BOLLUK ÂNLARINDA RABBİMİZİ NE KADAR HATIRLIYORUZ?
Kullarına şah damarından daha yakın olduğunu bildiren Allâh’ı unutup da O’nu gönül âlemlerinde kaybedenler, hayatın en şaşkın yolcularıdır!
Rabbimiz, dünyaya dalarak îman hassâsiyetini ve kalbî rikkati kaybetme tehlikesinden sakınmamız için büyük bir îkazda bulunmaktadır:
“Îmân edenlerin, Allâh’ı zikretme ve O’ndan inen Kur’ân sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi?..” (el-Hadîd, 16)
Ne ibretlidir ki bu âyet-i kerîme, Mekke’de binbir çile içinde büyük bir îman mücâdelesi verdikleri hâlde, hicretten sonra biraz rahata kavuştukları için zühd, takvâ ve gayretleri gevşeyen bir kısım sahâbîyi îkâz etmek üzere nâzil olmuştur.
Sahâbe nesline dahî bu îkaz geldiğine göre, bizler dünyevî ihtirasların ve fânî menfaatlerin tesir edemeyeceği bir mânevî zindeliğe erişme hususunda çok daha büyük bir gayret içinde olmalıyız. Bunun için varlıkta da darlıkta da Rabbimizi bol bol zikretmeli, O’nu hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmamalıyız.
PEYGAMBER ÂHLAKI: BOLLUK ÂNINDA ALLAH’I ANMAK
Öte yandan insan, yokluk, mihnet ve meşakkat altında iken nefsi de zayıf olduğundan Rabbine daha çok yönelip sığınır. Hâlbuki bolluk ve rahatlık zamanlarında insanın nefsi kabarır, kendini ihtiyaçsız görmeye, büyüklenmeye başlar. Bu yüzden de Rabbini daha az hatırına getirmeye, hattâ unutmaya meyleder. Hâlbuki bilhassa rahatlık zamanlarında Rabbimizi daha çok hatırlayıp anmamız gerekir. Bu hâle en güzel misâl olan ve kalbini hiçbir zaman fânî nîmetlerin kasası hâline getirmeyenSüleyman –aleyhisselam- hakkında Rabbimiz; «ُنعِمْ العْبَدْ / ne güzel kul» iltifatında bulunmuştur. Biz de bolluk ve rahatlık zamanlarında da gönlümüzü Rabbimize tahsis etmeliyiz ki, zor zamanlarımızda ilâhî rahmet ve inâyet imdâdımıza yetişip elimizden tutsun, kalplerimize metânet ve huzur lûtfetsin.
Nitekim dünya hayâtında iken Allâh’ı hatırlamaya dâvet eden nice irşad sadâlarını işittiği hâlde onları kulak ardı edip unutan gâfiller hakkında Rabbimizin şu îkâzı ne kadar şiddetlidir:
“Kim de Ben’i anmaktan yüz çevirirse, şüphesiz onun sıkıntılı bir hayâtı olacak ve Biz onu, kıyâmet günü kör olarak haşredeceğiz. O: «Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben, hakîkaten görür idim!» der. (Allah) buyurur ki: «İşte böyle. Çünkü sana âyetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun. Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun!»” (Tâhâ, 124-126)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakından -2, Erkam Yayınları.