Efendim ben sazı bırakamam, çalabilirsen çal!


   Elhamdülillah, yurdumuzun dört bir yanından Allah dostları çıkmış ve halkın irşadıyla meşgul olmuşlar. İşte bunlardan bir tanesi:
   Ali Hafız; Amasya’da yetişen velîlerden. 1892 senesinde Bayburt’un Hart köyünde doğdu. Tahsîl çağına geldikten sonra ilim tahsîline başlayarak Bayburt’ta Eşref Efendinin derslerini tâkib etti. Sonra Hâfız İbrâhim Efendi’nin talebesi oldu ve ondan icâzet, diploma aldı. İnsanlara doğru yolu göstermek için önce Amasya’nın İlyas köyüne, sonra da Karasenir köyüne yerleşti.
   Burada otuz sene kadar imâmlık yaptı. Bu yüzden Amasya civârında Karasenirli Ali Hâfız olarak tanındı. Ömrünün sonlarına doğru Şamlar türbesinin yanındaki câmide imamlık yaptı. Güzel ahlâkı, yumuşaklığı, merhameti ile tanınan Ali Efendi, senelerce Amasya ve köylerinde yaptığı sohbetlerle sevenlerine doğru yolu, güzel ahlâkı anlattı. Birkaç defâ tutuklandı ise de; “Biz siyâset ile uğraşmayız. Biz insanlara güzel ahlâkı anlatırız” dediği için serbest bırakıldı. Kur’ân-ı kerîm okumanın, Allah ismini söylemenin yasak olduğu dönemde, Amasya ve köylerinde İslâm dînini anlatarak müslümanların îmânını korudu.
   Talebelerinden biri, Ali Hâfız’ı görmeden önce elinde saz, köy köy dolaşıp, saz çalıp söylüyordu. Bu zât birgün, Ali Efendinin ismini duyup, onun yanına gitti. Aklında arz edeceği bâzı sualleri vardı. Mütevâzî şekilde onu karşılayan Ali Hâfız onunla sohbete başladı. Söyleyeceklerinin hepsini unutan o zât, oradan ayrılınca, soracağı sualleri tekrar aklına geldi. O zaman Ali Hâfız’ın mübârek bir zât olduğunu anladı ve ona talebe olmak istedi. Sonra; “Efendim! Yalnız ben sazımı bırakmam.” dedi. Ali Efendi de; “Çalabilirsen çal!” dedi. Zamanla sohbetlerin tesiriyle kalbinden tamâmen saz sevgisi çıktı. Çalmak istedi ise de çalamadı. Ali Hâfız, teveccühleri ile kalbinden o nefsânî sevgiyi alıp çıkardı.
   Şamlar türbesinin etrâfındaki ağaçları, bir talebesi ile dikti. Birgün armut fidanlarının yan sürgünlerini budarken yanında bulunan talebesine dönerek; “Evlâdım! Bu yan sürgünler budandıkça fidan daha çok boy verir. Tez büyüyüp meyve verir.
Zikr eyle her nefes
Kalpten gitsin kötü heves.
   Müslüman zikirle kalpten kötü istekleri kestikte, kalpteki îmân nûru kuvvetlenir, meyve verir. Bu fidanları buradan sökelim, şuraya dikelim.” dedi. O talebenin îtirâz etmek hiç âdeti olmadığı hâlde o gün; “Efendim! Burası iyidir.” dedi.Ali Hâfız; “Bu fidanları buradan sökelim şuraya dikelim.” deyince, talebesi tekrar; “Hocam buranın yeri iyidir, etrafı boştur.” dedi. Bunun üzerine Ali Hâfız; “Evlâdım! Allahü teâlâ yakında vefât edeceğimi bildirdi. Benim yerim burasıdır. Vefât ettiğimde türbede yatan zâtın akrabalarından izin alıp, buraya defn edersiniz.” dedi. Fidanları söküp başka bir yere diktiler. Aradan bir süre geçince rahatsızlanan Ali Hâfız, doktor getirilmesini istedi. O talebe hocasının yüzüne doktora neye
lüzum der gibi bakınca; “Allahü teâlâ sebepler halk eder. Sebebe yapışmak lâzım.” dedi. Doktor gelip muâyene ettikten sonra bir şey yok deyip gitti. Gece yarısına doğru Kelime-i şehâdet getirerek vefât etti (1957). Vefât ettiğinde altmış beş yaşında idi. Dediği yere defnedildi.
www.ihvanlar.net

PAYLAŞ