Rusya'nın yeni düşmanı Sunnilik – Musatafa Özcan
Rus Çarlığı, güneye sarkma, yayılma stratejisiyle birlikte İslam dünyasının birinci hasmı haline gelmişti. Osmanlı’nın kuzey bölgelerini işgal ettiler. Çarlık yıkıldı ama politikaları devam etti. Ruslar Slavlık ve Ortodoksluk yerine kapitalizm düşmanlığını ya da komünizmi keşfettiler. Milli araç olarak bu ideolojiye sarıldılar. SSCB’nin son faslında, Afganistan’a saplanıp kaldılar. Batılıların Soğuk Savaş sonrasında İslam dünyası ile irili ufaklı Rusya sınırındaki milletler, ülkeler yerine Rusları tercih etmeleriyle birlikte tarih sahnesinde kaldılar. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra Putin ile birlikte Rusya yeniden Batı’nın göz yummasıyla ve İslam dünyasını baskılamasıyla birlikte toparlanmaya ve hamle gücü kazanmaya başladı. Batılılar İslam dünyasını gözlerken Rusya’yı ihmal ettiler. Gulyabani bu sayede yeniden hortladı. Bu defa ise anti kapitalizm yerine yeni bir düşman keşfetti. Sünni dünya veya Sünnilik. Emre Aköz, ‘Rusya’nın hamlesi’ başlıklı yazısında Putin’in Suriye’ye ağırlığını koymasıyla birlikte olacakları şöyle öngörmektedir: ”Rusya bu hamlesiyle birlikte, Suriye’de demokratik veya otoriter ama neticede Sünniliği esas alan bir rejimin kurulması ihtimali daha da azaldı…” Sebebi Putin ve Lavrov’un Sünnilik düşmanlığıdır. Emre Aköz’ün zımni olarak temas ettiği bu düşmanlık doğru olmakla birlikte öngörüsüne katılmıyorum. Tam tersi Suriye rejiminin derisi yüzüldü, kuyruğuna kadar geldi. Rusya’nın müdahalesi post mortem bir müdahale ve Esat rejimi çökünce Tartus limanı Rusya’dan gelen ve akan mücahitlerin eğitim kampı haline gelecektir. Rusya bu çirkin amel ve emelleriyle kadere fetva verdirmiştir. Ceza ve mükafat işin niteliğine göredir (el cezau min cinsi’l amel). Bu yüzden düşmanlığı karşılıksız kalmayacaktır.
***
Çok hızlı ve kısa bir zaman içinde 2016 veya en geç 2017 yılında Rusya, Esat’la birlikte Suriye’ye veda etmek zorunda kalacak. Rusya’nın bugün güç görünen bu düşmanlığı zaaf haline gelecek ve Rusya bu kez Müslümanların elinde kıyamete kadar darmadağın olacak. Putin’in durumu Abdullah Ahmer’in Gırnataya son bakışı ya da Bizans İmparatoru Hirakl’in Bizans’ın Suriye’deki merkezi ve askeri garnizonu Humus’u terk ederken geriye son bir bakış fırlatması gibi olacaktır. Bu son bakışına şu sözleri eşlik etmiştir: “dönüşü olmayan bir ayrılık…” SSCB’den sonra batma sırası Rusya Federasyonu’nda. Eceli gelen köpek cami duvarına işermiş. Putin neden Sünni düşmanı, azınlıkların ortağı? Birincisi, Şiilik, Sünnilik gibi İslam adına cengaverlik davasında değildir. İsrail ile ilgili söylemleri ve eylemleri ucuz bir gönül ve zihin çelme numarasıdır. Onun dışında meşgalesi gayri Müslimlerle değil, Müslümanlarladır. İç çekişmenin en büyük araçlarından birisidir. Aynen gayri Müslimler gibi Sünnileri fütuhatçılıkla suçlar! Çünkü fütuhatları hep işbaşında olan Sünni idareler ve sahabeler ve Sünni devletler yapmıştır. Bundan dolayı fetihler karşısında reddi mirasçıdır. Onların manevi varisi değildir. Kudüs davası ise sadece gönül çelme ve Sünni dünyaya yayılma aracı bir propagandadır. Stratejik açıdan Sünnilik bütün dünyanın rakibi olacak cesamette bir nüfus ve coğrafyaya haizdir. Aslanı tilkiye ve çakala boğdurmak istiyorlar. Bu da, azınlıklar özellikle de İran mihveridir.
***
Kim Kardashian’ın erkek ve siyasi versiyonu olan Lavrov, Suriye’de Sünni grupların iktidara uzanmalarına izin vermeyeceklerini veya kabul etmeyeceklerini söylemiştir. Kasım Süleymani ve Hamaney ile birlikte engelleyebilirse engellesin! Anılan nedenlerle Rusya yeni düşman kuşak olarak Sünnileri seçmiştir. Zira İslam dünyasının umudu ve zinde topluluğu Sünniliktir. Bu nedenle 11 Eylül’den itibaren Sünnilik küresel bir düşman haline getirilmiştir. Oğul Bush hem Afganistan hem de Irak’ta Şiileri ve İran’ı gayri aleni müttefik olarak belirlemiş ve merhum Suud El Faysal’ın ifadesiyle Irak’ı altın bir tepsi içinde İran’a teslim etmiştir. Sebebi, Sünniliğin birinci düşman olarak belirlenmesidir. Elbette Sünnilere aşırı Sünniler diyorlar. Halbuki, Saddam zorba olsa bile İran gibi dini bir aşırılığı yoktu hatta Beşşar gibi laikti. Nedense Beşşar’ın laikliği herhalde Nuseyri olduğu için makbul lakin Saddam’ın laikliği Sünni oluşuyla ilgili güvenilmezdi! İran hem diktatör hem de aşırı mezhepçi bir rejimdir.
Aksine Nuri Maliki aşırı Şiilik yaparken, İyad Allavi gibilerinin de teslim ettiği gibi Bağdat ve çevresini Sünnilerden arındırırken Amerikalıların nazarında Türkiye mezhepçi olmuştur! Irak politikalarında mezhepçi olan Türkiye, Suriye’de ise IŞİD’ci olup çıkıverdi! Birileri hep dört ayak üzerine düşerken nedense Türkiye vurun abalıya muamelesi görüyor.
11 Eylül’den sonra ABD, Sünni düşmanlığı yaparken Arap Baharı’ndan veya Sünni uyanışından sonra bu düşmanlığı ABD’yi hesap dışı tutmadan İran ile Rusya ortaklaşa güder hale geldiler. Şii mihveri aynı zamanda Ortodoks mihveri veya Panslavizm mihveridir.
Rus strateji uzmanı Vitaly Naumkin’in başkanlığında uzmanların 2012 yılında hazırladığı bir raporda Ortadoğu’da Rusya’nın İran ve Irak’la ortaklığını artırması tavsiye ediliyor. Şimdi bu halkaya Suriye de daha güçlü bir şekilde ilave edilmiş oldu. Rusya, bu suretle tek başına baş edemeyeceği bir düşmanlık sarıyor. Onun yerine üzülmek bize düşmez!