Din nedir? Hangi din Allah katında geçerlidir?

Yüce Allah buyuruyor:
   Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibâdet etmeleri için yarattım. (Zâriyat – 56)
Din nedir?
   Yerlerin, göklerin tek egemeni ve bütün âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah’ın, akıl sahipleri için koymuş olduğu emir ve yasakları içeren evrensel kanunlara din denir.
Din, bir spor dalı gibi isteğe bağlı zevk, oyun ve eğlence değil, İlâhi bir yükümlülüktür. Bu nedenle beyinsel özürlüler dışında ırkı, rengi ve dili ne olursa olsun bütün insanlar dînî kurallara uyma ve dînî kurallar doğrultusunda yaşama zorunluluğundadır. Çünkü Allah insanları bunun için yaratmış, akıl ile bilinçlendirmiş ve yeryüzüne halife (egemen) kılmıştır.
Her din Allah katında geçerli mi?
Yüce Allah buyuruyor:
   Allah katında hak din, ancak İslâm’dır. (Âl-i İmran – 19)
   Hiç kuşkusuz Allah katında geçerli olan din, ancak son hak din olan İslâm’dır. Çünkü İslâm İlâhi dindir ve temel ilkesi tevhid yani Lâ ilâhe illallah dır.
   Allah bir’dir, O’ndan başka gerçek îlah, yaratıcı ve evrensel kanunlar koyucu yoktur. Madde ve madde ötesi bütün varlıkları yaratan, yöneten ve dilediği gibi yönlendiren O’dur. Dünyayı, ayı, güneşi, yıldızları ve galaksileri yaratan, yörüngelerine oturtan ve her birini belirli bir merkezin etrafında döndüren O’dur.
   İslâm’ın temel kaynağı (anayasası) Kur’an ve peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.) dir. Kur’an, son İlâhi kitab olduğu ve ondan sonra başka İlâhi kitab gelmeyeceği için Yüce Allah’ın koruması altındadır. Tevrat ve İncil farklı zamanlarda tahrîfata (değişikliğe) uğraya uğraya asıllarını yitirdikleri halde, Kur’an 1400 küsur yıldan beri tek bir harfi değişmeden orijinal aslını aynen korumaktadır.
   Ebû Cehil’in başlattığı Kur’an düşmanlığı zaman zaman bazı ülkelerde devlet terörüne dönüştüğü halde, en kanlı diktatörlerin bile Kur’an’ın bir harfini değiştirmeye güçleri yetmedi ve yetmeyecektir.
Din ve insan
   Yüce Allah buyuruyor:
(Ya Muhammed!) Sen, ehli tevhid olduğun halde yüzünü dine (yani) Allah’ın fıtratı (olan tevhid dini) ne çevir, (Çünkü Allah) insanları hu fıtrat üzere yarattı. (Rûm – 30)
   Hiçbir varlık fıtratının (yaradılış amacının) dışına çıkamadığı gibi insan da fıtratının dışına çıkamaz ve dinsiz yaşayamaz. Çünkü bedenin havaya, suya ve çeşitli gıdalara ihtiyacı olduğu gibi, ruhların da huzura, mânevî feyizlere ve mânevî gıdalara (ibâdetlere) ihtiyacı vardır. Aksi halde mânevî tatminsizlikten gönüller daralır, ruhlar bunalır ve toplumsal dengeler bozulur.
Ancak!
   Bebekler yalancı memelerle tatmin olamadıkları ve gıda alamadıkları gibi, yetişkinler de hak dinin dışındaki inanç sistemleri ile ruhsal açıdan tatmin olamaz ve mânevî gıda alamazlar. Çünkü kaynağı insana dayanan
beşeri sistemler, sapık ideolojiler, bâtıl inançlar ve zamanla aslını yitirip yürürlükten kaldırılan İslâm öncesi dinler,
   Ruhsal zevklerden ve mânevî feyizlerden yoksun oldukları için görkemli gösteriler, yapay söylemler ve resmi törenlerle insanları tatmin edemez ve kesinlikle hak dinin yerine geçemezler.
Çünkü Yüce Allah buyuruyor:
Hak’tan sonra, sapıklıktan başka ne var ki! (Yunus – 32)
Dinler Arası Diyalog
   Papalığın başlattığı dinler arası diyalog çağrısı ile hıristiyan misyonerler, “üç semâvî din” ve “İbrâhîmî dinler” adı altında tahrîfata uğraya uğraya aslını yitiren ve yürürlükten kaldırılan bugünkü hıristiyanlığı, müslümanlık gibi hak din olarak tanımlamaya çalışmaktadırlar. Amaçları müslümanların hıristiyanlığa bakışını sempatik bir hale dönüştürüp misyonerlerin faaliyetini kolaylaştırmak ve sonra müslümanları hızlı bir şekilde hıristiyanlaştırmak!..
Peki, müslümanlar bu oyuna gelir mi?
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor:
(Gerçek) Mü’minin ferasetinden sakının! Çünkü o, Allah’ın nuru ile bakar. (Buhârî – Müslim)
   Îmanın tadını alan ve İlâhi nurla gönülleri nurlanan gerçek mü’minler, misyonerlerin bu oyununa gelmez ve dininden asla dönmez. Ancak çeşitli baskılarla ve kısıtlamalarla bilinçli olarak dînî eğitimden yoksun bırakılan ve çağdaşlık adı altında İslâm dışı yaşantıya özendirilen zavallı gençlerimizin durumu farklı!
   İslâmî bilgileri sıfır, hatta sıfır altı eksi olan zavallı gençlerin, özel eğitilmiş
misyonerlerin yapmacık yaklaşımları, gelecekle ilgili çıkar vaadleri ve dolarlı incilleri karşısında, İslâmî kimliklerini koruyabilmeleri gerçekten çok güç!..
Yüce Allah buyuruyor:
   Ey îman edenler! Eğer Allah’tan korkar (günahlardan sakınır) sanız O, size furkan verir, suçlarınızı örter (gizler) ve sizi bağışlar. (Enfâl – 29)
   Hak ile bâtılı birbirinden ayırabilme yeteneğine furkan denir. Yüce Allah günahlardan sakınıp ibâdetlerini düzenli bir şekilde yapan kullarının gönlüne furkan denilen mânevî bir yetenek verir. İşte furkan denilen mânevî yeteneğe sahip olanların dînî bilgileri az da olsa, kesinlikle misyonerler onları aldatamaz ve dininden koparıp hıristiyan yapamazlar.
Misyonerlere aldanıp hıristiyan olanlara gelince!
Yüce Allah buyuruyor:
   Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, işte onların bütün amelleri dünyada da âhirette de boşa gider. Ve onlar ateş ehli olup, orada ebedî kalacaklardır. (Bakara – 217)
   İslâm dininden çıkan bir kimse ister hıristiyan, ister yahudi ve ister ateist olsun ona mürted denir. Mürted olan kimse tevbe edip tekrar İslâm’a dönmeden kâfir olduğu halde ölürse, onun pis bedeni yıkanmaz, kefenlenmez, cenaze namazı kılınmaz, İslâm mezarlığına gömülmez ve ona dua edilmez (Allah rahmet etsin denilmez).
   Mürted olmadan önce yapmış olduğu bütün hayırları, harcamaları ve sevapları boşa gider (yok sayılır) ve mahşerdeki sorgulamadan sonra ebedî kalmak üzere cehenneme atılır.
Yüce Allah buyuruyor:
   Onlar (sapıklar), Allah’ın dininden başka (bir din) mi arıyorlar? Gerçek şu ki, göklerde ve yer de ne varsa, hepsi ister istemez O’na boyun eğmiştir ve sonunda hepsi O’na (O’nun hükmüne) döndürülecektir. (Âl-i İmran – 83)
   Yerdeki ve göklerdeki bütün varlıklar Yüce Allah’ın koymuş olduğu denge, düzen, çekim, fizik, kimya ve biyoloji kanunlarına uyma zorunluluğunda oldukları ve bunun dışında başka bir seçenekleri olmadığı gibi, İnsanların da son hak din olan İslâm’a uymanın dışında başka bir seçenekleri yoktur.
   Çünkü yürürlükten kaldırılan kanunlar hukuksal açıdan geçersiz ve onları uygulamak suç olduğu gibi, aslını yitiren ve yürürlükten kaldırılan önceki kitaplar da dînî açıdan geçersiz ve İslâm’a ters düşen hükümlerini de uygulamak suçtur.
www.ihvanlar.net – Ahmet Tomor Hocaefendi

PAYLAŞ