Demokrasi nöbeti tutuyorlarmış
Malum cemaatin medya organları, kurdukları tahşiye kumpası gün yüzüne çıkıp güvenlik güçleri tarafından sorguya çekilince bir yahudi taktiği misali (hem dövüp hem kurtarın beni diye bağırırlar) bas bas bağırmaya başladı.
Tahşiye gibi nice kumpaslar kurduklarını Rabbimiz biliyor. Son on yıl içinde el-kaide vs. kod adıyla yapılan operasyonlara bir bakılsın bakalım altından ne çıkacak.
Askeriye içindeki tasfiyeler, istifalar ve intiharlar(!) bir araştırılsın. Aselsan’ın öldürülen mühendislerine kadar incelensin. Altından neler çıkacak bir bakılsın.
ATATÜRK’ÜN GÖLGESİNDE DEMOKRASİ NÖBETİ
Bunların İslami bir yapılanma olmadığını, nurculuğu istismar ettiklerini biz en başından beri ifade etmeye çalışıyoruz. Gerçek Nur talebeleri bu yapıdan beridir. Said-i Nursi hazretleri de bunlardan uzaktır.
Bunlar “dini” bir araç haline getirirken dini de tahrif etmek için çalışıyorlardı. Sizlere daha önce bu konuları ayrıntılı bir şekilde anlatmıştık.
Bu yazımızda dikkat çekmek istediğimiz husus ise başka.
Polisin gözaltına aldığı zanlılara destek vermek için adliye önünde bekleyen cemaat üyeleri “demokrasi nöbeti” tuttuklarını söylüyorlar. Bu bekleyişi haber yapan kanalları da bunun bir demokrasi nöbeti olduğunu yazıyor ve söylüyor.
Bunlar hiç İslam’ı beklemediler ki zaten. İslami bir davadan sıkıntı çekmediler ki. 28 Şubat’ta bile bütün Müslümanlar sıkıntı çekerken onlar ya Türkiye’yi terketmişti ya kamufle olup din düşmanları ile birlikte hareket ediyorlardı veya yalakalıkla onlara destek verip İslam’ı müdafaa edenlere saldırıyorlardı. Dolayısıyla hiç İslam için, Allah için çalışmadılar, eziyet çekmediler, nöbet tutmadılar. Bekledikleri şey bu güne kadar hep “demokrasi, laiklik, diyalog ve Atatürk” olmuş.
“Demokrasiye sahip çıkıyoruz” diye yazıp başörtülü annenin eline verin posteri. Atatürk’ün dizi dibinde “cevşen” okuyup, gölgesinde “adalet” isteyin.
Müslümanları “İslami düzen” hasretinden uzaklaştırıp “insani düzenin” savunucusu hale getirin. Bunu cemaatinize aşılayın.
Yani şu anki sistemi tebanızın hücrelerine kadar işletin ki İslami bir dava içerisine girmesinler. İslami bir düzen gibi dertleri olmasın.
Evet, adı geçen cemaatin en büyük hezimetlerinden biri bu olmuştur. Kadir Mısıroğlu’nun Tahrif Hareketleri 3. cildinde ilgili bölümleri okursanız ne anlatmak istediğimizi çok daha iyi anlarsınız…
Ama bu hakikatleri kardeşlerimize anlatamıyorsunuz. Kuru bir taassupla inat ediyorlar. Bir de yapılan herşeyi tevil edip kulp buluyorlar. Ne yapalım, Rabbimiz peygamberine bile “sana düşen tebliğdir, sen onlara vekil değilsin” buyurmuşken bizim de elimizden başka bir şey gelemez. Rabbimiz hidayetler nasip eylesin.
www.ihvanlar.net