Cimrilik neler yaptırır insana

   Mervan b. Ebu Hafsa, cimriliğinden et yemiyordu. Ta ki, fazlasıyla iştahı çekinceye kadar… Fazlasıyla iştahı çektiği zaman hizmetçisini gönderir, bir baş aldırır, baş yerdi. Kendisine denildi ki:
-Ne oluyor? Yaz kış daima baş yediğini görüyoruz? Neden böyle yapıyorsun?
Ben başın fiyatını biliyorum. Hizmetçinin bana ihanet edeceğinden eminim. Başta beni kandırmaya gücü yetmiyor ve bir de baş, hizmetçinin pişirip de ondan yiyeceği birşey değildir. Çünkü eğer hizmetçi bir gözüne, veya kulağına veya yanağına dokunsa derhal anlarım. Bir de baştan birkaç çeşit et yiyorum. Gözü bir çeşit, kulağı diğer bir çeşit, dili bir çeşit. Hulkumu bir çeşit, beyni başka bir çeşit! Bütün bunlarla beraber pişirmek masrafından da kurtulmuş oluyorum. İşte benim için başta bu kadar faydalar vardır. Bundan dolayı baş yiyorum.
   Aşırı mal tutkusundan dolayı gerekli yerlerde harcama yapmayanlara cimri denir. Cimrilik, nefs-i emmâreden kaynaklanan, şeytan tarafından desteklenen ve arınılması gereken mânevî bir hastalıktır.
   Allah’u Teâlâ (Celle Celaluhu) bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Kim ki nefsinin cimriliğinden kurtulursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr 9)
   Cimrilik çoğu zaman kişinin kazandığı malı kaybetme korkusundan ileri gelir. Genel olarak baktığımız zaman fakir kimseler daha cömert olmaktadır. Çünkü fakirin bir şey kaybetme korkusu yoktur. Zenginin ise kazandığı malı kendi kendine var etmişçesine kaybetme korkusu vardır. Bu korku çoğunlukla hayır işlerinde zuhur eder.
   Rabbimiz, Kur’an-ı kerimde bu “kaybetme korkusunun” şeytandan gelen bir vesvese olduğunu, şeytanın insana “fakirliği” vaad ettiğini şöyle beyan ediyor: “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size fuhşiyatı (cimri­liği) telkin eder. Allah size katından bir mağfiret ve bir lütuf vadeder. Allah, her şeyi ihata eden ve herşeyi bi­lendir.” (Bakara 268)
   Savfetü’tefasir adlı eserde bu ayetin tefsiri şöyle naklediliyor: “Şeytan, sadaka verdiğiniz tak­dirde fakir düşersiniz diye sizi korkutur, sizi cimriliğe ve zekat vermemeye teşvik eder. Allah ise, uğrunda yaptığınız harca­maya karşılık günahlarınızı bağışlamayı ve harcadığınızın yerine ondan daha fazlasını vermeyi va’d eder Allah’ın fazlı ve ikramı, çoktur, övgüye lâyık olanı bilir.”
   Ayet-i Kerimede de görüldüğü üzere şeytan, insanı fakirlikle korkuttuğu gibi üzerine cimriliği de telkin ediyor, Allahu Teâla ise mağfiretini ve lütfunu vaad ediyor. Bu ikisi arasında seçim yapmak kişiye kalıyor.
   Bu gerçeği hayır yapma fırsatı önümüze geldiği zaman hepimiz idrak ederiz. Şeytanın fısıltıları adeta kalp kulaklarımızı çınlatır: “Çok verme, başka bir ihtiyacına harcarsın!”
   Hâlbuki nefsimiz konu olunca bırakın cimriliği israftan bile kaçınmıyoruz. Mesela arabamızın modelini yükseltmek, daha yeni aldığımız telefonu son çıkanıyla değiştirmek, evimizin bize eskimiş gibi görünen ama birçok insanın ulaşamadığı taze mobilyaları yenilemek için bir servet harcıyoruz.
   Hayra davet edildiğimizde bozuk paralar arasından en küçüklerini seçen bizler konu gösteriş ve riya gibi nefsani duygular olunca har vurup harman savuruyoruz.
   Çünkü israf da cimrilik gibi şeytanın emirlerinden bir emirdir ve Allahu Teala tarafından yasaklanmıştır: “Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü o, israf edenleri sevmez.” (Araf 31)
    Rabbimiz bu kötü huyu insanlardan almak ve toplumsal dayanışmayı kuvvetlendirmek için de zekat müessesini kurmuştur. Zekat, zengin cimriye cömertliği tattıran ilahi bir nimettir.
   Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de bu konuda çarpıcı uyarılarda bulunmuş, ümmetini cimrilikten men etmiştir.
   Cimrilik helaka sebep olmuştur:
“Cimrilikten sakınınız. Çünkü cimrilik, sizden önceki milletleri helâk etmiştir. “
Cimrilik malın telefine sebep olur:
“Her sabah gökten iki melek iner. Birisi: -İlâhi İnfak edene karşılığını ver; diğeri: -Allah’ım! Cimrilik edene de telef ver (malını yok et), diye dua ederler. ” (Riyazü’s-Salihin, I, 253).
Cimriyi kimse sevmez:
“…Cimri kişi Allah’a uzak, Cennet’e uzak, insanlara uzak ve Cehennem ateşine yakındır” (Tirmizî, Birr, 40)
Yahya b. Muaz da şöyle demiştir:
“Kötü kimseler olsalar bile, cömertler için herkesin kalbinde bir sevgi vardır. İyi olsalar bile, cimrilere karşı herkesin kalbinde yalnız nefret vardır.”
Değerli Kardeşlerimiz!
   Cimrilik tutumluluk olmadığı gibi tutumlulukta cimrilik değildir. Rabbimiz: “Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın” (İsra 29) buyurmaktadır. Dolayısıyla tutumlu olmak ve cimrilik arasında ince bir çizgi vardır. Tutumluluk iktisad etmek ve israfın önüne geçmek manasına geldiği halde cimrilik gerektiği yerde harcama yapmamak ve hayır işine çağırıldığı zaman elindeki imkanı kullanmamak demektir.
   Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: “İşte sizler, Allah yolunda harcama yapmaya dâvet olunuyorsunuz. İçinizden bazıları cimrilik ediyor. Gerçekte kim cimrilik ederse, ancak kendisine cimrilik etmiş olur. (Muhammed – 38)
   Ayeti kerimede de açıkça görülmektedir ki, mal varlığı yerinde olan insan Allah yolunda hayra davet edildiği zaman icabet etmelidir. Bu davete icabet etmemek cimrilik olarak nitelendirilmiştir.
   Allah yolunda harcama yapmak, yakınları ve yoksulları gözetmek gerçekte âhiret yatırımı olduğu için cimrilik yapanlar ancak kendilerine cimrilik etmiş olurlar.
   “Allah’ın verdiklerinden cimrilik edenler, sakın bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar bilakis bu onların kötülüğünedir. Cimrilik yaptıkları şey, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah işlediklerinizden haberdardır. “ (Âl-i İmrân, 3/180).
   Çünkü öldükleri an, cimrilik ettikleri malların hepsi dünyada kalacak, vârisleri kavga dövüş onları paylaşacak ve cimrilik eden de mahşerde hava alacak. Ancak, yağmurdan kaçarken doluya yakalanmamak için, Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Akrabaya, yoksula ve (yolda kalmış) yolcuya hakkını ver. (Sakın ha!) gereksiz yere de (malını) saçıp savurma! Çünkü gereksiz yere saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür. (İsrâ – 26 – 27)
   Hücrelerin çekirdeğindeki kromozomlardan, atomların çekirdeğindeki nötronlara ve protonlara kadar her şeyi belirli bir denge kanununa bağlayan Rabbimiz, verilmesi gereken yere vermeyip cimrilik yapmayı da ve gereksiz yere malı saçıp savurmayı da yasaklıyor ve bize ikisinin arasında bir denge kurmamızı tavsiye ediyor.
    (Allah’ın gerçek kulları) harcamalarında ne israf, ne de cimrilik ederler, ikisi arasında bir denge kurarlar. (Furkan – 67)
   Akrabalar, komşular ve din kardeşleri arasında denge kurmak gerektiği gibi, cimrilik ile savurganlık arasında da denge kurmak gereklidir ve bu dengeyi kuranlar Allah’ın gerçek kullarıdır.
Cimriliğin sebebi mal sevgisidir. Mal sevgisinin de iki sebebi vardır.
Bir – Onlardan biri, uzun emelle beraber ancak mal ile elde edilen şeyleri sevmektir. İnsanoğlu birgün sonra öleceğini bilse çoğu zaman malıyla cimrilik yapmaz. Çünkü birgün veya bir ay veya bir sene muhtaç olacağı miktar yakındır. Eğer kısa emelli olmasına rağmen çocukları varsa, çocuklar uzun emelin yerine kaim olur. Çünkü kişi onların geride kalacaklarını, kendi nefsinin kalacağı gibi takdir eder, onlar için mal toplar ve bunun için de
İki – İkinci sebep, malın bizzat kendisini sevmesidir; zira insanların bir kısmı vardır ki ömrünün geri kalan kısmında kendisine yetecek kadar malı vardır. Eğer normal infak etse bile geride binlerce dirhemi kalacaktır. Kendisi çocuksuz bir ihtiyar olduğu halde beraberinde birçok mal vardır. Fakat nefsi, zekâtı vermeye bile tahammül etmemektedir. Hastalık anında kendisini tedavi etmeye razı olmamaktadır!  Para ile taş arasında fark gören bir kimse cahildir. Ancak para ile ihtiyaç yerine getirilir. İşte farkı bu kadardır. Bu bakımdan ihtiyaçtan fazla olanı taş mesabesindedir. Her hastalığın tedavisi ancak onun sebebinin zıddı iledir. Bu bakımdan şehvet sevgisini, aza kanâat etmekle ve sabırla tedavi etmelisin. Çünkü uzun emeli, ölümü çok hatırlamakla, akran ve emsâlinin ölümüne bakmakla tedavi edersin. Mal toplamak sevgisini, mal toplayanların yorgunluklarına ve onlardan sonra malın zâyi olmasına bakmakla tedavi edebilirsin.
MANEVİ CİMRİLİK
   Maddi cimriliğin yanında beyan etmemiz gereken bir de manevi cimrilik vardır. Petgamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu konuda şöyle buyurmuştur: Gerçek cimri, yanında adım anıldığı halde bana salâvât-ı şerîfe getirmeyendir. (Tirmizî)
   Peygamberimizin adı anıldığında salâvât-ı şerîfe getirmeyen, Allah’ın adı anıldığında celle celâlühü ya da celle şânühü gibi ta’zim içeren bir söz söylemeyen, erkek sahabenin adı anıldığında radıyallahü anhü ve kadın sahabenin adı anıldığında radıyallahû anhâ demeyen, evliyaların ve sâlih kimselerin adı anıldığında rahmetullahi aleyh (r.a) demeyenler de mânevî cimrilerdir.
   Bu konuda da dikkatli olmamız ve özellikle Peygamberimizin isminin anıldığı yerde salavat getirmekten geri durmamamız gerekmektedir.
SONUÇ OLARAK
   Sonuç olarak cimrilik Allahu Teala ve Resulü tarafından çirkin görülen, insanın içine düşebileceği en ağır manevi hastalıklardan, en kötü huylardan birisidir. Ahiretini düşünen Müslüman bu hastalığın tedavisi için çaba sarfetmilidir.
   Mü’min sabırsızlığı sabırla; unutkanlığı zikirle; nankörlüğü şükürle; isyanı tâatla; cimriliği cömertlikle; şüpheyi yakîn ile; riyâyı ihlâs ile; günâhı tevbeyle; yalanı doğrulukla; gafleti tefekkürle bertaraf ederek Allâh’a güzel bir kul olmaya çalışmalıdır.
   İnsan öncelikle kendisine zenginliği verenin ve her an alabilecek olanın Allahu Teala olduğunun idrakinde olmalı. Ölümün hiç beklemediği bir anda yakasına yapışarak onu bu maldan ayırabileceğini unutmamalı. Öldüğü takdirde cimrilik ettiği malın kendisine “hüsran”dan başka bir şey getirmeyeceğini, sadece ve sadece Allah için sarfettiği malın kendisine yoldaş olacağını düşünmeli ona göre hal ve tavırlarına çekiz düzen vermelidir.
 
   Cimrilik bireysel ve toplumsal bir afettir…

PAYLAŞ