Avrupa Enerji, Türkiye günah merkezi haline geliyor

   Son zamanlarda bazı devlet erkanının çokça gündeme getirdiği, şuursuz haber sitelerinin ballandıra ballandıra anlattığı “turist” konusu var gündemde.
   Nasıl daha çok turist çekeriz de ekonomiyi canlandırırız diye kafa yorup “turizme” yatırım yapıyoruz. Dağlar, ovalar, bayırlar… İnsanın içini hoş eden ne kadar manzara varsa, suyla karanın birleştiği ne kadar kıyı varsa, ilgi çekici ne kadar yıkıntı varsa hepsini turistlerin beğenisine sunmak için değerlendirmeye çalışıyoruz.
   Amaç şu kadar milyon turist çekmek…
   Turist gelmese acımızdan öleceğiz. İthal eden (yiyen, tüketen) bir ülke olduğumuz için cari açık patlayacak, milli gelir düşecek, işsizlik artacak, bütçe sıkıntıya girecek, verilen taahhütler yerine getirilmeyecek, ek vergiler koyulacak vs. vs….
   Bu acı tabloyu yaşamamamız gelecek turistlere bağlı(!) 
AVRUPA’DA ENERJİYE MÜTHİŞ YATIRIM
   Biz daha fazla turist derken Avrupa enerjiyi elinde bulundurmanın gelecekte dünyada söz sahibi kılacağının farkına varmış durumda. Milyarlarca euro yatırım yapılmakta.
   İngiltere 100 yıllık enerji alt yapısını tamamlarken bazı Avrupa ülkeleri de 50 yıllık enerji alt yapılarını tamamlamış vaziyette.
  Avrupa, Ortadoğu’ya bağımlı olmamak, ülkelerini zehirli egzoz atıklarından korumak için elektrikli arabalara yönelirken biz enerji sıkıntısından dolayı 6 ay sonra İstanbul’a elektrik verilip verilemeyeceğinden emin değiliz.
   Rüzgar biraz şiddetini arttırmaya görsün pamuk ipliğine bağlı elektrik şebekelerimiz iflas etmekte, karanlığa gömülmekteyiz. Bırakın enerji alt yapısını elektrik alt yapımız bile berbat.
   Nükleer enerji, barajlar ve çeşitli çalışmalar var. Ama bu konuda üniversitelerin, akademisyenlerin, bilim insanlarının ciddi çalışmaları ve çabaları yok maalesef. 
   Enerjiyi elinde bulunduranlar dünyada söz sahibi olacaklar.
   Şayet enerjiye hakim olmayan, muhtaç olan, ithal eden bir ülke olursak 2023 değil 2103 de olsa büyük ülke olmak sadece hayal olacak.
TURİST DE AYNI YERLİ DE AYNI
   Turistler dövizle beraber her türlü ahlaksızlığı getiriyor. Trakyamız, Egemiz, Antalyamız artık sanki bizim değil, bizden değil gibi. Her yer günah kokuyor. İçkisiz bir yer bulmak imkansız.
   Her yerde su gibi içki tüketiliyor, sahiller günah bataklığı, eğlence adı altındaki şehvet partileri isyanın görünen yüzü. Bir de kapalı kapılar arkasındaki fuhuş ve livata sapkınlıkları var.
   Yerlisi de aynı yabancısı da. Daha doğrusu paralı yerli turistin yabancıdan farkı yok. Farkı olsa zaten orada işi yok.
   Diyeceğimiz o ki, devlet olarak bütün gücümüzle milli kalkınma ve atılım projelerine, enerji hamlelerine ihtiyacımız var.
www.ihvanlar.net

PAYLAŞ