Yabancıların anlatımıyla eski bayramlarımız
Osmanlılar, İslâmi anlayışa uygun olarak her cuma ve özellikle bayram günlerini “barış günü” olarak da kutlarlardı (buna çok ihtiyacımız var). Mahallelerde küskünler önceden tespit edilir, arefe günü akşamına kadar barışmaları sağlanırdı.
14 yıl boyunca Avrupa’daki Türk topraklarını ve Anadolu’yu gezen Kralın saray nazırı Jacques de Villamont, “Les Voyageurs du Seigneur Villamont”(Bay Villamont’un Yolcuları) adlı 1596 yılında yayımlanan eserindekonumuza ilişkin olarak şöyle diyor: “…Her kimin bir düşmanı varsa gidip ondan af dilemekle mükelleftir. Öteki de el öpmeden ve musâfaha da etmeden evvel affettiğini söylemek mecbûriyetindedir. Aksi takdirde bayramlarının mübârek olması mümkün değildir. Bu esasa riâyet etmeyen kimseler ise, neredeyse fâsık telâkkî edilirler.”
Du Loir: “Her bayramın birinci günü onlar (Osmanlılar) için genel bir barış günüdür. Birbirlerine rastladıklarında el sıkışırlar. Küçük olan büyüğünün elini öptükten sonra başına koyup ‘Bayramın mübârek olsun’ der.”
A. Ubicini: “…Cum’a ve bayram günleri bir baba, oğlunu elinden tutup dışarıda gezdirir. Adımlarını da çocuğun adımlarına göre ayarlar… Onunla pek derin bir şefkatle konuşur. Çocuğun bütün hareketlerini dikkatle takip eder.”
Paus Lucas: “Bayram Alayı, gerçekten de dünyanın en eğlenceli ve en meraklı gösterisidir”.
Gerard de Nerval: “Bayram sabahı, güneş doğarken, gemilerden ve bütün hisarlardan atılan toplar şehri inletti. Binlerce minarelerden yükselen ezan sesleri her tarafa yankılandı. Merasim yeri Atmeydanı idi…
“Meydanın bir yanında Sultanahmed Camii var. Padişah Abdülmecid hazretleri, bayram namazını kılmak için işte bu camiye gelecekti. Sabah, İstanbul, Üsküdar ve Pera’dan gelen, belki bir milyon insandan fasla olan muazzam bir kalabalık Sarayburnu’na kadar uzanan sahayı doldurdu. Kaldığım han buraya çok uzak olmadığı için, kalabalığa karışıp Atmeydanı’na kadar gidebildim.
“Ayasofya’yı dolanan yolda yapılan resmigeçit en az bir saat sürdü. Fakat kıyafetleri bir Frenk için hiç de merak uyandırıcı değildi. Çünkü başlarındaki kırmızı fesler bir yana bırakılırsa, hemen hemen bütün birlikler Avrupai tarzda giyinmişti.
“Paşaların Üniforması, tıpkı bizimkiler gibi, dikiş yerlerinden altın yaldızlı tellerle süslüydü. Fakat her tarafta mavi redingotlar göze çarpıyordu.
“Beyoğlu’nda oturan Avrupalılar’ın çoğu bu kalabalığa karışmıştı. Çünkü bayram günleri, diğer dinlerden olanlar da Müslümanların merasimine iştirak ederler, onlar da bayram yaparlar.
“İslami merasime kalben katılmayanlar için bile, bu bir bayramdı. Sultanın, Donizetti’nin kardeşi tarafından yönetilen Muzikay-ı Humayun’u çok güzel marşlar çalıyordu ve bu marşlar Şark usulüne uygun olarak “unisson” şeklinde, yani çok çalgının bir ses oluşturması şeklinde icra ediliyordu.
Resmi geçitin en ilgi çekici yanı, Muhafız Birliği’nin geçişi oldu. Bunların miğferleri uzun sorguçlarla süslüydü, ayrıca mavi panaşları vardı. İnsan onları seyrederken, Macbeth’deki gibi bir ormanın yürüdüğünü görür gibi oluyordu.
“Nihayet padişah geldi. Çok sade giyinmişti, yalnız sarığının üzerinde küçük bir elmas parlıyordu. Fakat bindiği atın eyer ve takımları altın ve elmaslar içindeydi, herkesin gözünü kamaştırıyordu.
“Peşinden gelen ve seyislerin idaresinde olan atların koşumları da aynı şekilde zengin süslerle pırıl pırıldı. Nazırlar, seraskerler, kazaskerler, ulema ve diğer yüksek dereceli memurlar, hükümdarın ardında yürüyüşe katıldılar. Daha sonra yeni birlikler geçti ve geçit sona erdi.”
“Meydan, oyuncakçılarla, her çeşit yiyecek ve şerbet satanlarla doluydu… Çörekler, şekerli kaymaklar, kızartmalar ve halkın en çok yediği kebaplar pek boldu.
“Kızartmalar kalın ekmek dilimlerinin içine bol maydanoz ile birlikte konuyor ve bedava dağıtılıyordu. Parasını yüksek ve zengin şahsiyetler ödüyormuş. Ayrıca, herkes istediği eve girer, sofraya oturur ve ikram görür.
“Fakir, zengin bütün Müslümanlar, evlerine gelen insanların dini, ırkı, sosyal durumu ne olursa olsun, kendi varlık durumlarına göre ziyafet verirler, onları memnun etmeye çalışırlar. Bayramın ikinci ve üçüncü günleri şenlik devam ederdi.” (Çev, Refik Özdek).
Bayramınız tekrar tekrar mübarek olsun, efendim.
Yavuz Bahadıroğlu – Yeni Akit