İbn-i Abbas'ın (radıyallahu anh) haricilerle münazarası
İbn-i Abbas (r.a.) dan, dedi ki: Haruriyye (Hariciler) düşmanlık üzere bir yerde toplandılar ve Ali b. Ebi Talib (r.a.) ve onunla beraber olan peygamberin (s.a.v) ashabına karşı çıkmaya karar verdiler.
(İbn-i Abbas) Dedi ki: Bir adam gelip ey emirül mü’minin bu topluluk sana karşı gelecek demeye başladı. Hz. Ali : “Bana karşı çıkana kadar bırak onları. Bana karşı savaşa girişene kadar onlarla savaşmayacağım. Gerçi öyle de yapacaklardır.” dedi. Bir gün Ali’ye dedim ki: Ey emiru’l mü’minin biraz namazı geciktir ki kaçırmayayım ve bu arada o topluluğa gidip konuşayım. Sana bir şey yaparlar diye korkuyorum dedi. Dedim ki: Hayır inşaallah bir
şey yapmazlar. Ben güzel davranıp kimseye eziyet vermeyen biriyim.
İbn-i Abbas dedi ki: Bu yemaniyyeden (bir tür kumaş) en güzelini giydim. (Ebu Zemil dedi ki: İbn-i Abbas güzel, yakışıklı biri idi)
İbn-i Abbas dedi ki: Yanlarına geldim. Öğle istirahatında idiler.
İbadette onlardan daha şiddetli gayret gösterenini görmedim. Elleri deve dizi gibi idi. (Çok ibadetten iz yapmıştı) Yüzlerinde secde eseri görülüyordu. Üzerlerinde yıkanmış gömlekler vardı. Yüzleri uykusuzluktan zayıflamıştı.
Yanlarına gelince dediler ki:
– Bu üzerindeki elbise de ne?
İbn-i Abbas:
– Beni bununla mi ayıplıyorsunuz? Ben Rasulullah’ın (s.a.v) üzerinde bundan daha güzelini görmüştüm ve su ayet inmişti: “de ki: Allah’ın kulları için yarattığı ziynet ve temiz rızıkları haram kılan kimdir?”
Niye buraya geldin?
– Size Rasulullah’ın ashabından, onun yanında olup da vahyin üzerlerine indiği insanlardan bahsetmeye geldim ki aranızda onlardan hiç biri yok!
Bazıları dedi ki:
– Kureyşle münakasa etmeyin. Allah teala buyuruyor ki: “Onlar şüphesiz kavgacı bir millettir.”
İki üç kişi keşke onlarla konuşsan dediler. İbn-i Abbas dedi ki:
– Söyleyin bana Rasulullah’ın amca oğlu ve damadı olup, ona ilk iman eden, ashabının birlikte olduğu kişiden alıp veremediğiniz nedir?
Dediler ki:
– Biz ona üç konuda muhalefet ediyoruz.
– Nedir onlar?
– Birincisi, o Allah’ın dininde insanları hakem kildi. Halbuki Allah buyurdu ki: “Hüküm ancak Allah’ındır” Allah’ın bu sözünden sonra insanların hükümde ne isi olabilir?
– Başka?
– Ali insanlarla savaştı ama ne köle aldı ne ganimet. Eğer savaştıkları kafir idiyseler mallarının Ali’ye helal olması gerekirdi. Eğer mümin idiyseler müminlerin kanını dökmek haramdır.
– Başka?
– Kendisi için emirül mü’minin sıfatından vazgeçti. Eğer emirül mü’minin değilse emirül kafirin demektir.
– Başka bir itirazınız var mi?
– Bu kadarı bize yeter dediler.
İbn-i Abbas:
– Eğer size Allah’ın muhkem kitabından ve nebisinin sünnetinden fikirlerinize karşı delil getirirsem dönecek misiniz?
– Evet dediler.
– Allah’ın dininde insanların hüküm vermesi hakkındaki görüşünüze gelince, Allah teala buyuruyor ki: “Ey inananlar ihramlı iken av öldürmeyin..” den itibaren “içinizden adil birisi ona hükmetsin” Kadın ve kocası hakkında ise söyle buyuruyor: “Eğer kari kocanın arasının açılmasından endişelenirseniz erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Simdi Allah’a yemin verdirerek soruyorum size: insanları birbirlerinin kanına girmekten alıkoymak için, aralarını bulmak için hüküm vermek mi daha evladır, yoksa değeri çeyrek dirhem olan tavsan ve bir kaç kadın hakkında hüküm vermek mi daha evladır? Üstelik biliyorsunuz ki Allah dileseydi hükmü verir, insanlara bırakmazdı.
– Vallahi birbirlerinin kanına girmekten alıkoymak ve aralarını düzeltmek daha evladır, dediler.
– Ali savaştı ama köle ve ganimet almadı sözünüze gelince, söyleyin anneniz Aise’ye sövüyor musunuz yoksa başka kadınlarda helal olanı onda da helal kılıyor musunuz? Eğer böyle diyorsanız küfre düştünüz demektir. Yok eğer onun müminlerin annesi olmadığını söylüyorsanız yine kafir oldunuz ve İslam’dan çıktınız demektir. Allah teala buyuruyor ki: “Nebi müminlere kendi canlarından daha evladır ve zevceleri de (müminlerin) anneleridir”
Görülüyor ki siz iki sapıklık arasında bocalıyorsunuz, hangisini seçerseniz seçin. Simdi bu görüşlerinizden vazgeçtiniz mi?
Birbirlerine baktılar ve dediler ki:
– Vallahi evet!
– Ali’nin kendisi için emirül mü’minin sıfatından vazgeçtiği görüşünüze gelince size bu konuda razı olacağınız sözü söyleyeceğim:
Hudeybiye günü Rasulullah (s.a.v) Kureys’i aralarında anlaşma yazmak için davet etti. Suheyl b. Amr ve Ebu Süfyan ile yazışacaklardı. Peygamber dedi ki: ya Ali yaz: Bu Allah’ın rasulü Muhammed’in hükmüdür. Dediler ki: Vallahi senin Allah’ın rasulü olduğunu bilseydik seni Ka’be’den alıkoymazdık, sana karşı savaşmazdık. Onun yerine Muhammed b. Abdullah yaz.
Peygamber dedi ki: Vallahi beni yalanlasanız da ben gerçekten Allah’ın rasulüyüm. Yaz ya Ali: Muhammed b. Abdullah. Peygamber Ali’den üstünken kendisinin nebi olarak zikredilmemesine razı olduysa bu onu peygamberlikten çıkarmıyor. Simdi bu görüşünüzden de vazgeçtiniz mi?
Dediler ki:
– Vallahi evet.
Bunun üzerine iki bini geri döndü. Dört bin kisi ise sapık olarak öldürüldüler. (Sonraki savaşlarda.)
Bu hadisi Abdurrazzak, Ebu Nuaym ve Beyhaki ve diğerleri tahric ettiler.