Nuru’l İzah Tercümesi – Namaz ve Orucun Iskatı
NAMAZ VE ORUCUN ISKATI[1][1]
(Bu Hususta) Vasiyet Etmek Ne Zaman Şarttır, Ne Zaman Değildir?
imâ ile (dahi) namaz kılmaya gücü yetmeyen bir hastanın, (kılamadığı namazlar) az da olsa, Ölürken vasiyet etmesi gerekmez. Aynı şekilde yolculuk veya hastalık yüzünden orucu yiyenler, vatanlarına dönmeden veya iyileşmeden öldükleri takdirde (ıskat için) vasiyet etmeleri gerekmez.
Ne Zaman Vasiyet Edilir?
(Ramazan orucunu tutmaya) gücü yeten ve (fakat tutmayıp) üzerinde borç olarak kalan kimsenin (bu orucunun ıskatı için) vasiyet etmesi gerekir. Ölünün vârisi veya vasisi,[2][2] terkedilen her günün orucu ve -vitir namazı dahil- (kılmamayan) her vaktin ‘namazının (ıskatı) için ölünün geride bıraktığı malının üçte birinden yarım sâ (2100 gr.) buğdayı veya değerini ayırır.
Eğer vasiyet etmemişse, ölünün malından vârisinin teberru Larak vermesi caizdir, ancak onun yerine oruç tutması ve namaz iknası caiz değildir.
Ölüyü Borcundan Kurtarma Çareleri
Ölünün vasiyet ettiği (meblağ),1 üzerindeki borcu karşılamara yetmezse, bu miktar (bir) fakire verilir ve ölünün zimmetinden miktarın karşılayabildiği kadarı düşürülür. Sonra fakir bu neblağı ölünün vârisine hibe eder, vârisi de bunu alır, kabul gîder.2 Sonra bu meblağı fakire yeniden verir ve yine bu miktarın karşılayabildiği kadarı ölünün zimmetinden düşürülür. Fakir bu meblağı yemden ölünün vârisine hibe eder ve o da bunu alır, kabul
eder. Sonra bunu fakire yeniden verir ve bu uygulama, ölünün üzerindeki namaz ve oruç borcu (tamamen) düşürülünceye kadar sürdürülür.
Fidye Kimlere Verilir?
Namazlara âit fidye bir kimseye toptan verilebilir, ama yeminin keffâreti verilemez. (Yine de her şeyin doğrusunu) en iyi Allah sübhanehû ve teâlâ bilir.
Bilinmelidir ki, hasta ya ıskat için vasiyet etmiştir, ya etmemiştir. Eğer vasiyet etmişse, varislerin bu (vasiyet edilen miktarı ölünün malından) ayırmaları şarttır. Ancak varisler, ölünün bıraktığı malın üçte birini (bu iş için) ayırmakla yükümlüdürler sadece.. Çünkü hasta, hastalığı zamanında terekesinin üçte birinde hak sahibidir. Üçte ikisinde ise varislerin de hakları vardır. Dolayısıyla varislerin hakkının bulunduğu şey üzerinde onları mağdur edecek bir uygulamaya gidilemez. Binaenaleyh, malının üçte biri, verilmesi gereken fidyeyi karşılamaya yeterse yapılacak şey bellidir. Eğer ayrılan mal, verilmesi gereken fidyeyi karşılamaya yetmezse, varisi, Ölünün malının üçte birini (bu iş için) mecburen ayırır ve ıskat edilemeyenler ise ölünün zimmetinde kalır. Vasiyet edilmediği takdirde varislerin, hiç birşey yapmaları gerekmez. Vasiyet edilmiş olur ve (ölenin) malının üçte birisi kâfi gelmez de vârisler kendiliklerinden üçte birin üstünde bir miktarı teberru ederlerse yahut da vasiyet edilmediği halde ıskatın gerektirdiği herşeyi bir teberru olarak yerine getirirlerse vârislerin bu teberrulan caiz olduğu gibi üstelik ölü de zimmetindeki borçtan kurtulmuş olur.
Ölünün vârisinin kendisine hibe edilen şeyi alıp kabul edeceği iki kez ifâde ediliyor. Çünkü bu, her defasında gereklidir. Bunun, sim şudur: Hibe edilen, bir mala ancak alıp kabul etmekle sahip olunur. Teslim alınmazsa, bu mali hibe edenin mülkiyetinde kalmaya devam eder; binâenaleyh bu mal fakire temlik etmek istenince de kendisinin olmayan bir mal temlik edilmeye kalkılmış olur, daha doğrusu mal asıl sahibine temlike yeltenilmiş olur îd,| bu bir çelişki olacağından caiz değildir.
Geçmiş Konularla İlgili Sorular
Hasta ne zaman namazı ayakta kılmayabilir?
Ayakta durmanın imkânsız hale geldiği veya zorlaştığı nasıl anlaşılır?
Hasta nasıl namaz kılar, (oturarak namaz kılan) hasta için özel bir oturuş var mıdır?
Rükû ve secde etmek imkânsızlaşınca ne yapılmalıdır?
Rükû ve secde edemeyen hasta, üzerine secde etmek için birşey kaldırs olur? Hastanın namazda oturması zorlaştığı takdirde ne yapar?
Hasta namazı îmâ ile de kılamazsa ne olur? Bu durumda kıiınamayan namazı kazası gerekir mi, bu konudaki ihtilâfı açıklayınız.
Namazda iken hastalananlar, namaza sağlıklı başlayıp namaz içinde iyileşenler hakkında ve beş-vakit namazlar boyunca veya daha fazla müddetlej delirmiş veya baygın bir halde kalanlar için ne söylenilebilir?
Namaz ve orucun ıskatı (borç olmaktan çıkarı İm as ı)nın şerîatta yeri var mıdır, bunu mükemmel bir şekilde açıklayınız.
Ne zaman oruç ve namaz için fidye verilmesi hususunda vasiyet edilmez, bt| hususta vasiyet etmek ne zaman şarttır? İnsan vasiyet etmeden ölünce, onun adınf varisinin kendiliğinden fidye vermesi doğru olur mu?
Ölmüş bir kimsenin yerine varisinin namaz kılması uygun olur mu?
(Fidye için) vasiyet edildiğinde, (ölünün) malının ne kadarı bu vasiyetin yerinÖ getirilmesi için tahsis olunur? Fidyeyle ilgili bu miktarın tamamı yerine getirilmediğind ne olur?
Fidyede gerekli olan miktar nedir?
Namazla ilgili fidyenin tamamının bir fakire verilmesi doğru mudur?
[1][1] Bilinmelidir ki orucun Fidyeyle ıskatının, yani zimmetten düşürülmesinin îslârr şeriatında yeri vardır. Nitekim Allah Teâlâ: “Oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir” (Bakara, 184) buyurmaktadır. Tutulamayan her oruca karşılık fidye verileceği hususunda İslâm âlimleri söz birliği etmişlerdir. Aynı şekilde namaz, oruçtan daha mühim olduğu için, namazın dahi fidye konusunda oruç gibi olduğunda Hanefî âlimlerinin söz birliği vardır, ne var kî fidyeCnin biçimi ve şekli üzerin)de ihtilâf etmişler ve: “Acaba fidye farz olan her bir namaz için verilmesi gerekecek ve dolayısıyla da her gün için altı namaz fidyesi mi verilecek, yoksa her bir günün namazları için tek bir fidye mi verilecek?” demişlerdir. Doğrusu, (bir gün içinde kılman) her farz için bir fidye ve amel yönünden farz olması bakımından vitir için de bir fidye (olmak üzere altı fidye) vermek gerektiğidir.
[2][2] ölünün bıraktığı mallar üzerinde veraset veya vasilik sebebiyle tasarruf hakkına sahip bulunan kimseler.