Mevlid neden bid'at olsun ki?
Peygamber Efendimizin doğumunun her sene-i devriyesinde “muhabbetten” yoksun hoca kılıklıların “mevlid kandili bid’attir” videoları ortalıkta dolaşıyor.
Şimdi bunlara “Mevlid neden bid’at olsun ki” yazımızla cevap vereceğiz. Cevap vereceğiz ki muhabbetsizlerin insanları kandırmasına müsaade etmeyeceğiz.
BİD’AT DE KURTUL!
Size daha önce tasavvuf konusunda Selefilerin bir şeyi inkar edebilmek için hangi yollara başvurduğunu anlatmıştık. İşlerine gelmeyen şeye önce “ibadet” vasfı yüklüyorlar sonra böyle bir ibadetin Peygamber ve sahabeden gelmediğini söyleyip tekfire dayanan ithamlarda bulunuyorlar.
İşte Mevlid gecesini kutlayan Müslümanlara dil uzatanlar da aynı zihniyette. Önce bu kutlamaya “ibadet” gibi yaklaşıyorlar ve sonra “Peygamberimiz ve sahabeler kutlamadı” deyip bunun dinde yeri olmadığını söylüyorlar.
KUTLAMAK BİR İBADET DEĞİLDİR
Mevlid gecesinde sevinmek, kutlamak bir ibadet değildir. Bir ibadet olarak da görülmemektedir. Günler önceden hatırlatma, mesajlaşma yapılması da bu gerçeği değiştirmez.
Dolayısıyla ibadet olarak görülmeyen bir şeyin dini bir vecibe olarak algılanması ve “dinde yeri yok” gibi bir saldırıya maruz kalması sadece insafsızlık ve art niyetin bir göstergesidir. O inakrcıların algı problemini ortaya koymaktadır.
NEDEN KUTLAMAYALIM Kİ?
O mubarek Nebi’nin doğumuna sevinmek ve kutlmak için bir çok sebebimiz var.
Allahu Teala şöyle buyuruyor:
“Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya 107) Peygamberimiz bize rahmet olarak gönderildiyse ve bizi cehennem çukurlarından kurtardıysa, O’nun geliş günü bizim için değerlidir.
Allahu Teala’nın ömrüne yemin ettiği tek insandır O.
“Hayatına (ömrüne) andolsun ki onlar gözleri dönmüş halde sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlar dediler.” (Hicr 72) Allahu Teala’nın (Celle Celaluhu) hayatına yemin ettiği kişinin hayatının başladığı gün bizim için değerlidir.
“De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Al-i İmran 31)
Allah’ın sevgisinin kendisine “ittibaya” bağlandığı kişinin doğumu bizim için değerlidir.
“Oysa sen onların içinde iken Allah onlara azap edecek değildi.” (Enfal 33) Allah’ın, hürmetine bela ve azap indirmediği O yüce Peygamberin doğumu bizim için değerlidir.
“De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticâret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez.” (Tevbe 24)
Babamızdan, oğullarımızdan, kardeşlerimizden, eşlerimizden, aşiretlerimizden vs. herşeyimizden daha sevgili olan O yüce Peygamberin doğum günü de bizim için sevgilidir.
“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.” (Ahzab 56)
Allah’ın ve meleklerinin salat ettiği bize de salat ve selam etmemiz emredilen O kutlu insanın doğduğu gün sevinmeye değerdir.
“Peygamber, müminlere nefislerinden evladır” (yani Müminlerin, Peygamberi kendi nefislerinden çok sevmeleri gerekir)” (Ahzab 6)
Kendi canından bile kıymetli olan bir şey var mıdır? Evet, vardır. O da Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’dir. İnsan kendi doğumuna, eşinin akrabasının, çocuğunun doğumuna bile sevinirken veya kutlarken kendi canından daha kıymetli olan Peygamberimizin doğum gününe nasıl sevinmez, nasıl kutlamaz.
Bir Müslüman ayetlerde belirtildiği üzere kendisi için rahmet olan, Allah’ın, hayatına yemin ettiği, anneden babadan ve hatta kendi canından daha çok sevgili olan Peygamberinin doğum gününde sevinmeyecekse ve kutlamayacaksa daha neyde sevinebilir ki? Daha hangi tarihi olay o Müslümanı mutlu edebilir ki?
Peygamberinin doğum gününe yani dünyaya teşrifine sevinmeyen, mutlu olmayan, kutlamayan bir Müslüman daha hiçbir şey sevinmesin. Hiçbir şeyi kutlamasın.
Çünkü bizim için en değerli olan şey O.
PEYGAMBERİMİZİN MUHABBETİNDEN YOKSUN OLANLAR
Hemen şunu söylerler: O’nu sevmek yolundan gitmekle olur. O’nu sevmek sünnetine uymakla olur. Evet, doğru. Ama her şeyin başı muhabbettir.
Millet zaten yoldan çıkıyor ve Peygamberimizin yolu terkediliyor. Hem de dünya koşturmacasında Peygamberini hatırlamaktan geri kalıyor. Mevlid gecesinde sevinerek, kutlayarak en azından Peygamberini hatırlıyor ve bu vesileyle bir çok kişi tövbe ediyor.
Dolayısıyla Peygamberine duyduğu sevgi onun tövbesine vesile oluyor.
Bunu bile hazmedemiyorlar. Bu sevinmeyi ve başkasına da “gecen mübarek olsun” diyerek kutlamayı, salavatlar ve Kur’an-ı Kerim okuyarak geceyi ihya etmeyi engellemeye çalışıyorlar. Muhabbetsizler için bu gecenin diğer gecelerden hiçbir farkı yok.
Ama bizim için var. Biz seviniyoruz ve sevincimizi başkalarıyla paylaşıyoruz. İnsanları bu vesileyle de sohbete, muhabbete ve tövbeye çağırıyoruz.
YANLIŞ OLAN NEDİR?
Yanlış olan ve karşı çıkılması gereken şey, bu mübarek gecenin çalgı çengiyle, orkestralarla ya da semah gibi gösterilerle sulandırılmaya çalışılmasıdır. Biz de buna karşıyız ve her fırsatta uyarıyoruz.
ALDIRMAYIN, ALDANMAYIN
Peygamberimizin doğumuna sevinmemiz en doğal olan şeydir ve olması gereken şeydir. Bu gecede mutlu olmak ve bu mutluluğu paylaşmak güzeldir. İnkarcılara aldırmayın. Ancak dediğimiz gibi geceyi sulandırmadan salavatlarla, O’nun hayatını kendi hayatımıza nasıl taşıyacağımızın muhasebesini yaparak, Kur’an tilavetleriyle ihya etmeli, Peygamberimizin yoluna ters olan, razı olmayacağı davranışlardan kaçınmalıyız. Bu konuda da aldanmayın. Şeytana uymayın.
www.ihvanlar.net