Efendimiz bir şeyi yapmamışsa o bid'at midir?

Ebubekir SifilSün­net-i Se­niy­ye’den hü­küm çı­kar­mak baş­lı ba­şı­na bir ih­ti­sas işi­dir. Efen­di­miz (s.a.v)’in her bir ha­re­ke­ti­nin, sö­zü­nün, dav­ra­nı­şı­nın bir hük­mü var­dır. Ara­la­rın­da far­zi­yet ifa­de eden­ler ol­du­ğu gi­bi, nedb (teş­vik) ifa­de eden­ler de var­dır; ke­ra­het bil­di­ren­ler de var­dır, tah­rim bil­di­ren­ler de.
Bil­has­sa ken­di­si­ni “Se­le­fî” ola­rak isim­len­di­ren çev­re­ler­de sık­lık­la gör­dü­ğü­müz bir ta­vır var­dır: “Efen­di­miz (s.a.v) bir şe­yi yap­ma­mış­sa, o şe­yin ya­pıl­ma­ma­sı ge­re­kir.” Bir di­ğer ifa­dey­le, “Efen­di­miz (s.a.v)’in yap­ma­dı­ğı bir şe­yi yap­mak bid’at­tir.”
İbn Tey­miy­ye’de de sık­lık­la rast­la­dı­ğı­mız bu ta­vır ilk ba­kış­ta “Sün­net’e tes­li­mi­yet” gi­bi gö­rün­se de, as­lın­da ha­ta­lı bir yak­la­şım­dır. Zi­ra “Efen­di­miz (s.a.v)’in yap­ma­dı­ğı bir şe­yi yap­mak doğ­ru de­ğil­dir” di­ye­bil­mek için Efen­di­miz’in o şe­yi ni­çin yap­ma­dı­ğı­nı bil­mek ge­re­kir.
Ola­bi­lir ki o şe­yi, ya­pıl­ma­sı mah­zur­lu ol­du­ğu için de­ğil, ken­di ki­şi­sel ter­cih­le­ri­ne uy­ma­dı­ğı için yap­ma­mış ola­bi­lir. Tıp­kı ker­ten­ke­le eti ko­nu­sun­da­ki dav­ra­nı­şı gi­bi. Bir ke­re­sin­de ken­di­si­ne kı­zar­tıl­mış ker­ten­ke­le eti ik­ram edil­miş­ti. Ye­mek için eli­ni uzat­tı­ğın­da, onun ker­ten­ke­le eti ol­du­ğu­nu söy­le­di­ler. Bu­nun üze­ri­ne eli­ni çek­ti. Ora­da bu­lu­nan Hâ­lid b. el-Ve­lîd (r.a), “Ker­ten­ke­le ha­ram mı­dır?” di­ye sor­du. Efen­di­miz (s.a.v), “Ha­yır, fa­kat be­nim mem­le­ke­tim­de (Mek­ke’de) ol­ma­dı­ğı için hoş­lan­mı­yo­rum” bu­yur­du. 1
Ya­hut bir bir şe­yi terk et­miş ol­ma­sı be­lir­li bir se­be­be da­yan­mış ola­bi­lir. Te­ra­vih na­ma­zı­nın üm­me­ti­ne farz kı­lı­na­bi­le­ce­ği en­di­şe­siy­le mes­cit­te dü­zen­li ola­rak ce­ma­ate bu na­ma­zı kıl­dır­mak­tan vaz geç­me­si bu­na ör­nek­tir.
Ya da ya­şa­dı­ğı böl­ge­de bi­lin­me­yen bir uy­gu­la­ma ol­du­ğu için yap­ma­mış ola­bi­lir. Bu­gün kul­lan­dı­ğı­mız tes­bih bu­na ör­nek ola­rak zik­re­di­le­bi­lir. Sa­ha­be ara­sın­da bu­gün kul­lan­dı­ğı­mız tes­bi­he ben­zer şey­ler­le zi­kir/vird ve tes­bi­hat ya­pan­lar bu­lun­du­ğu­nu bi­li­yo­ruz.  Söz ge­li­mi ça­kıl taş­la­rı ve hur­ma çe­kir­dek­le­ri­ni kul­la­nan sa­ha­bî­ler var­dı. Efen­di­miz (s.a.v) bun­la­rı gör­dü­ğü hal­de ma­ni ol­ma­mış­tır.2 Bu se­bep­le bü­yük mu­had­dis Yah­yâ b. Sa’îd el-Kat­tân’a, bon­cuk­tan tes­bih yap­ma­nın hük­mü so­rul­du­ğun­da, “Gü­zel­dir” ce­va­bı­nı ver­miş­tir.3 Bu ko­nu hak­kın­da ge­niş bil­gi edin­mek is­te­yen­ler es-Sü­yû­tî’nin el-Hâ­vî isim­li ese­ri­ne4 ba­ka­bi­lir­ler.
Ko­nu hak­kın­da da­ha faz­la ör­nek zik­re­di­le­bi­lir. An­cak zik­ret­tik­le­ri­mi­zin şu nok­ta­nın an­la­şıl­ma­sı için ye­ter­li ol­du­ğu­nu söy­le­ye­bi­li­riz: Efen­di­miz (s.a.v)’in bir fii­li yap­ma­mış ol­ma­sı tek ba­şı­na o fii­lin ya­pıl­ma­sı­nın ha­ram/mem­zum bid’at ol­du­ğu­nu gös­ter­mez. Bir şe­yin ha­ram-mez­mum bid’at ol­du­ğu­nu söy­le­ye­bil­mek için, öy­le ol­du­ğu­nu gös­te­ren özel bir de­li­lin bu­lun­ma­sı ge­re­kir.
1 el-Buhârî, “Et’ıme”, 13; Müslim, “Sayd”, 45…
2 eş-Şevkânî, Neylu’l-Evtâr, II, 352.
3 el-Aynî, Umdetu’l-Karî, X, 126.
4 es-s-Süyûtî, el-Hâvî. II, 2 vd.

PAYLAŞ