculuk müddetinin üç günden az olmaması olmak üzere üç şartı vardır.
İkâmet edilen yerin yerleşim mahallini (henüz) geçmeyenler; yahut henüz erginlik çağına gelmeyen çocuklardan, yahut da, yolculuğa niyet etmeyen kocalarının yanındaki kadınlardan, efendilerinin yanındaki kölelerden, komutanlarının yanındaki askerlerden (yani âmiri yolculuğa niyet etmeyenlerden), yahut üç günden az bir müddet için niyet etmiş bulunan şahıslardan bu mahalli geçenler namazlarını kısaltmazlar, ikâmet ve yolculukta emir altında bulunanların değil, eğer biliniyorsa, âmir olan asıl (şahıs)ların niyeti esas alınır. (Diğer görüşler içinde) en doğrusu budur.
(Namazı) Kısaltmanın Hükmü
(Namazı) kısaltmak bize göre azimettir.[4] (Yolcu olanların) di-rinci tahiyyâta oturduktan sonra (namazlarını) dörde tamamlamaları kerahetle[5] caizdir. Aksi halde (yani ikinci tahiyyâta oturmadan dörde tamamlamaları) doğru olmaz. Ancak üçüncü rek’ata kalkınca, mukîm olmaya niyet edildiği takdirde (kılman dört rek’ath namaz) caiz olur.
(Namazı) Kısaltma Süresi
(Yolcu, ikâmet ettiği kendi) beldesine yahut on beş gün kalmaya niyet ettiği beldeye, köye varıncaya kadar namazını kısa kılmaya devam eder. Aynı şekilde, on beş günden daha az bir müddet için kalmaya niyet ettiği veya (hiç) niyet etmeden yıllarca ikâmet ettiği bir yerde de namazını kısa kılar.
Ne Zaman İkâmete Niyet Doğru Olmaz
Hangisinde kalacağını tayin etmeden iki beldede ikâmet etmeye niyet etmek, göçebe[6] olmayanların çölde kalmaya, askerlerimizin dâr-ı harbde [7]ve (Müslüman devlet reisine) başkaldıranj (âsi)lerin[8] muhasarası altında bulunan İslâm topraklarında ikâmete niyet etmeleri doğru olmaz.
Yolcunun Mukîme ve Mukîmin Yolcuya Uyması
Vakit içinde yolcular mukîm olanlara uyabilirler ve namlarını da dörde tamamlarlar. Vakit (çıktık)tan sonra uymaları doğru olmaz. Aksine (mukîm olanların, gerek) vaktin içinde ve (gerekse vakit çıktıktan) sonra (yolcu olanlara uymaları) caizdir. İmamın, “Namazınızı tamamlayınız, çünkü ben yolcuyum” demesi menduptur. Bunu namaza başlamadan söylemesi (daha) uygun dur. Mukîm olanlar, yolcu olan imamlarından ayrıldıktan sonr. (dörde) tamamlamak üzere kılacakları rek’atlarda herhangi birse; okumazlar. (İleri sürülen görüşler içinde) en doğrusu budur.
Kılınmayan Namazların Kazası
Yolculukta kılınamayan namazlar iki, mukîm iken kılma-nay anlar ise dört rek’at olarak kaza edilir. Bu hususta (yolcunun /e mukîm olan kimsenin) vaktin sonundaki (durumları) göz önünle bulundurulur.[9]
Vatan Çeşitleri
Asıl vatanı, (ancak) kendisi ayarında bir başka vatan, ikâmet vatanını da aynı şekilde kendisi gibi bir başka ikâmet vatanı hükümsüz ve geçersiz kılar. (Öte yandan ikâmet vatanı), yola çıkmak ve asıl vatanına dönmekle de geçersiz hâle gelir.[10]
Asıl vatan; (insanın) doğduğu, evlendiği yahut evlenmemekle beraber, ayrılmak niyetiyle değil de geçimini temin ve hayatım sürdürmek maksadıyla kaldığı yerdir.
İkâmet vatanı, on beş gün ve (geçici olarak) daha fazla müddetle kalmaya niyet edilen yerdir.
Konaklama vatanı ise on beş günden az bir müddet için kalmaya niyet edilen yerdir ki, araştırmacılar bunu (vatan olarak) kale almamışlardır.
Geçmiş Konularla İlgili Sorular
Yolcularla ilgili olup mukîm olanlara tatbik olunmayan ne gibi hükümle) forsanız söyleyiniz.
İbâdetlerle ilgili değişikliğe sebep olacak asgarî yolculuk müddeti nedir? Karada, denizde ve dağda vasat bir yürüyüşle ne kasdediliyor? Namazlardan ne kısaltılıyor?
İsyan ve günah olan bir iş için yola çıkmış olanlar da namazı kısa tutabilirle eleri (yolcu) olan âsiler kimlerdir, bir örnek gösteriniz. Yolcu ne zaman namt îaltmaya başlar?
Namazın kısaltılması hususunda ikâmet edilen yerin uzantısında bulunan evleri ila giderken ileri geçmek ne zaman şarttır, ne zaman değildir? Uzantı kelimesiyle, ısdedilen şey nedir?
(Namazı) kısaltmanın doğru olabilmesi için ne gibi şartlar vardır? Yolcum tiklâli ne demektir?
Ruhsat ve azimet ne demektir, açıklayınız ve bunlara örnek veriniz. Seferî olc imsenin (yolcunun), namazı kısa kılması bunlardan hangisine girer? Yolcu öğ| amazını dört rek’at kılsa ne gerekirlir?
Yolcunun namazı kısa kılmasının caiz oluşunu ortadan kaldıran şeyler ne it
İki yerde İkamet etmeye niyet etmek uygun olur mu? Çölde ikâmete niyet et-nek kimler için doğru olur?
(Namazda) yolcunun mukîme (yolcu olmayana), mukîmin de yolcuya uyması lakkında neler söyleyeceksiniz? Yolculukta kılınamayan namazlar hazarda (yani mukîm iken), hazarda kıhnamayan namazlar yolcu iken nasıl kaza edilir? Bu hususta göz önünde bulundurulması gereken şey nedir?
Bizim askerlerimizin (İslâm askerlerinin) dâr-ı harbde iken ikâmete niyet etmeleri niçin doğru olmaz?
Vatan nedir, kaç kısma ayrılır? İkâmet vatanı ile asıl vatandan kasdolunan şey nedir? Konaklama vatanı ne demektir? Asıl vatanla ikâmet vatanını hangi şey geçersiz kılar? Konaklama vatanı muteber midir?
[1] Yolcuyla ilgili olup mukîmi ilgilendirmeyen birtakım hükümler var ki şunlardır:
Daha önce de bahsedildiği gibi yolcular, hayvan üzerinde namaz kılabildikleri halde mukîm olanlar kılamazlar.
Yolcular mestler üzerine üç gün üç gece, mukîm olanlar ise bir gün bir | gece meshederler.
Yolcular sağlıklı olsalar bile ramazan orucunu, daha sonra kaza etmek şartıyla tutmayabilirler, mukîm olanlar özürsüz olarak ramazanda oruç yiyemezler.
Mukîm olanların aksine yolcuların, cuma namazını bayram namazlarını kılmaları ve kurban kesmeleri şart değildir.
Öte yandan hür bir kadının, yanında bir mahremi olmadan şer’an seferi . sayılabilecek bir yolculuğa çıkması doğru değildir.
Ve nihayet dört rek’atlı (farz) namazlar (yolculuk sebebiyle) iki rek’at kılınır.
İster bu yolculuk hacca gitmek gibi ibâdet maksadıyla yapılsın, ister gezi ve ticaret için yapılsın, isterse yol kesmek gibi günah olan bir iş için yapılsın biz Hanefîlerce bu yolculuklar arasında herhangi bir fark yoktur. Ama îmam Şafiî ve Mâlik (Radıyallahu anhüma): “Yolcu olan âsî, tıpkı mukîm gibidir bunlar hakkında ibâdetlerin ahkâmında herhangi bir değişiklik olmaz” demişlerdir. İmam Şafiî bir de demiştir ki: “Meşru bir sebeple yola çıkanlar öğle ve ikindi namazlarını birleştirip aynı vakitte, akşam ve yatsı namazlarım da birleştirerek ikisini aynı vakitte kılabilirler.” Bu namazlardan ikincisini, birincisinin vaktinde kılmaya cem’u takdim, birincisini ikincisinin vaktinde kılmaya ise cem’u te’hîr denir ki, bize göre bu uygulama sadece hacda geçerlidir.
[2] Bilindiği gibi biri ilmî, diğeri amelî olmak üzere iki türlü farz vardır. Burada! zikredilen farz, meselâ öğle namazı gibi ilmî farzdır ki, bu ifâde ile vitir gibi| vacip namazlar istisna ediliyor. “Dört rek’atlı namaz” tabiriyle de akşs namazı gibi üç ve sabah namazı gibi iki rek’ath namazlar istisna tutuluyor.| Yolcular sadece öğle, ikindi ve yatsı namazlarını kısaltırlar, yani ikişei rek’at kılarlar.
[3] Müstakil olmak, kendi başına karar verme durumunda olmak, vereceği ka rarlarda başkasına bağımlı olmamak demektir.
[4] Azimet, Arap dilinde kesin istek ve irâdeye denir. Nitekim Allah Teâlâ: “Ne var ki o, (ahdi) unuttu. Onda azim de bulmadık.” (Tâ-Hâ, H5) buyurmaktadır. Yani yaptığı işten dönmeyecek kesin bir niyete de sahip değildi demektir. Şer’î yönden ise azimet; emredilen birşeyin anzî herhangi bir değişikliğe uğramadığı ve meşru olduğu ilk şeklinden ibarettir. Bunun mukabili ruhsattır. Ruhsat, kolaylık demektir. Şer’î yönden ise ruhsat, anzî şeylerden biriyle ilgili olarak meşru olan şeyden ibarettir. Bu iki tâbir, aşağıdaki misalle (daha iyi) anlaşılacaktır: Ramazan orucunun farz oluşunu ele alalım; meselâ bu, ilk meşru olduğunda herhangi arızî bir şeyle ilgili değildi. Daha sonra yolculuk, hastalık ve bunlar gibi şer1 an muteber olan arızî sebeplerle (ramazan orucunun) yenilmesine izin verildi. Dolayısıyla oruç, herhangi bir özrü bulunmayan mukîm kimselere göre azimettir. Ama yolcuların veya özrü bulunanların orucu yemelerine izin verilmesi bir ruhsattır. Ruhsatla ilgili hükümlerden biri de mükellefin, ruhsatla yahut azimetle amel etmekte serbest olmasıdır. Yolcunun orucu yemesine izin verilmesi bir ruhsattır. Binâenaleyh, yolcunun orucu yemesi de tutması da caizdir. (Namazı) kısaltmak azîmettir demek, yolcunun (meselâ) öğle namazını dört rek’at kılması caiz olmaz demektir. Bunun hikmeti şudur: Bu iki rek’at, yolculara ilk defa böyle farz olmuştur. (Meselâ) öğle namazı (yolculara) önce dört rek’at farz olmuş ve sonra da arız olan bir özürden dolayı (onlara) kolaylık gösterilmiş değildir.
[5] Yolcunun bu namazı ancak ilk tahiyyâta oturması şartıyla doğru olur.
Çünkü (yolcuya göre) bu, son oturuştur. Bu farz oturuştan sonraki iki reltat, (yolcuya göre) nafile sayılır.
Bilindiği gibi farzın üzerine nafile kılmak caizdir. Bunun mekruh oluşu, sadece vacip olan selâmın asıl yerinden
tehir edilişinden dolayıdır.
[6] Çadırda kalan Araplar gibi.
[7] askerlerimiz tabiriyle îslâm askerleri, dâr-ı harb ile de kendileriyle harbettiğimiz kâfirlerin ülkesi kasdolunmaktadır. Bizim askerlerimizin, düşmanlara ait bir şehri muhasara etseler bile orada ikâmete niyet etmeleri uygun değildir. Çünkü sürekli kalıp kalmayacakları belli değildir.
[8] Asîler tabiriyle kendi devlet reislerine başkaldıran Müslümanlar kasdolunmaktadır.
[9] Yani mukîm iken dört rek’atlı bir namazı kaçıran ve yolculukta kaza etmek isteyen kimse bunu dört rek’at olarak kaza eder. (Öte yandan) yolculukta, meselâ öğle namazını kılamayan bir kimse bu namazı mukîm iken kaza etmek istediğinde iki rek’at olarak kaza eder. Çünkü namaz hangi haldeyken kaçınlmışsa, o hal dikkate alınır. İçinde bulunduğu vaktin son anında insan, yolcuysa yolcu, mukîm ise mukîm olarak değerlendirilir.
[10] Burada anlatılmak istenen şudur: Az veya çok bir müddet İçin herhangi bir yerde geçici olarak yerleşilen ikâmet ve konaklama vatanları, asıl vatanı vatan olmaktan çıkarmaz; bunlar ancak asıl vatana dönmekle, yahut kendi ayarlarmdaki bir başka geçici vatana yerleşmekle veya yolculukla vatan olmaktan çıkarlar. Öte yandan geçim temini, evlenmek ve benzeri sebeplerle sürekli olarak yerleşilen yer, bir önceki asıl vatanı vatan olmaktan çıkarır; çünkü bu ikinci vatan, özellik olarak birincinin ayarındadir. (Mütercim)