Masonlar önder biz kuyruk muyuz?
Şu lâfa bakın: “Müslüman olmak için dinimizde bir mezhebe bağlanma koşulu aranmaz.”
Laf ola beri gele…
Evet, bir kimsenin Müslüman olması için ille de bir mezhebe girmesi şart değil, ama Müslüman olduktan sonra ibâdet edebilmesi için mutlaka bir mezhebi benimsemesi şart.
Tamam, adam Müslüman oldu. Sonra ne yapacak?
Bunu da yazsana! Hayır, kitapta bunun cevabı yok.
Değerli okuyucular, mezheblerin önemsizliğine yönelik bu söz, 8. sınıf Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi kitabının 90. sahifesinde yer alıyor. Bu kitap, Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nun 20/05/2005 tarih ve 55 sayılı Kurul Kararı ile 2005-2006 öğretim yılından itibaren 5 (beş) yıl süre ile ders kitabı olarak kabul edilmiş. Hazırlayan, Üzeyir Gündüz.
Dikkat! 2005-2006’dan itibaren 5 yıl.
Yani AK Parti devri!..
Hiç bekler miydiniz?
Mezhebleri yersiz görmek ve ortadan kaldırmak yani TELFîK-İ MEZÂHİB faaliyetleri, yeni değil. 1865’de Lübnan’ın Trablusşam şehrinde doğan Muhammed Reşit Rıza’nın Muhâveretü’l-Muslih ve’l-Mukallid isimli eserinin yazıldığı zamandan beri var.
Kim bu Reşid Rıza?
Cemaleddin Afgânî’nin yönlendirdiği Urvetü’l-Vuskâ dergisini okuyarak yön değiştiren bir şaşkın. Urvetü’l-Vuskâ dergisinin iki sayısını okumuş, fikri değişmiş.
Cemâleddin Afgânî kim?
Önce mason olup, sonra hiçbir dine mensup olmadığı gerekçesiyle masonların bile kabul etmediği ve masonluktan atılan bir dinsiz.
Urvetül Vuskâ’nın yazarlarının başında da yine bir mason olan Muhammed Abdüh var.
Reşid Rıza, Abdüh’la görüşmek üzere Mısır’a Kahire’ye gidiyor. Kahire’de görüşüyorlar ve sıkı fıkı dost oluyorlar.
Daha sonra İstanbul’a da gelen Reşid Rıza’nın burada görüştüğü kimseler de ibretlik: İttihad ve Terakkiciler.
* * *
Diyanet İşleri Başkanlığı, Reşid Rıza’nın Muhâveretü’l-Muslih ve’l-Mukallid isimli mezhepleri reddeden bu kitabının tercümesini, “İSLAMDA BİRLİK VE FIKIH MEZHEPLERİ Mezâhibin telfiki ve İslam’ın bir noktaya cem’i” ismiyle Hayrettin Karaman’a sadeleştirip 1974’de piyasaya sürdü.
“Mezâhibin telfiki” demek, mezheblerin birleştirilmesi yani mezheblerin birbirine karıştırılması yani mezhepler çorbası yapmak demek.
Diyanet’in bu kitabı o günlerde şiddetle tepki gördü. Diyanet de mecburen kitabı satıştan kaldırmıştı.
Hayrettin Karaman, “Diyanet dayanamadıysa ben varım” dercesine, Reşid Rıza’nın bahse konu kitabını Gerçek İslam’da Birlik adıyla kendisi yeni baştan tercüme etti ve piyasaya arz etti. Kitap şu anda satıştadır.
Şimdi de “Ne Şiîyiz ne Sünnîyiz. Dinimiz İslam” şarkısı gündeme geldi.
* * *
Bahse konu kitabın isminde “İslam’ın bir noktaya cem’i” ifadesi de var. Yani, sözde İslam’ın bir noktada toplanması demek.
Tabii kulağa hoş geliyor.
Öyle ya, parça parça olacağımıza yekvücut olsak daha iyi değil mi?
İyi de bu sözün altındaki gaye başka.
Gaye mezhebleri ortadan kaldırmak.
Diyelim ki kaldırdık. Herkes âyet ve hadislerden hüküm çıkaramayacağına göre, Müslümanlar nasıl ibâdet edecek?
Edemeyecek tabii!..
Yani demek oluyor ki, mezhebleri dışlamaktaki hedef ibâdetsiz İslam…
Öyle bir İslam ki, iman var ibâdet yok…
* * *
Sevgili okuyucu!
Bir kimsenin Türkiye’ye sınırdan giriş yaptığını düşün. Bu kimsenin yoluna devam edebilmesi için mutlaka bir yola girmesi lâzım değil mi?
Aynen bunun gibi, Müslümanlığı kabul eden bir kimsenin ibâdet edebilmesi için de bir mezhebe girmesi şart.
Mezheb de zaten yol demek.
Yani İslam ülkesinde ilerlemek için mezhebe/bir yola girmek zaruret var.
Müslümanları, İmam-ı Âzam’ların yolundan çevirmeye çalışan Mustafa İslamoğlu nam kişi, “Başkasının ürettiği fıkha uymaktansa kendi ürettiğimiz fıkha uyalım” diyor.
Ama herkes âlim değil ki, nasıl olacak bu?
“Canım anlayın artık, biz ne güne duruyoruz? Bilmediklerinizi bize sorun. Eski mezhep imamlarına ne ihtiyaç var?”