Bakkal ve papağanı – Mesnevi’den Hikayeler
Mevlana Hazretleri hem hikayeyi anlatıyor hemde ders veriyor:
Bir bakkalın yeşil renkli, güzel sesli, söz söylemesini bilen bir papağını vardı. Bu papağan dükkânın bekçisi gibiydi. Alışverişe gelenlere, nükteli sözler söyleyerek şakalar yapardı. İnsanlar bir şey sorduğunda insan gibi cevap verir ve onlarla güzel güzel konuşurdu. Papağanlara has ötüşü de çok tatlıydı.
Efendi bir gün evine gitmiş, papağan ise bakkalda bekçilik yapıyordu. Bir kedi, kovaladığı fareyle birlikte dükkânın içine daldı. Can korkusuyla ne yapacağını şaşıran zavallı papağan, bir o yana, bir bu yana kaçmaya çalıştı. Dükkânın bir köşesine sıçrayınca orada bulunan gül yağı şişelerini devirdi. Şişeler kırıldı, yağlar döküldü. Ortalık iyice karıştı. Hiçbir şeyden haberi olmayan dükkân sahibi işine döndü. Etrafına bakıp durumu anlayınca çok kızdı. Papağanın üstüne dökülen yağlardan, bu işi onun yaptığını düşündü. O öfkeyle papağanın başına vurdu. Vurmasıyla da olan oldu. Papağanın başındaki tüyleri döküldü. Kel oldu, dili tutuldu, konuşamaz oldu.
Bakkal yaptığına pişman olup ah vah etmeye başladı ama ne çare. Saçını, sakalını yolarak, ”Keşke elim kırılsaydı da o tatlı dilli papağanıma vurmasaydım” diye yakınması boşunaydı. Papağan kel başıyla, sessiz sedasız sinmiş bir vaziyette oturuyordu.
Bakkal, papağanın eski neşeli haline dönmesi için, etrafa sadakalar ve hediyeler dağıttı. Aradan günler geçmesine rağmen, kuş hiç konuşmadı. Bakkal, papağanın bir daha hiç konuşmayacağı düşüncesiyle şaşkın ve ağlamaklı bir haldeydi.
Kunuşturmak için türlü türlü acayip ve garip sesler çıkararak onu neşelendirmeye çalıştıysa da bir fayda sağlayamadı.
Dükkân sahibi uğraşını sürdürürken, bir ara dükkânın önünden kel başlı bir derviş geçti. Papağan onu görünce dile geldi.
”Hey arkadaş” diye, dervişe seslenerek,
”Sen nasıl böyle kel oldun? Yoksa sen de gül yağı şişelerini mi kırdın?” dedi.
Papağanın bu sözünü duyanlar gülmeye başladı. Çünkü papağan, kel başlı dervişin de kendisi gibi gül yağı şişelerini devirdiği için, sahibi tarafından başına vurularak saçlarının döküldüğünü zannediyordu.
DERS
Papağanın, kendisini dervişle kıyas etmesi kendi bilgi ve tecrübesiyle sınırlıdır. Derviş, bağlı olduğu tarikat ve meşrep gereği o halde gezmekteydi. Bunu bilmeyen papağanın yaptığı değerlendirme, insanların kendisine gülmesine sebep
olmaktadır.
İnsanların, Allah dostları hakkında yanılgıya düşmeleri de aynı sebepledir. İnsanlar velîleri kendi nefisleriyle kıyas ederler.
Acı suyla tatlı suyun berraklığı aynıdır. İkisini ayırt edebilmek tatmakla mümkündür. Allah’ın dostlarını değerlendirebilmek için, o makam ve hali yaşamak ve tatmak gerekir.
Bilgi sahibi olmadan yaptığımız kıyaslamalar, papağan misali
gülünç durumlara düşmemize sebep olur.
www.ihvanlar.net