Yunus Aleyhisselam ve Balık
Yüce Allah buyuruyor:
Kuşkusuz Yunus da gönderilen peygamberlerdendi. Hani o, (Rabbinden izinsiz) dolu bir gemiye binip kaçmıştı. (Sâffât, 139-140)
Allah (Celle Celaluhu) Hz. Yunus’u Asûr Devletinin başkenti olan Musul yakınlarındaki Ninova halkına peygamber olarak gönderdi. Hz. Yunus Ninova halkını yıllarca îmana davet ettiği halde onlar îman etmeyince yakında büyük bir azabın geleceğini haber verdi ve Allah’ın (c.c.) emrini beklemeden kavmine
kızıp oradan ayrılıp gitti.
Deniz kıyısına gelince hareket etmek üzere olan yük ve eşya ile dolu bir gemiye bindi. Hava çok sakin iken gece yarısından sonra şiddetli yağmurlar yağmaya, şimşekler çakmaya ve gemi dalgalara kapılıp beşik gibi sallanmaya başladı.
Gemi personeli, “İçimizde sahibinden kaçan bir köle var, onu denize
atmazsak hepimiz batarız” dediler. Yolcular birbirlerine bakıştılar ve gemide kaçak köleye benzeyen birini göremeyince kura çekmeye karar verdiler.
Yüce Allah buyuruyor:
Aralarında (üç defa) kur’a çektiler (üçü de Yunus’a gelince o) kaybedenlerden oldu. (Yunus) kendini kınarken (denize atıldı) ve bir balık onu hemen yuttu. (Sâffât, 141-142)
İlk kura Hz. Yunus’a gelince, iki defa daha tekrarladılar ve üçüncüsü de ona gelince, Hz. Yunus “Ah Rabbimden kaçan köle benim!” Diye kendini kınarken, gemi personeli tarafından hemen denize atıldı ve Allah’ın (c.c.) izniyle çok iri bir yunus balığı onu hemen yutuverdi.
Yüce Allah buyuruyor:
Derken o karanlıklar içinde “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn” diye nidâ (tesbih) etti. (Enbiyâ, 87)
Gecenin karanlığında denize atılan Hz. Yunus, gecenin karanlığından daha karanlık olan balığın karnında, Allah korkusuyla ve kendini kınayarak sürekli “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn” diye, tesbih edip Allah’a (c.c.) yalvarmaya başladı.
Neden yunus balığı?
Genelde dişi balıklar yumurtalarını denizin derin sularına atarken, aynı anda erkek balıklar da spermlerini püskürterek “dış dölleme” yöntemi ile onları döllerler. Yunus balığı ise iç döllenme ile gebe kalır, yavrusunu doğurur ve memesinden sütü fışkırtarak dalgalar arasında yavrusunu emzirir.
Memeli balıklar hariç, bütün balık türleri solungaçları ile solunum yaparken yani suda çözülmüş oksijeni alırken, yunus balığı akciğer solunumu yapar ve bu nedenle su altında fazla kalamaz.
Yüce Allah buyuruyor:
Eğer o çok tesbih edenlerden olmasaydı, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı. (O tesbih etti) biz de onu bitkin bir halde dışarı bir alana çıkardık. Üzerine de (gölgelik için) kabak türünden geniş yapraklı bir ağaç bitirdik. (Sâffât, 143-144-145-146)
Hz. Yunus eğer balığın karnında o tesbihatı (duayı) çok okumasaydı, orada ölüp kalacaktı ve insanlar yeniden dirilip mezardan çıkarken, o da balığın karnından çıkıp mahşere gidecekti.
Ancak Hz. Yunus “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’zzâlimîn” tesbihâtına devam edince, Allah (c.c.) tarafından bağışlandı ve bitkin bir halde iken balık onu seher vaktinde sahile attı.
Hz. Yunus ana karnından çıkar gibi balığın karnından çıkmış, dar ve karanlık yerden kurtulmuştu. Ancak balığın karnında derisi eriyip kıpkırmızı et yığını haline geldiği için hasta ve çok bitkindi.
Sabah olup da hava aydınlanınca önce sevindi ama güneş yakmaya ve sinekler çıplak etlerine konup ısırmaya başlayınca, yine tesbihatına devam etti ve Allah’tan (c.c.) yardım istedi. Bunun üzerine Allah (c.c.) onu güneşin ışınlarından ve sineklerden koruması için, başucunda yapraklarına sinek konmayan kabak türünden geniş yapraklı bir ağacı yaratıverdi.
Hz. Yunus rahatlamıştı ve tertemiz havayı bol bol soluyordu. Ancak karnı acıkmış ve susamıştı. Er-Rezzak olan Allah (c.c.) bir dağ keçisini ona yönlendirdi ve kırk gün Hz. Yunus’u taze keçi sütü ile besledi.
Yüce Allah buyuruyor:
Onu yüz bin ya da (hatta) daha fazla kişiye peygamber olarak gönderdik. (Sâffât, 147)
Âdetullah da peygamberlikten azil olmadığından, Hz. Yunus sağlığına kavuşunca Allah (c.c.) onu tekrar Ninova halkına ve çevresine peygamber olarak gönderdi.
Peki Ninova halkı îman etti mi?
Hz. Yunus kavmini bırakıp kaçmıştı ama onun vaadettiği azabın vakti gelince, Ninova şehrinin her tarafını bir anda kapkara bulutlar kaplamış ve günün ortasında her taraf zifiri karanlık olmuştu. Korkudan paniğe kapılan halk îman etmek için her tarafta Hz. Yunus’u aramışlar, bulamayınca bir meydanda toplanıp tevbeleri kabul oluncaya kadar üç gün üç gece göz yaşları döküp tevbe etmişler ve azaptan kurtulmuşlardı.
Bu nedenle Hz. Yunus tekrar Ninova’ya dönünce, onu sevinç gözyaşları ile karşılayıp îmanlarını tazelediler ve onunla birlikte ilâhî emirler doğrultusunda yaşayıp ruhsal huzura kavuştular.
Hz. Yunus’un tesbihâtının fazileti
Yüce Allah buyuruyor:
Onun (Yunus’un) duasını kabul ettik ve onu sıkıntıdan (balığın karnından) kurtardık. İşte biz (Yunus’un tesbihâtını okuyan) mü’minleri de böylece kurtarırız. (Enbiyâ, 88)
Dertlerine derman arayanlar, geçim sıkıntısı çekenler, borç yükü altında ezilenler, daralanlar, sıkılanlar ve evham bataklığında bunalanlar, Allah’ın (c.c.) “işte biz (Yunus’un tesbihâtını okuyan) mü’minleri de böylece kurtarırız” diye vaadettiği, Hz. Yunus’un balığın karnında sürekli okuduğu “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn” i sürekli okusalar, hiç kuşkusuz her çeşit sıkıntılardan kurtulup huzura kavuşurlar. Aksi halde ya psikolojik tedavi adı altında morfinman (uyuşturucu bağımlısı) olurlar ya da cinci ve bakıcı denilen sapıkların tuzağına düşüp cin ve büyü hikâyeleri ile sömürülüp dünyalarını ve âhiretlerini karartırlar.
Ahmet Tomor Hoca – ihvanlar.net