İsmailağa Camiinin sırları
İstanbul’un merkezinde, Avrupa’nın ortasında bir cami. Herkesin camiden aldığı koku farklı. Başka bir dünya, değişik bir ortam… Anlatılmaz yaşanır.
İsmail Ağa Camii, mimarisinden çok sosyal konumu nedeniyle büyük ilgi gören ve önemli bir cami…
Çarşamba, Manyasızade Caddesinde bulunan İsmail Ağa Camii, H.1136/M.1723 tarihinde Rumeli Kadılarından Alaiyeli İbrahim Efendi’nin oğlu Şeyh’ülislam İsmail Efendi tarafından kendi adına ve kendi evi yerdine fevkani olarak yaptırılmıştır.
MİMARİ YAPISI :
Camii, kagir ve kubbelidir. Ana kubbenin iki yanında üçer küçük kubbe daha vardır. En, boy ve yükseklik bakımından Beyti Şerif’in ölçüleri alınarak, ona göre yapılmıştır. Fevkani olduğundan merdivenle çıkılmaktadır. 1984 yılında İstanbul’da meydana gelen büyük depremlerden birinde harap olmuş ve minaresi de yıkılmıştır. 1952 yılında vakıfların gözetimi altında halkın yardımlarıyla aslına sadık kalınarak tamir edilip ibadete açılmıştır.
KA’BE ÖLÇÜLERİYLE AYNI
Kabe’nin duvarlarının ölçüsü 11.68, 12.04, 10.18, 9.90 metre. İsmail Ağa Camii’nin duvarları da Kabe duvarları gibi birbirinden farklı ölçülere sahip.
Mimarisindeki sadelik ve tevazu nedeniyle dış görünüş olarak turistik bir değer atfedilmeyen İsmail Ağa Camii’nin aslında dünyadaki Kâbe ölçülerine göre yapılmış tek cami olduğunu biliyor muydunuz?
1723 yılında Osmanlı’nın 56. Şeyhülislamı Ebu İshak İsmail Efendi’nin yaptırdığı caminin ölçüleri, en, boy ve yükseklik olarak Kâbe’nin ebatları ile birebir örtüşüyor.
Tüm duvarları tıpkı kabe gibi farklı ölçülere sahip. Yani 9m ile 11 metre. Kagir ve kubbeli cami, Lale Devri Osmanlı mimarisinin barok üsluba geçiş örneklerinden. Ana kubbenin iki yanında üçer küçük kubbe daha var. En, boy ve yükseklik bakımından Kábe’yle aynı ölçülerde.
Caminin içinde sekiz mermer sütunun üzerinde kadınlar mahfili cemaat bölümünün üstünde, beş küçük kubbe yer alıyor. Kâbe’nin çevresindeki revakları hatırlatıyor. ..
Bu bölümün sağında ve solunda duvara oyulmuş iki mermer mihrap bulunuyor. İsmailağa Camii, 1894′teki büyük İstanbul depreminde harap oldu, minaresi yıkıldı. Bakırcı ve kalaycılara mesken oldu. 1952′de Vakıflar’ın gözetiminde halkın yardımlarıyla aslına sadık kalınarak onarıldı ve yeniden ibadete açıldı.
Mahmud Efendi Hazretlerimizin İsmailağa Camiine imam olması tamamen manevi bir emir dahilinde olmuştur. Efendi Baba ona İSMAİLAĞA ya imam olacaksın diyor. İsmailağa camii ise o anda harabe halinde idi. O sıralarda Efendi babanın cemaatinden biri rüyasında, kabrinden bir el çıktığını ve İsmailağa camiini göstererek “bu camiyi neden tamir ettirmezsüz” dediğini görüyor. Hemen işe başlanıyor. Cami güzelce restore ediliyor. Ve Efendi Hazretlerimiz orada imamlığa başlıyor.
www.ihvanlar.net