Kadıncağızın Cenaze Parasını Çalmışlar
İSTANBUL’DA, tek başına yaşayan zor yürüyen seksen yaşındaki kadının kapısını iki kişi çalmış, tedavi için gönderildik demişler, kadına saldırmış, gırtlağını sıkmışlar bayıltmışlar ve 2200 lira cenaze parası varmış, onu ve kırık dökük birkaç değersiz mücevheri varmış, onları çalmışlar. Kadın altı yedi saat baygın kalmış, kendine gelince polisi aramış. Şimdi polis ihtiyara saldıran, parasını çalan iki canavar karıyı arıyormuş.
Bulunurlar mı bilmem… Suçlarda öyle büyük patlama var ki, polis hangisine bakacağını şaşırmış vaziyette. Bulundular diyelim… Bütün hukuk ve adalet sistemi öncelikle suçluları, hırsızları, katilleri, câni ve mücrimleri AB kriterlerine uygun şekilde korumak konusunda seferber olmuştur.
İhtiyar kadıncağız şükr etsin. O iki ahlaksız karı iyi ki onu öldürmedi.
Sosyal yapımız hastadır. Bilhassa hukuk ve adalet konusunda.
Polis suçluyu yakalayıp adliyeye teslim ediyor ve aaa bir de bakıyorsunuz ki, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmışlar.
AB standartlarıymış, insan haklarıymış, şuymuş buymuş… Hukukun ve adaletin canına okudular.
İnsanlığın bir tek kan grubu mu vardır, yoksa rh pozitif ve rh negatif ile sekiz gurubu mu?.. Ülkelerin hukuk sistemleri de böyledir. İsviçrede veya Norveçte çok etkili ve başarılı olan bir sistem Türkiyede berbat neticeler verebilir. Nitekim görüyoruz.
Bizim yeni Medenî Kanunumuz aileyi, yeni Ceza Kanunumuz toplumu yıkıyor, tahribat korkunç. Farkında mıyız bunun?
Bir topluma, layık olmadığı derecede hürriyet ve serbestlik verilirse anarşi, kaos, dağılma, çözülme olur.
Soruyorum: Şu anda bu ülkede hırsızlığa uğrayan mağdurun hakları mı daha çok korunuyor, yoksa hırsızların mı?
Suçları, gereği gibi, suçlu adaylarını caydıracak şekilde cezalandırmayan bir sistem batmaya mahkumdur.
Bir ülkede suç patlaması varsa, o ülke hastadır, çökecektir.
Bir ülkede hapishaneler haddinden fazla doluysa o ülke hastadır.
Bir ülkede halkın yarısı birbiri ile nizalı ise ve mahkemeler davalara bakmaya yetişemiyorsa o ülke yine hastadır.
Bir ülkede mafyalar ve kötülük çeteleri AB standartlarının gölgesinde cirit atıyorsa…
Avrupa hukuku ve kanunları bizim sosyal ve kültürel bünyemize uymaz.
O kanunlar bize ya çok dar, yahut çok geniş gelir.
Hukukun birinci işi ve vazifesi suçları, kavgaları, nizaları azaltmaktır.
Ahlakın bozuk olduğu bir ortamda suçları ve kavgaları azaltamazsınız.
Hukuk asgarî ahlaktır. Ahlak yoksa hukuk kör topal olur.
Seksen yaşındaki ihtiyar kadının evine girilmesinin, zavallının dövülüp bayıltılmasının ve cenaze masrafları için ayırdığı 2200 liranın çalınmasının suçlusu kimdir? O saldırgan iki rezil karı mıdır?
Hayır baylar bayanlar!.. Asıl suçlu sistemdir… Sistemin hukukudur… Sistemin müflis (iflas etmiş) eğitim sistemidir… Resmî ideolojidir… Kemalizmi mi kasd ediyorsun?.. Evet tam üstüne bastınız… Yargıdır… Beni söyletmeyin devlettir devlet!..
Eskiden de hırsızlık, soygun vardı ama bunların genelde raconu vardı. Hırsızlar, seksen yaşındaki zavallı bir kadının cenaze parası çalmazdı.
Sultan Abdülhamid devrinin meşhur eşkıyasından Balçıklı Edhem, çetesindeki öz oğlu gibi sevdiği yeğenini, Gebze civarında bir köyde evli bir karı ile zina yaptığı için kurşuna dizdirtmiştir…
(Bu hadiseyi Refi’ Cevad Ulunay’ın Balçıklı Edhem isimli kitabından okumanızı istirham ediyorum.)